Kuran Tarihi

İsa’dan sonra 600 yıllarına gelindiğinde, insanlık büyük sosyal çalkantılar içindeydi. Savaşlar, istilalar, sınıf kavgaları, ruhbanlık, yanlış inançlar ve totemcilikle insan hayatının hemen her safhasında sosyal bir kargaşa vardı. Bunların belki de en fazla yaşandığı bölge, Ortadoğu idi. Bu yüzden, son peygamber olarak kabul edilen Hz Muhammed yine bu bölgede ortaya çıktı.

571 yılında Mekke’de doğan Hz Muhammed’e, 610 yıllarından itibaren Kuran Ayetleri bildirilmeye başlandı. İlk olarak “Yaratan Rabbinin Adıyla Oku” ayetiyle başlayan Kuran’ın bildirilişi yaklaşık 22 yıl 3 ay sürdü. Bunun yaklaşık 12 yılı aşkın kısmı Mekke’de, 10 yıla yakın kısmı ise Medine’de bildirildi.[1]

Kuran Ayetleri bildirildiği zaman Hz Muhammed bunu Vahiy Katipleri denilen görevlilere yazdırıyordu. Bunların sayısı 42 kişiydi. Ayetler, ince deriler, yassı taşlar, hurma dalları, deve ve koyun kürek kemikleri, parşömen ve kağıt, Mısır papirüsü, balmumlanmış ipek muşamba ve tahta, çanak, çömlek parçalarına yazılıyordu. Bu arada, Hz Peygamber’in bütün yakın arkadaşları imkanları nispetinde ayetleri ezberliyor ve yakınlarına da ezberletiyorlardı.[2]

Hz Muhammed, kendi sözleri ile Kuran Ayetleri karışmasın diye, kendisinden Kuran dışında bir şey yazılmasını yasaklamıştı. Bu yüzden ancak birkaç önemli konuşması Sahabeler tarafından yazılabilmişti. Hz Peygamber’in vefatından sonra Kuran ayetlerinin tek bir kitap haline getirilmesi gündeme geldi. Kuran, Hz Muhammed’in vefatından kısa süre önce tamamlanmıştı. Kuran’ı ezberleyen ve yazanların tamamına yakını da Hz Ebubekir döneminde hayattaydı. Onların da ölmeleri durumunda Kuran’ın kaybolacağından endişe eden Hz Ömer’in ısrarıyla Kuran’ın toparlanması için çalışmalara başlandı.

Hz Muhammed’den sonra 2 yıl kadar Müslümanları yöneten Hz Ebubekir zamanında Kuran toplandı ve tek bir nüsha haline getirildi. Daha sonra halife olan Hz Osman zamanında ise Kuran nüshaları çoğaltılarak,  önemli İslam kentlerine gönderildi.[3]

Burada şu konuya dikkat çekmekte yarar vardır. Günümüzde Kuran hakkında pek çok iddialar bulunmakla birlikte, bilimsel ve tarihsel olarak Kuran’ın orijinalliği konusunda Müslüman ve Batılı araştırmacılar ittifak içindedir. Bunun da ötesinde esas olan Kuran’ın içindeki bilgiler ve kurallardır. İnanmayan bir kişiye, Kuran’ın Allah sözü olduğunu ispat etmeye gerek yoktur. Her bilgi ve kural, öncelikle akılcılık ve bilimselliğiyle değer taşır.

KAYNAK: Dr Abdullah Manaz, Siyasal İslamcılık II, Türkiye’de Siyasal İslamcılık, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 1. Baskı, Ocak – 2008, İstanbul, sh.472.


[1] Kuran-ı Kerim Bilgileri, Osman Keskioğlu, s. 57,58.

[2] Kuran-ı Kerim Bilgileri, Osman Keskioğlu, s. 74,77,88,89.

[3] Tefsir Usülü, Prof.Dr. İsmail Cerrahoğlu, s. 68-75.

Paylaş / Share