Ortadoğu’da Ümmet Siyasetinden İngiliz Siyasetine Dönüş Olmasın!

Bugün 1 Asırlık Türkiye Cumhuriyeti’nin Egemenlik Bayramı.

Türk Milleti, genel anlamda ırk ve kan soyuna dayanan bir toplum değildir. GöbekliTepe ve KarahanTepe bulguları göstermiştir ki, Orta Asya’dan gelen toplulukların Anadolu’daki varlığı Milattan 15.000 yıl öncesine kadar dayanır. Bu yüzdendir ki Mustafa Kemal Atatürk, Hititler ve diğer Anadolu uygarlıkları konusunda önemli araştırmalar yaptırmış ve bir Tarih tezi belgelemeye çalışmıştır. Aynı şekilde 1919-2016 arasında yaşamış Kazım Mirşan hocamız da Anadolu’daki Türk kültürünün M.Ö. 15.000’e dayandığını ispat edip savunsa da “Tarih Sümerle Başlar” tezi bir türlü yıkılamamıştır.

Binlerce yıl öncesinde Azerbaycan, Mezopotamya ve Anadolu’ya medeniyet taşıyan Türkler bu bölgelere geldiklerinde buraların yerli halklarıyla da kaynaştılar, akrabalık bağları kurdular ve Türk bayrakları altında binlerce yıl barış ve huzur içerisinde yaşadılar. Farklı etnik kökenlere ve dinlere mensup olsalar da Cami, Havra ve Kilise mekanları birbirlerine yürüme mesafesindeydi. Yüzlerce yıl süren Haçlı Seferleri bile bu topraklarda tam bir egemenlik kuramadı. Ancak ne zaman ki, Petrol bulundu, Hızlı Sanayileşme ile birlikte bütün emperyalist ülkeler buraya göz diktiler. Siyonizmin ortaya çıkışı, Kürtçülük Hareketleri, Vehhabilik ve Ümmetçilik politikalarının güçlenmesi hep 1850’li yıllardan sonradır. Bu politikaların mimarı İngilizlerdir. Rusya ile anlaşıp İran’ı, Fransızlar ile Sykes Picot’u, Vehhabiler ile Irak ve Arap çöllerini, ABD ile Kudüs, Filistin ve Lübnan’ı işgal eden İngilizler olmuştur. Doğu Anadolu’da Ermenileri, Irak’ta Kürtleri, Körfezde, Mısır’da ve çöllerde Arapları isyana sürükleseler de başarılı olamamışlardır. 1915’te Çanakkale’yi, 1. Dünya Savaşı sonunda Anadolu’yu 2. Dünya Savaşı sonunda Ortadoğu’yu yenilgilerle terketmişler ama gözleri gönülleri hep bu topraklarda kalmıştır. Bu yıllardan sonra kendilerini arka planlamaya çekmişler ve Alman ekolünden ABD’yi aldıktan sonra ABD ve NATO’yu kullanmaya başlamışlardır. Her ne kadar CIA ve NATO, Alman Gehlen tarafından kurulmuş olsa da Pentagon hep İngilizlerin kontrolünde kalmıştır. Bugün de böyledir. Ararsanız Fetö, PKK, Humeyni’nin derinliğinde İngiliz planlaması bulabilir, Hindistan’da Sihleri, Kraliçe Nişanı ile ödüllendirilen Siyasal İslamcıları da o zaman daha iyi tanırsınız. Barzani, Talabani, Allavi, Ürdün, Kuveyt, Katar, Suudiler, Mısır ve daha birçoklarının Kabesi Londra’dır. İngilizlerin şu anda en büyük düşmanı Rusya’dır ve Ukrayna savaşı da yine buradan yönetilir. Almanya hala toparlanamadığı, Fransa eski gücünü yitirdiği için Batı Emperyalizminin beyni İngiltere’dir. İngilizler Hilafeti ve Halifeleri çok sever ve yakından tanır, bu yüzden de son Daiş Hilafet Devleti stüdyo projesi de onların eseridir. Hala gözleri gönülleri Ortadoğu’dadır ve Anadolu’ya çekilen Türkler de dün ve bugün bölgedeki en önemli engelleridir. Lawrens’in, Arap isyancılarla Şam’ı ele geçirdiğinde ilk yaptığı işlerden birisi Mustafa Kemal’in Şam’da görevli olduğu yıllarda kaldığı Türk mahallesi Salihiye’yi ve Mustafa Kemal’in evini yakmak olmuştu. İngilizler o yıllardan bu yana Ortadoğu’daki Türk düşmanlığının arkasındaki gerçek faildir.

Türkler her 12 yılda bir Saltanat’ı değiştirir. 1938, 1950, 1962, 1974, 1986, 1998, 2010, 2022 Türkiye’nin en önemli kilometre taşlarıdır. Şartlar ve beklentiler ne olursa olsun 2023 yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. Fetö ve İslamcılık tecrübesi Türk milletini derinden etkilediği için bu değişim artık kaçınılmaz görünüyor. Bu yeni dönem için Türkiye’yi yöneteceklere uyarımız şudur:

Ümmetçilik politikasından, İngiliz siyasetine dönmeyelim. “Esad ile anlaşalım Suriye’den çekilelim” yanlışına düşmeyelim çünkü Mustafa Kemal’in Halep’te çizdiği sınırların boşuna olmadığını unutmayalım. Irak’ta benzer bir hatayı yaptık, Talabani ile Barzani kavga etmesin diye Genelkurmay’ımızı iki Kürt grup arasındaki Tampo bölgede görevlendirip, Güvenli Bölge sınırları diye Saddam’ın Bağışı Kürdistan sınırlarını BM Sınırı diye koruyup, 250.000 kişilik Türk kenti Telafer’i Saddam’ın insafına bırakıp, bugün de PKK’ya yurt yaptığımız gibi Suriye’nin Kuzeyinde yeni bir Kürt Federasyonu oluşturmayalım. Sonra, Anayasamızın başlangıç ilkelerini tartışmaya açıp, PYD’nin Suriye’deki Demokratik Güçleri gibi Türk Dili ve Bayrağı’nın yanına yeni Dil ve Bayraklar getirmeyelim.

Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk’ün sınırlarını çizdiği, başlangıç ilkelerini belirlediği ve Kültür temeline dayalı bir Türk devletidir. Bu değerler, dinine, milliyetine, mezhebine bakılmaksızın Türkiye’de yaşayan herkesi bir arada tutan ve barış içerisinde yaşatan temel değerlerdir. Bu değerleri, Demokrasi Özgürlük yalanlarıyla tahrip eder, İngiliz Finans çevrelerinin vaatlerine kanarsanız, Irak, Suriye, Mısır, Libya ve Lübnan’ın yolunu takip etmiş olursunuz.

Türkiye’nin kurtuluşu, Kuruluş Değerlerine Dönmektir.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director