Her BaşÖrtülü İslamcı mı?

Hükümetin, Başörtüsü kararının ardından ilk yanlış tartışmalarımıza geri döndük. Türkiye’de siyasal İslamcılığın yükselişindeki en önemli sebep, İslam ile İslamcı, Müslüman ile Siyasal İslamcı arasındaki farkın anlaşılmaması oldu. Batılı ülke ve araştırmacıların özellikle Namaz ve Başörtüsü gibi kavramları (bilmeden veya stratejik olarak bilerek) İslamcılık simgesi olarak tanımlaması, İslam dünyası ile birlikte bizim ülkemizi de onlarca yıldır süren inanç tartışmalarına yöneltti. Uzatmadan ifade edebiliriz ki sonuçta, İslam ülkeleri kaosa, mezhep ve inanç çatışmalarına sürüklenirken, emperyalizm de Müslümanları ve İslam topraklarını sömürmeye devam etti.

Başörtüsü İslam dünyasında tarih boyunca vardı ve 1950’li soğuk savaş yıllarına kadar da bir sorun teşkil etmedi. Ne zamanki ABD’nin Yeşil Kuşak Projesi ile İslam ve Müslümanlar Sovyetler Birliğine karşı örgütlendi, işte o zaman da bugüne kadar gelen kavram kargaşası ortaya çıktı. Bu yıllarda Sağ ve Sol görüşler arasındaki empati yoksunluğu tarafların birbirini tanımasını ve anlamasını zorlaştırdı, cehalete dayalı düşmanlıklar milleti, toplumu ve aileleri ikiye böldü. 12 Eylül İhtilali sonrasında, Sağ ve Sol grupların bazı inanç farklılıkları dışında aslında emperyalizme karşı mücadele ettikleri kısmen de olsa anlaşıldı. Bu yıllarda, Başörtüsü meselesi de başlangıçta kentleşme ve modernleşme ile ortaya çıkan sosyolojik bir gerçeklik olmasına rağmen, karşılıklı empati yoksunluğu bu kez de toplumu Laik ve İslamcı kamplara bölmeye yetti. ABD’nin bir yandan Afganistan’daki Rus işgaline, diğer yandan İran gibi –kendisine düşman- Şii anlayışına karşı bütün yollardan desteklediği Sünni Siyasal İslamcı düşünce güçlendi. Son yarım asırdır, İslam ülkelerindeki toplumlar sadece ve sadece Batı ve Doğu’nun stratejik çıkarları için farklı kamplarda, mezheplerde, inançlarda ve ideolojilerde birbirlerini öldürmeye devam ediyor.

Empati imkanı olmayanlar, tanımayanlar ve bilmeyenler için bir kez daha tekrar edelim. Her Müslüman İslamcı olmadığı gibi, her Başörtülü de İslamcı değildir. Özellikle okuyan ve kendisini eğiten, modern bir şekilde Başörtüsü veya Türban takan kızlarımızın ve hanımlarımızın, İslam toplumlarındaki erkeklerden daha entelektüel ve özgür düşünceye sahip olduğunu özellikle vurgulamak gerekir.

Başörtüsü bizim için gereksiz veya anlamsız olabilir ancak, inandığı için Başörtüsü kullananların da bireysel inanç ve özgürlük hakları vardır. Buna saygı duymanın da ötesinde, artık bu gerçeği kabullenmek gerekir. Görüşler ve Yanlışlar ancak bilimsel tartışmalarda dile getirilir ve yine insanlar kendilerine en uygun yaşam tarzını kendileri seçerler. Birinin dekoltesine karışmakla, bir başkasının Başörtüsüne karışma arasında hiçbir fark yoktur. Dayatmalar ancak düşmanlık ve kamplaşmaya yol açar.

Çok hassas bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde ve ülkemizin geleceğini ilgilendiren en önemli seçimler öncesinde, bizleri bu noktaya getiren bu tartışma ve dayatmaları artık geride bırakmalıyız. Aksi halde, aydınlığa değil daha da karanlığa doğru yol alabileceğimizi çok iyi bilelim.

Hem Müslümanlık hem de Atatürk Düşüncesi açısından konunun bilimsel ayrıntılarını öğrenmek için aşağıdaki makaleyi okuyabilirsiniz.

http://www.manaz.net/turkce-islam/ibadet/basortusu-turban/

Hepimize Huzurlu Bayramlar.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director