Türk Hizbullahı

TÜRK HİZBULLAH ÖRGÜTÜ

A. Yurtdışı Gelişmeleri

Yurtdışındaki Hizbullah örgütlenmelerinin temeli 1967 Arab – İsrail Savaşı sonrasına rastlar. Savaş sonrasında istikrarsızlığa sürüklenen Lübnan’da, Şiilerin en büyük lideri İran kökenli olan Musa Sadr idi. Sadr önceleri İran şahından destek alırken, 1972 yılından itibaren Humeyni’yi desteklemeye başladı. 1975 Temmuz’unda Lübnan Direniş Kıtaları anlamına gelen Emel örgütünü kurdu. 1976 yılında Lübnan’ı işgal eden Suriye, bölgedeki etkinliğini artırmaya başladı. 1978 yılında Sadr, Libya gezisi sırasında kaçırıldı. 1979 İran İslam Devrimi, Suriye’yi daha da endişelendirdi ve 1981 yılında Emel liderliğine seçilen Nebih Berri ile örgüt Suriye çizgisine girdi ve kısmen laikleşti.

İran yönetimi, Lübnan’da kendi çizgisinde bir şii örgüt arayışına girdi. Etkinliği 1970’li yıllara kadar dayanan Hüseyin Fadlullah desteklenerek, 1982 yılında özel eğitimli 1000 kadar İranlı askerin oluşturduğu altyapıyla ilk Hizbullah örgütü kuruldu. 1983 yılında Beyrut’taki ABD Kışlası bombalanıp 241 Amerikalı ölünce, ABD 1984 yılında Lübnan’dan çekildi. Bunun üzerine Sovyetler Birliği’nin bölgedeki etkinliği arttı. 1984 yılından itibaren PKK Türkiye’ye karşı büyük eylemlere başladı. Moskova yönetimi, 1985 yılında Suriye, İran ve Libya Dışişleri Bakanlarını Şam’da bir araya getirip ortak bir Ortadoğu politikası geliştirmelerini istedi. 1987 yılında Suriye, bölgede İran etkinliği istemeyen ABD ve İsrail’in de onayıyla Lübnan’ı tümüyle işgal etti. 1988 yılında Suriye yanlısı Emel ile İran yanlısı Hizbullah arasında çarpışmalar oldu ve İran ile Suriye arasındaki gerginlik su yüzüne çıktı.

1989 yılında Humeyni’nin ölümüyle radikaller İran’da yönetimi ele geçirdiler. Esasen radikallerin yönetimdeki etkinliği 1988 başından itibaren başlamıştı. 10 yıl süren İran – Irak Savaşının ardından 1990 yılında İran, yeni bir yapılanma dönemine girdi. 1991 yılında İran İstihbarat Teşkilatı, Almanya ile yapılan istihbarat eğitim anlaşmasını takiben yenilenmeye başlandı. Bu yıl içinde, İran istihbaratının önceki yıllara dayanan irtibatları gözden geçirilerek bütün Körfez ülkeleri ile birlikte Türkiye’deki Hizbullah örgütleri de açıkça eylemlere başladı.
1993 Haziran ayında İran İstihbaratı, Mısır, Cezayir, Irak ve Türkiye’deki eylemlere daha da hız verilmesini ve yapılan desteğin artırılmasını kararlaştırdı. 1993 Eylül ayında Almanya ile İran arasında en üst düzeyde İstihbarat anlaşması yapıldı. Bütün bu yapılanmada önce İran Dış İstihbarat Şefi, ardından İstihbarat Başkanı, 2000 yılında ise Devlet Başkan Adayı olan Ali Fallahyan büyük rol oynadı.

1996 yılında Barzani, Saddam ve Türkiye ile yakınlaşınca; İran da Talabani ile yakınlaşmış ve Kuzey Irak’taki etkin güçlerden birisi haline gelmişti. Talabani’nin etkin olduğu Kuzey Irak’ın güneyinde, Halepce kenti merkez olmak üzere İran sınırı boyunca İran yanlısı Şeyh Osman ve Kardeşi tarafından yönetilen -zaman zaman ayrılıp birleşen- Hizbu’l Vahdeti’l İslamiye etkin olmaya başladı. 1990’lı yıllarda Şeyh Osman, Türk Hizbullah’ı ile PKK arasında zaman zaman arabuluculuğa soyundu.

B. Yurtiçi Gelişmeleri

Türkiye’deki Hizbullah örgütlenmeleri İran İslam Devrimi’nin ardından iki ayrı dönemde gerçekleşti. Bu dönemleri, Humeyni’nin hayatta olduğu 1979-1989 arası ile 1989 sonrası olarak ikiye ayırabiliriz.

C. Humeyni Dönemi

Birinci dönemde devrimin hemen ardından İran, bütün bölge İslam ülkelerinde ve Körfez’de kültürel yayın faaliyetleri başlatmıştı. Bu dönemde Humeyni ve Ali Şeriati’nin kitapları İran istihbaratının mali desteği ile kısa zamanda Türkçeye çevrilip bastırıldı. İstanbul ve Ankara yanında Batman ve Diyarbakır gibi bölge kentlerinde de kurulan pek çok kitabevi İran kaynaklı kitapları birbiri ardına yayımladılar.

Bu faaliyetlere bağlı olarak ilk olarak 1980’li yılların başında İstanbul’un Kasımpaşa semtindeki İslamcı gençler arasında Hizbullah fikrinin yayıldığı gözlendi. 1983 – 84 yıllarında 19 gasp eylemi gerçekleştiren Kasımpaşa Hizbullah grubu 1984 yılındaki operasyonlarla çökertildi. İran’ın mezhep ayrılığını dikkate almadan yürüttüğü propaganda faaliyetleri istenilen etkiyi sağlayamadı. Türkiyeli Sünni islamcı gençlerin önemli bir bölümü Caferiye ve Şia ayrılığını gördükten sonra bu çalışmaların etki alanından çıktılar. Bununla birlikte ufak da olsa bazı gruplar oluşmuş ve bunlar da İran’ın beşinci kol faaliyeti olarak çalışmışlardı. 1980’lerin başından itibaren Güneydoğu Anadolu’da oluşan Hizbullah grupları daha geniş bir tabana yayılma imkanı bulmuşlardı. Öncelikle Diyarbakır’daki Vahdet Kitabevi İran İslam Devrimi yanlısı sohbet halkalarının merkezi durumundaydı.

1981 yılında Diyarbakır’da Fidan Güngör tarafından kurulan Menzil Kitabevi ve Batman’daki İkra kitapevleri ilk Hizbullah gruplaşmalarının odağı haline geldi. Fidan Güngör önderliğindeki Menzil Kitabevi çevresinde oluşan Hizbullah grubu daha çok İran’da Ayetullahlar tarafından temsil edilen ılımlı kanada yakın duruyorlar ve silahlı mücadelen önce kültürel yapılanmaya öncelik tanıyorlardı. Menzilciler, Şii ve Sünni mezheplerin birleştirilmesini savunuyor ve çoğu zaman da Caferi mezhebini taklit etmekten geri durmuyorlardı.

Menzil Kitabevi çevresindeki sohbet halkalarına katılanlardan bazı isimler zamanla sivrilmeye başladı. 1952 Batman Gercüş doğumlu ve Siyasal Bilgiler mezunu Hüseyin Velioğlu, yakın arkadaşı İsa Altsoy’la birlikte 1983 yılında Diyarbakır ilinde İlim kitapevini açtı. 1983 – 87 yılları arası yoğunlukla propaganda ve eğitim faaliyetleri ile geçti. 1987 yılından itibaren iki grup arasında sürtüşmeler baş gösterdi. Bunun arka planındaki etken, -dış gelişmeler bölümünde belirttiğimiz gibi- Suriye’nin Lübnan’ı işgalini takiben İran İstihbaratının bölgede yeni oluşum ve arayışlara girmesiydi. Türkiye Hizbullah’ı için ikinci ve asıl önemli dönem, 1988 yılı ile birlikte İranlı radikallerin yönetimde etkin olması ve 1989 yılında Humeyni’nin ölmesi üzerine başladı.

1985 yılında kurulan Ekrem Baytap önderliğindeki Hizbullah İslami Hareket kanadı 1987 yılında Batman’da ilk şurasını gerçekleştirmişti. 1987 yılının ikinci yarısından itibaren İran istihbaratı içerisinde etkinlik kazanan radikaller, Türkiye’den bir kısmını Ekrem Baytap’ın organize ettiği örgüt mensuplarının İran’da siyasi ve askeri eğitim almasına zemin hazırladılar.

1988 yılıyla birlikte İran’da yetiştirilen örgüt militanları artmaya başladı. Tahran ile Kum kenti arasında kalan Patikap Hüseyin Kampı önemli eğitim merkezlerinden birisiydi. Eğitim gören militanların bir kısmı İran sınırından, bir kısmı da İran – Almanya – Avusturya üzerinden Türkiye’ye tekrar giriş yapıyorlardı.

D. Humeyni Sonrası

Humeyni’nin 1988’de hastalanması ve 1989’da ölümünü takiben radikallerin İran yönetimindeki etkinliğine paralel olarak Hüseyin Velioğlu önderliğindeki İlim Grubu da temelde silahlı mücadeleyi esas almıştı. Önce İstihbarat Başkanı ardından İstihbarat bakanı olan Ali Fallahyan’ın bütün Körfez ülkeleri ile birlikte Türkiye’de de 1988 yıllarından itibaren kuruluşuna hız verdiği asıl militarist Hizbullah grubu buydu. Velioğlu da Savama tarafından eğitilmiş ve kendisine gizli servis kimliği bile verilmişti.

Lübnan’da Şii Emel ile Hizbullah arasındaki gerginliğin artması, 1987 yılında Lübnan’ın Suriye’nin kontrolüne girmesi, 1988 yılında iki örgüt arasında çatışmalar yaşanması, İran ile Suriye arasında gizli bir soğuk savaşa neden olmuştu. Suriye’nin destek ve kontrolündeki PKK’ya karşı İran da kendi kontrolünde Güneydoğu bölgesinde faaliyet gösterecek, boşalan kırsal alan yerine kentlerde etkinlik kazanacak Hizbullah İlim kanadını güçlendirmeye yöneldi. Hizbullah İlim Grubu -Körfez ülkelerinde gördüğümüz gibi- 1991 yılından itibaren örgütlenmesini tamamlayarak ciddi silahlı eylemlere başladı. PKK ile Hizbullah arasındaki çatışmalar da aynı yıl içinde baş gösterdi.

Hizbullah PKK’ya “Kürdistan Kafirler Partisi” adını takmış ve karşılıklı çatışmalarda 700 militan hayatını kaybetmişti. 1993 yılında Kürdistan İslami Hareket lideri Şeyh Osman ile Irak Hizbullah lideri Ethem Barzani’nin iki örgütü barıştırma çabaları da uzun süreli olmadı. 1989 yılında Diyarbakır İskender paşa Camii’nde ilk önemli örgütlenmesini oluşturan İlim grubu, 1994 yılına gelindiğinde il merkezindeki 162 cami ve mescitte yapılanmasını tamamlamıştı.

1993 yılında PKK’nın Güneydoğu’da çöküş noktasına gelmesi üzerine Hizbullah, -İslamcı partilerin Türk siyasi hayatında da etkinlik kazanmasına paralel olarak- bölge hakimiyetini ele geçirmek için faaliyetlerine hız verdi. Hizbullah PKK’dan farklı olarak güvenlik kuvvetlerini hedef almıyor, alan hakimiyeti sağlamak için PKK hedeflerine saldırıyor ve son derece başarılı bir hücre faaliyetiyle etkinliğini artırıyordu.

Menzil Grubu ile İlim Grubu arasında 1987 sonrasında alevlenen ayrılık ve çatışma, İran’da sertlik yanlıları ile ılımlılar arasındaki etkinlik mücadelesinin Güneydoğuda görülen yansımasıydı. Nitekim, ılımlı Menzil grubunu bütünüyle tasfiye etmek, İranlı radikal istihbarat kanadının en önemli önceliği olmuş ve Türkiye Hizbullah’ını iki başlılıktan kurtarmayı planlamışlardı. Bu çerçeve içerisinde 1994 yılında Menzil’in Batman Fecir grubu lideri İhsan Yeşilırmak İlim gurubunca öldürüldü. İstanbul’a kaçan Menzil grubunun siyasi lideri Fidan Güngör, barış vaadiyle geldiği İlim grubunun bir hücre evinde yakalanıp kaçırıldı ve korumasıyla birlikte öldürüldü. 15 Ocak 1996’da ise Menzil grubunun dini lideri Mansur Güzelsoy, İran İstihbaratı tarafından zehirlenerek bir hastanede öldü.

İki grup arasındaki çatışmalarda 200 militan hayatını kaybetti. Bu şekilde başta Güneydoğu olmak üzere bütün Türkiye’de ve özellikle İslamcı eğilimi bulunan kentlerde Hizbullah faaliyetleri İlim grubuna kaldı.

1995 yılıyla birlikte Hizbullah örgütü, Emniyet kuvvetlerinin yoğun operasyonları neticesinde bunalmıştı. Eylemleri kısmen durduran Hüseyin Velioğlu örgütü yeniden yapılandırmayı ve örgüte yönelik sızmaları tespit etmeyi kararlaştırdı. Velioğlu daha rahat bir çalışma imkanı sağlamak için örgüt merkezini 1996’da Adana, 1997’de Tarsus, 1999 başında Konya ve 1999 sonunda da İstanbul’a taşımış, kendi ifadesiyle “Hicret” etmişti. Örgütü, kendisine kuryeler aracılığıyla gönderilen raporlar ve kasetlerle sürekli olarak merkezden yöneten Velioğlu, uzaktan yaptığı bazen aylar süren sorgulamalarda pek çok örgüt mensubunu muhbir olduğu gerekçesiyle işkenceyle öldürtmüş ve mezar evlere gömdürmüştü. Bu dönemde eşler, kardeşler, arkadaşlar birbirlerini casuslukla suçlamışlar ve işkencelerle sorgulayıp öldürmekten çekinmemişlerdi. 2000 yılındaki operasyonlarda; Kimi zaman aylarca domuz bağında kalan, üzerlerine naylon eritilerek dökülen ve vahşetle sorgulanıp öldürülen, örgüt mensupları bulunmuştu.

1997 yılından sonra İran’da Muhammed Hatemi’nin Cumhurbaşkanı seçilmesi Türk Hizbullah’ı için de bir dönüm noktası oluşturdu. Türk Hizbullah’ına mali desteğini kısan İran, Hüseyin Velioğlu tarafından açıkça eleştirilmeye başlandı. Bir süre sonra da Velioğlu doğrudan Almanya’nın kontrolüne girdi ve daha Sünni bir söyleme sarıldı.
1999 Mart ayında Mardin’de, Haziran ayında Batman’da ele geçirilen örgüt arşivleri örgüte yönelik en ağır operasyonların habercisiydi. Abdullah Öcalan’ın yakalanması ve PKK’nın devre dışı kalmasının ardından 17 Ocak 2000 tarihinde Beykoz’daki hücre evinde örgüt lideri Hüseyin Velioğlu öldürülürken, Edip Gümüş ve Cemal Tutar sağ yakalandı. Örgütün ana arşivinden bir kısmı yanmadan kurtarıldı ve operasyonlar yoğunlaştırıldı. Şubat ayında Adana’da dördüncü önemli arşiv ele geçirildi. Örgütün pek çok önemli ismi ele geçirilirken, üst düzey yöneticilerinden Abulkerim lakaplı 1961 Batman doğumlu İsa Altsoy, yurt dışına kaçtı ve örgütü Avrupa’dan yönetmeye başladı.

Çözüldü sanılan örgüt, 24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’a sansasyonel bir suikast düzenledi. Okkan ve 5 polis memuru şehit edildi. Eyleme gözcülerle birlikte 20’yi aşkın militan katılmış, bunların 15’i bizzat silah ve bomba kullanmışlardı. Eylemde kullanılan 2 kalaşnikof ile 1 makarov marka silahın Hizbullah’ın önceki eylemlerinde kullanıldığı saptanmıştı. Eylem Sezai Karakoç caddesinde -Okkan 16.30’da da buradan geçmiş olmasına rağmen- hava karardıktan sonra 17.20’de gerçekleştirilmişti. 2001 yılı içerisinde eylemde kullanılan 5 kalaşnikof yanında, eyleme katıldığı belirlenen militanlardan Mehmet Fidancı, Bedran Selamboğa, Veysi Şanlı, Servet Yoldaş, Suat Çetin ve Şener Dünük sağ Hasan Sarıağaç ölü olarak ele geçirildiler. Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Yeni Şafak gazetesinde suikastın arkasında İran Almanya Rusya ittifakı olduğunu söylemekten çekinmemişti. Nitekim Gaffar Okan da Hizbullah’ın arkasındaki Batılı devlet olarak Almanya’yı gösteriyordu.

Hizbullah itirafçısı Şaban Elaltunterin’in 25 Ağustos 2001 tarihinde oğlu ile birlikte İstanbul’da öldürülmesi, örgütün hala beklemede olduğunun göstergesiydi. Velioğlu’un öldürülmesinden sonra örgüte yönelik ikinci ağır operasyon 5 Eylül 2001 tarihinde Adana Tekir Yaylası’nda gerçekleştirildi. Üst düzey yöneticilerden Sülhaddin Ürük ölü, Hacı Bayancuk ve Veysi Özel sağ olarak ele geçirildiler.

E. Temel Özellikleri

İlim grubu lideri Hüseyin Velioğlu aslen Batmanlı olup, 1978’de Durmaz olan soyadını değiştirmiş, Siyasal Bilgiler mezunuydu. Örgüt, eylemlerinin % 96’sını Güneydoğu Anadolu bölgesinde gerçekleştirdi. 2002 yılı başına kadar yakalanan örgüt mensubu sayısı 9 bini aşmış, örgüte başvuran bir o kadar sempatizan da hem herhangi bir olaya karışmamış olması hem de yakalanarak örgüt tabanının genişletilmesine ve kemikleşmesine yol açacağı endişesiyle dışarıda kalmıştı. Militanların aileleri, yakınları ve sohbet halkalarına katılanlar da hesap edilirse örgütün altyapısı oldukça geniş bir tabana yayılmıştı.

2002 itibariyle, Edip Gümüş, Mehmet Sudan, Enver Kılıçarslan, Hacı Bayancuk, Sait Ketme, Faruk Önalan, Ahmet Seyitoğlu ve Eyüp Kişi örgütün ele geçirilen üst yöneticileriydi. Mehmet Salih Kölge, Mehmet Beşir Varol, Ali Doyar, Hüseyin Atasoy, Sadık Arslan, Mehmet Tahir Çiçek, Nuri Gültekin, Mustafa Durgun ve Fatih Anal ise bu tarihe kadar örgüt üst yönetiminden ele geçirilememiş olanlardı. Yine örgütün eylemlerinde öne çıkan; Cemal Tutar, Mehmet Emin Ekici, Mehmet Veysi Özel, Hacı İnan, Alaattin Tonka, Abdulvahap Ekinci, İlyas Kutulman, Abdulsettar Yıldızbakan, Ali Rıza Yönden, Sabır Özdemir, Mahmut Demir, Abdulhalim Türe, Aydın Dağlı, Veysi Demir, Mehmet Selim Yapalak, Kemal Gülşen, Sinan Yakut, Mehmet Arıca, Remzi Kaçar ele geçirilmiş; Ahmet Yeşil, Mehmet Sait Fidancı, Nasuh Sevinik, Abdi Yeşil ise aranıyordu. Örgütün sağ yakalanan militanları itirafçılığa son derece kapalıydılar. Mezar evlerde çoğunluğu örgüt mensubu 67 ceset bulunmuştu. Emniyet güçlerince örgütün 593 öldürme, 45 kaçırıp öldürme olmak üzere 1267 eylemi aydınlatılmıştı. Hizbullah’a karşı yapılan operasyonlar 60 ile yayılmış durumdaydı.

Örgütte bilgisayar kullanımı oldukça yaygındı. Kuryeler aracılığıyla gelen bilgiler bilgisayara kaydediliyor, örgüt lideri için özetler yapılıyor ve disklere kaydedilerek merkeze ulaştırılıyordu. Aynı şekilde sorguların videoya kaydedilmesi ve polis telsizlerinin dinlenmesine yönelik çalışmalar da, teknolojiye yatkınlığın ifadesiydi.
Hizbullah, Tebliğ adını verdiği birinci aşamasında daha çok camileri üs olarak kullanarak, özellikle 15 ila 35 yaş arası gençlerden taraftar yetiştirmeyi hedefliyordu. İkinci aşama olan Cemaat dönemi, kazanılan taraftarların çok gizli hücre faaliyetlerine katılma dönemiydi. Bu aşamada küçük yaştakiler daha çok istihbarat, 20 yaş üzerindekiler ise cihat faaliyetlerinde kullanılıyordu. Cihad dönemi olan son dönem, İslam dışı bütün hedeflere karşı silahlı karşı koyma dönemi olarak belirlenmişti. Bu döneme ilişkin görüş ayrılığı İlim ve Menzil grubunun ayrılmasına yol açmış, Cihad döneminin başladığını belirten İlimciler silahlı eylemlere başlamışlardı.

ÖnemliNot: Bu makalede sözü edilen Hizbullah yapılanmasının, hangi etnik kökenden olursa olsun Türkiye’de yaşayan Caferi mezhebine mensup vatandaşlarımızla ilgisi yoktur. Caferi Mezhebi, fıkıhta Hanefi mezhebiyle aynı ilkelere sahip en büyük Şii toplumudur. İran’da Azeriler ve Irak’ta Türkmenlerin önemli bir bölümü de Caferi mezhebine mensuptur.



Paylaş / Share