Seçim Öncesindeki Pazarlıklar!

24 Haziran 2018 Seçimleri ile Fetöcülerin son umudu da bitti. İstihbarat Örgütleri ve Analiz Şirketleri ile ortak çalışan Fetö Merkezleri, seçimlerde Cumhur ittifakını çökertmek için temel bir strateji benimsemişlerdi.

Buna göre, Kılıçdaroğlu’nun da desteğiyle Abdullah Gül’ün, Tayyip Erdoğan’a karşı ortak aday gösterilmesiydi. Ancak Akşener ve çevresinin derin bir rüzgar ile Muhalefet Birincisi olma umutları bunu engelledi. Gül, son ana kadar aday olmak için hazırda bekledi. Bu beklenti sonuçsuz kalınca, Akşener’e kızan Abdullah Gül ve Fetö Ekibi: “Cumhurbaşkanlığı’nda Muharrem İnce’yi, parti olarak da -Meclis’te Cumhur ittifakının çoğunluğu elde etmemesi için- HDP’yi destekleme” kararı aldılar. Bu durumu, Ankara siyasetinin perde arkasını iyi bilen Ahmet Takan da “Keklenmeyin” başlıklı yazısında kısmen deşifre etmiş ve kamuoyunu uyarmıştı.

Seçimin ikinci tura kalacağı düşüncesiyle HDP ile ön görüşmeler yapldı. HDP ise, ikinci turda vereceği destek için bir protokol yapılmasını, ılımlı üyelerinden birinin Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapılmasını şart koştular. Bu arada, PKK Terör Örgütü’nün gerçek lideri -Ermeni asıllı- Karasu ve HDP Yöneticileri, -Millet kelimesini ağızlarına almadan- ikinci turda Demokrasi ittifakına destek olacaklarını açıkladılar. Anketler ve analizler sebebiyle Bayram sonrasında hızlanan bu görüşme ve pazarlık trafiği sürecinde, İnce ve HDP planı hızla devreye sokuldu. İstanbul ve İzmir’den organize edilen çalışmaların, toplum tabanına duyurulmasında birçok sıkıntılar yaşandı ve Burdur, Denizli gibi bölgelerdeki Fetöcüler eski eğilime uygun olarak İyi Parti’ye önemli bir oy desteği sağladılar. ABD’de kullanılan ve Fetö tutuklularının yoğunlukta olduğu cezaevlerindeki oylar da bu plana uygun olarak Muharrem İnce ile HDP’ye çıktı.

Seçimler sonucunda, beklendiği gibi oldu ve Gül ve Fetö çevresinin % 3-4 civarındaki oyu, Muharrem İnce’ye ve HDP’ye artı olarak yazıldı. HDP’nin barajı aşması mümkün değilken, Mecliste 67 milletvekilliği kazandı. Bu yüzden de AK Parti, mecliste hedeflediği milletvekilliği sayısına ulaşamadı.

Bunun yanında, AK Partili görünmekle birlikte Seçimlerde Gül Ekibi gibi sessiz kalıp bir de ihanet gruplarıyla ortaklık yolu arayan, sıcak koltuklarından kalkmayan, yanlış icraatlarıyla şikayet ve bezginliklere yol açan, yeteneksizlikleri yüzünden sorumluluklarının gereğini yerine getirmeyen, bürokraside ve yerel bölgelerde sevilmeyen bir kesim de vardı. Diğer yandan, Tayyip Erdoğan’a gönülden bağlı olmakla birlikte, Seçimi tehlikeye sokmamak için Fetönün siyasi uzantılarına yönelik soruşturmaların yetersiz kaldığını düşününler de azımsanmayacak seviyedeydi.

Sonuç olarak Türk Milleti, kime ceza keseceğini, kimi ödüllendireceğini yine ortak akıl ile en güzel şekilde belirledi. Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli, bütün gizli planları bertaraf ederek büyük birer Lider olduklarını tescil ettiler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, büyük oyunların, operasyonların ve planların yapıldığı tarihi bir tehlikeyi atlatmış oldu.

Şimdi Milli Birlik ve Beraberlik Zamanı. Türkiye’nin düşmanları yok olmuş, önündeki engeller kaldırılmış değil. Fetönün ve PKK’nın susup bir kenara çekileceğini hiç beklemeyin ki, şu anda sosyal medyada birbiri ardına yalan haberler, söylentiler, ihanetler yaymakla meşguller. Başımıza PKK kadar tehlikeli bir bela daha sarıldı ve körü körüne o cahil meczubun peşinden gitmeyi, ona inanmayı sürdürüyorlar. Öyle ihanet içindeler ki, din adına PKK ile işbirliğini bile meşru görüyorlar. Ne bir pişmanlık emaresi var, ne de utanma duyguları. Arkalarındaki dış desteklere hergün bir yenisi ekleniyor.

Bundan sonra, yeteneği, başarıyı, çalışkanlığı, adaleti, dürüstlüğü temel alan yeni bir Devlet anlayışına ihtiyaç var. İnsanların ideolojilerine ve inançlarına değil, ahlaklarına, dürüstlüklerine ve ülke için çalışmalarına bakılacağı bir dönem kurulmalı. Millete tepeden bakıp, “Koyun, Cahil, Gerici, Sürü” gözüyle hakaret etmek yerine, onları en yakını bilen, ihtiyaç sahibinin yardımına koşan, millet ve devlet sevgisini kendi çıkarından önde tutan, insanları rengine, kıyafetine, inancına göre tasniflemeyen bir Nesil yetiştirmeli. Küfürde, sosyal medyada ve nefiste yarışmayan; bilimi, kitabı, araştırmayı, okumayı, hoşgörüyü benimseyen bir toplum oluşturmalı. Seçimler öncesindeki haddi aşan seviyesiz düşmanlıklar ve hakaretlerden dolayı herkes kendisini sorgulamalı ve Bireysel Ahlakın her şeyin temeli olduğu iyi bilinmeli.

İnsan karşısındakini ancak kendi seviyesiyle değerlendirir. Ağızdan çıkan söz, hedefinden önce sahibini tanımlar. Hakaret, kızgınlık, aşağılama birer yetersizlik işaretidir.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director