Hadis Tarihi

Hz Muhammed, hayatı süresince hadislerin yazılmasını ya tamamen yasaklamış, ya da çok kısıtlamıştı. Bunun en büyük nedeni, kendi sözleri ile Kuran ayetlerinin birbirine karıştırılması tehlikesiydi. Hz Muhammed, kendisine Allah tarafından bir ayet bildirildiğinde bunu belirtir ve anında Vahiy Katiplerine yazdırırdı. Peygamberin hadislerin yazılmasını yasakladığına ilişkin iki önemli rivayet vardır. Hz Muhammed ve bir Sahabeye ait bu rivayetler şu şekildedir :

«Benim ağzımdan Kuran’dan başka hiçbir şey yazmayınız. Kuran’dan başka bir şey yazmış kimse varsa silsin. Ancak yazmaksızın benden dilediğiniz gibi rivayet ediniz. Bunda hiç sakınca yoktur. Bir de bile bile her kim bana isnat ederek yalan uydurursa Cehennemdeki yerine hazırlansın.»[1]

«Biz hadis yazarken Hz Peygamber yanımıza geldi ve; “Yazdığınız şey nedir?” dedi. “Senden işittiğimiz hadisler!” dedik. Hz Peygamber; “Allah’ın Kitabı dışında  kitap mı istiyorsunuz? Sizden önceki milletler Allah’ın Kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için sapıklığa düştüler!” dedi.»[2]

Bu emirler çerçevesinde Hz Muhammed’in hayatı boyunca, hadislerin yazılmasından kaçınılmıştı. Bununla birlikle ilerleyen yıllarda Hz Muhammed, bir iki özel konuşmasının yazılmasına izin vermiş ve komşu ülkelere, kabile ve hükümdarlara yazdığı mektupları ve anlaşmaları da tabii olarak yazdırmıştı.[3]

Hz Muhammed’in vefatını takiben Hz Ebubekir, 500 kadar hadisi bir kitapta toplamış fakat, sonradan vazgeçip bunu imha etmişti. Aynı şekilde, O’ndan sonraki Hz Ömer de bir hadis kitabı yazmaya başlamış ancak, sonradan bundan vazgeçmişti. Kendisine bu konuda soru yöneltenlere de şöyle söylemişti:

Size bir hadis kitabından sözetmiştim. Sonradan düşündüm ki, sizden önceki ehli kitap, Allah’ın Kitabı dışında kitaplar yazmışlar, o kitaplar üzerine düşerek Allah’ın Kitabını terketmişlerdi. Ben, yemin ederim ki, Allah’ın Kitabını hiç bir şeyle gölgelemem.

Hz Ömer’in hadislerle ilgili tavrı bununla kalmamıştı. Örneğin Irak’a giden bir heyete şunları söylemişti:

Siz öyle bir beldeye gidiyorsunuz ki, ahalisi arı uğultusu gibi Kuran okur. Hadislerle onları meşgul etmeyiniz ve yollarını saptırmayınız. Kuran’ı iyi okuyunuz ve Hz Peygamber’den rivayeti azaltınız.” Hz Ömer ayrıca, kendisine Hz Peygamber’den bir hadis söyleyen kişiyi ispata davet eder; “Senden başka bu hadisi Peygamber’den işiten var mı?” diye sorardı.[4]

Hadisleri toplayarak bir kitap oluşturma faaliyeti Hz Ebubekir ve Hz Ömer’in söz konusu tavırları sebebiyle mümkün olmadı. Hz Osman ve Hz Ali dönemleri ise Müslümanlar arasında çatışmaların, kargaşanın zirveye ulaştığı bir dönem oldu. Bu arada çok sayıda uydurma hadisler üretildi ve Müslümanlar arasında yayıldı. Özellikle Şia ve Hariciler çok sayıda uydurma hadisler ortaya attılar.

Hz Peygamber döneminden itibaren bazı Sahabeler, imkanları nispetinde duydukları hadisleri içine alan sahifeler yazmışlardı. Bununla birlikte, hadislerin yazılı olarak derlenmesi çalışmaları ciddi olarak, Hz Muhammed’den yaklaşık 100 yıl sonra ilmi ve ahlakı ile tanınan Emevi Halifesi Ömer b Abdulaziz (Ö.719/H.101) zamanında başladı. Takiben, Ameş (Ö.Hicri 148) ve Şube (Ö.Hicri 160) gibi çok sayıda Hadis Tenkitçisi ortaya çıkarak doğru ve yalan hadisleri ayırmaya çalıştılar. Hz Muhammed’den sonraki ikinci asrın -yani Emevi döneminin- en önemli özelliği, siyasi ve itikadi mezheplerin ortaya çıkışı, toplumdaki siyasal ve sosyal kargaşanın artışıydı.

Abbasi Halifesi Harun Reşid dönemini (786-813) takiben felsefi bilimlerde olduğu gibi din bilimlerinde de ciddi atılımlar başladı. Bugün en sağlam olarak kabul edilen hadis kaynakları ile Kütüb-ü Sitte adlı 6 büyük hadis kitabı, bu dönemden sonra oluşturulmaya başlandı. İmam Malik, Muvatta (H.179/M.795), İmam Şafii, Müsned (H.204/M.819), Ahmed b. Hanbel, Müsned (H.241/M.855), Buhari, el-Camiu’s Sahih (H.256/M.870), İmam Müslim, Camii (H.261/M.875), İbn Mace, Sünen (H.273/M.887), Ebu Davud, Sünen (H.275/M.889), Tirmizi, el-Camiu’l Kebir (H.279/M.892), Nesai, Sünen (H.303/M.915) eserleri İslam tarihinin en önemli hadis kaynakları arasına girdi.[5]

Burada bir gerçeğe işaret etmekte yarar vardır. 1850 yıllarından sonra ortaya çıkan Arap milliyetçileri; “Türkler kadar İslam’a zarar veren bir millet yoktur” ana fikrini işlemişlerdi. Halbuki Kütüb-ü Sitte denilen 6 büyük hadis kitabından 5 tanesini hazırlayanlar Türklerdi.

KAYNAK: Dr Abdullah Manaz, Siyasal İslamcılık II, Türkiye’de Siyasal İslamcılık, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 1. Baskı, Ocak – 2008, İstanbul, sh.474.


[1] Sahih-i Buhari – Tecrid-i Sarih, ez-Zebidi, s. 39.

[2] Hadis Tarihi, Prof. Dr. Talat Koçyiğit, s. 27.

[3] Hadis Tarihi, Prof. Dr. Talat Koçyiğit, s. 26-33.

[4] Hadis Tarihi, Prof. Dr. Talat Koçyiğit, s. 41-44.

[5] Büstanu’l Muhaddisin, Abdülaziz b. Şah Veliyullah Dehlevi, s. 17-236.

Paylaş / Share