ABD OrtaDoğu’yu Kaybedecek!

Tarih, milletlerin hafızasıdır. OrtaDoğu’da yaşayan Müslümanlar, ne zaman Batı ülkelerinin müdahalesine uğrasalar hemen Haçlı Seferlerini hatırlar. Bilindiği gibi yaklaşık (1095-1272) 300 yıl süren Haçlı Seferleri, Batı’dan OrtaDoğu’ya uzanan toprakları bir kan gölüne çevirmişti. Anadolu ve Kudüs bölgesinde Ermeni, Müslüman veya Yahudi ayrımı yapılmaksızın yüzbinlerce insan katledilmişti.

OrtaDoğu, 1300’lü yıllardan sonra Selçuklu ve Osmanlı hâkimiyetine girince yaklaşık 500 yıllık bir Barış dönemi yaşandı. Bölgedeki Müslüman, Yahudi veya Ermeni halkları aynı kentlerde, yan yana mahallelerde ve aynı çarşılarda barış ve huzur içinde yaşadılar. Camiler, Kilise ve Havralar çoğunlukla birbirine yürüme mesafesinde yakındı.

1800’lü yıllardan sonra OrtaDoğu’ya yönelik yeni bir işgal dalgası başladı. Kuzey Afrika’dan OrtaAsya’ya kadar olan Müslüman ülkeler, Batılı devletler tarafından işgal edildiler. Birinci Dünya Savaşı sonrasında sınırlar yeniden çizildi, büyük İslam ülkeleri parçalandı ve yeni küçük devletler kuruldu. Toprak paylaşımı yüzünden birbiriyle de savaşan işgalciler, milli direnişler yüzünden işgal ettikleri topraklardan zaman içinde çekildiler. Müslüman toplumlarda, Batı devletlerine karşı büyük bir güvensizlik ve düşmanlık oluştu.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD ve Rusya’nın liderliklerinde iki karşı blok kuruldu. Rusya’nın OrtaDoğu’ya inmesini engellemek isteyen ABD, NATO ittifakını kurdu ve Komünizme karşı İslam dünyasını örgütledi. 1989’da Sovyetler Birliği dağıldı ve ABD ayakta kalan Süper Güç olarak dünyayı yeniden şekillendirmeye kalkıştı.

ABD İstihbaratı, önceden bilmesine rağmen 11 Eylül Terör Saldırısını engellemedi. Bu saldırıyı gerekçe gösteren ABD, önce Afganistan’ı ve ardından da Irak’ı işgal etti. Her iki işgal de başarısız oldu ve amacına ulaşmadı. ABD önemli askeri ve ekonomik kayıplar verdi. ABD yönetiminin asıl hedefi Suriye ve İran topraklarının kontrol edilmesiydi. Ancak çöktü zannedilen Rusya, OrtaAsya’da hâkimiyet kurduktan sonra İran, Irak ve Suriye yönetimleri ile derin ittifaklar oluşturdu. İşte şimdi bu süreci yaşıyoruz.

Bölgedeki Kürt gruplar arasında derin görüş ayrılıkları var. Talabani Peşmergeleri ile PKK yanlısı PYD, ABD’nin dostu Barzani’ye karşılar. Kürtler ile yola çıkamayacağını anlayan ABD, kendisine yeni dostlar arıyor. ABD, Irak ve Afganistan’da olduğu gibi asker kaybı yaşamadan bölgede egemen olmak istiyor. Kendisi için savaşacak kara gücü oluşturmaya çalışıyor. Uzun yıllardır Şii yönetimlerini güçlendirdiği için Sünni Araplarla arası iyice açıldı. En önemli Müttefiki Türkiye ile adeta dalga geçiyor. Bir yandan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik gizli operasyonlara diğer yandan da Türkiye’de binlerce kişiyi öldüren PKK Terör Örgütü’nün Suriye koluna yardımlarda bulunuyor. El Kaide gibi oluşumuna seyirci kaldığı ve yardımlarda bulunduğu İŞİD Terör Örgütü gerekçesiyle, detaylarını sadece kendisinin bildiği bir egemenlik stratejisi yürütüyor. ABDli bazı emekli komutanlar ve siyasetçiler, Obama yönetiminin İslamcı gruplar üzerinden yürüttüğü dış politika stratejisini şiddetle eleştiriyorlar.

Rusya’nın bölgedeki artan gücüne karşı, ABD’nin yeni umudu Fransa. ABD, Fransa’nın askeri ve nükleer gücü ile Rusya’yı bölgede durdurabileceğini düşünüyor.

ABD, tarihsel müttefiklerinin çıkarlarını hiçe saydığı için gittikçe daha fazla yalnızlaşıyor. Koalisyon çatısı altındaki birçok Arap ülkesi, korkusundan ABD’ye destek veriyor. Gerçekte ise, Türkler gibi bölgede yaşayan Araplar da ABD’ye kesinlikle güvenmiyorlar. ABD düşmanlığı, hiç de küçümsenemeyecek ölçülerde gittikçe derinleşiyor. OrtaDoğu, Rusya ve İran tarafından fiilen işgal edilmiş durumda. Batı ve Doğu ittifakı ülkelerince bombalanan kentlerde, İŞİD teröristlerinden daha fazla siviller ölüyor. Süper güçler en yeni bombalarını deniyor ve askeri manevralar yapıyorlar. Esad Ordusu ve Rus Uçakları, misket ve varil bombaları ile kentleri adeta mezar yerine çeviriyor.

Rus Ortodoks Piskoposları, Suriye’de atılan bombaları dualarla yüklerken, Amerikalılar da Terörizme Karşı Haçlı Seferi tanımlamasını kullanıyor. Fransa İçişleri Bakanı Claude Gueant ve Rusya Lideri Putin de daha önce Libya müdahalesini Haçlı seferine benzetmişlerdi. Şimdi sadece bölgedeki değil, dünyadaki birçok Müslüman toplum da bu savaşı ne yazık ki bir Haçlı Seferine benzetiyor. Bölgede savaşan ve ölenler ister Sünni isterse Şii olsun, bunun bir Fitne savaşı olduğuna inanıyorlar. ABD, Rusya ve Batılı ülkelerin kendilerine ait olmayan topraklarda ne aradıklarını sorguluyor ve ülkelerini terk etmesi için dua ediyorlar. İŞİD Terör Örgütü’nün hunharca katliamları ile çaresiz kadınları, çocukları, sivilleri öldüren bombaların ve füzelerin birbirinden farkı yok.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director