Türkiye’nin Irakın Kuzeyi Politikası

Ali Kerküklü¹

Nankör insan, her şeyin fiyatını bilen fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen kimsedir. Oscar Wilde

Kerkük, Erbil, Telafer, Altunköprü, Kifri, Mendeli ve buralarda yaşayan Türkmenler konusunda yıllardır yazıyoruz. Türkmenler’in çok büyük sıkıntılar yaşadığını, Sürekli olarak da Kerkük’ten feryatlar yükseliyor. Burada Türkmenler üzerinde çok ağır baskılar uygulanıyor. Faili meçhul suikastlarla Türkmenler ortadan kaldırılıyor, kaçırma olayları yoğunlaşıyor. Ancak, bütün bunlara rağmen anavatanımız Türkiye nedense Kerkük’ten yükselen bu sesleri duymak istemiyor. Bu da, hiç şüphesiz, Kerkük üzerinde hain plan uygulayan Barzani ve Talabani’ye cesaret veriyor. Türkmenler sahipsiz, Türkmenler Barzani ve Talabani’nin kucağına atılmış. Öz topraklarından silinmelerine, kovulmalarına, aşağılanmalarına karşı Türkiye hiçbir şey yapmıyor, sadece seyrediyor. ABD ve İsrail’in desteğini arkasına alan Barzani ve Talabani, ne yazık ki Türkiye’yle oyun oynuyorlar. Türk askerlerinin PKK tarafından şehit edilmesine izin veren Barzani ve Talabani’nin tavırları ortada, Onların hakim olduğu bölgeden Türkiye’ye saldırılıyor, ama hep aynı kırık plak “PKK silah bırakıyor”. Yıllardır Irak’ın Kuzeyinde PKK’ya yardım ve yataklık yapan, hastanelerinde tedavi gören ve onları besleyen, büyüten, silah, idari ve lojistik destek veren kimlerdi, bunların ipiyle kuyuya inilir mi hiç?

Türk Kızılay’ı Genel Müdürü Ömer Taşlı, Pakistan‘dan, Filistin’e, Bosna’ya, Endonezya’ya kadar dünyanın dört bir yanındaki felaket bölgelerinde koşuşturduktan sonra Genel Müdürlüğe yükselmiş bir Kızılaycı. Taşlı, 8 Nisan 2012 tarihinde Hürriyet gazetesine verdiği söyleşide Irak’ın Kuzeyinde yaşadıklarını bakın nasıl anlatıyor: ”Hayatımda buruk olduğum tek toplum Irak‘ın Kuzeyinde yaşayanlar. 1994’te ekiplerimizi, Erbil ve Dohuk’ta konuşlandırıp inanılmaz bir insani operasyon yaptık. Irak‘ın Kuzeyindeki ailelerin her birine düzenli olarak üç ayda bir gıda verdik. Bu dört yıl sürdü. Talabani ile yakındık, karargahına davet ederdi Kızılay ekibini. Orada güzel yemekler sunardı, “Sayın Talabani, yine yöneten yönetilen çelişkisi. Biz aşağıda yardım dağıtıyoruz, siz burada bize yemekler, keklikler, ceylanlar ikram ediyorsunuz” derdim. Bana hep şunu söylemiştir, “Türkiye, İstanbul’u başkent yapsa biz de (sizinle) birleşsek, beraber yaşasak.” O halkları ve Türkmenleri biz ayakta tuttuk dört yıl. Tehdit, tehlike her şey vardı orada. Allahın izniyle bir şey olmadı bize orada. Ama sonradan zan altında bırakarak ve yanlış hedef alınarak arkadaşlarımızı şehit ettiler. Onlar Kızılaycıydı, MİT görevlisi değillerdi. O katliamı yapanlar, Kızılay’ın o mübarek bayrağına el uzattılar. Ama esas kırgınlığım şuna, ABD‘nin Irak‘ı işgalinin beşinci günü Kerkük’e gittiğimde Türkmenlerin zulüm altında olduğunu gördüm. Hem de Talabani ve Barzani‘nin adamları tarafından. Çok üzüldüm.”

Bugün anavatanımız insanlarımıza zulüm eden ve öldüren, bölgeyi ateşe vermek isteyen bu nankörlerin ayağının altına kırmızı halılar seriyor, ne kadar acı değil mi? Şayet Türk karar vericilerine neden böyle bir dış politika yürütüldüğünü soracak olursanız, diyeceklerdir ki: siz anlamazsınız bu bir politikadır!!!! İnşallah bu politikayla Türkiye Irak gibi bölünmez ve parçalanmaz .

¹ “Irak’a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük” kitabının Yazarı

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director