Türk Hükümetinin İran Kahramanlığı!

İran Devlet Başkanı Hasan Ruhani, 18 yıl aradan sonra Türkiye’yi ziyaret eden ilk İran Devlet Başkanı. Ziyaretin temel amacı Petrol ve Gaz Ticareti. Ancak bu ziyaret, Türkiye ile İran arasındaki anlaşmazlıklardan daha fazla, Ukrayna sorunu ile yakından ilişkili.

ABD’nin İran’a yönelik yaptırımları devam ederken, böyle bir ziyaretin sessizce onaylanmasının altında yatan asıl gerçek de bu. Avrupa Birliği’nin Ukrayna üzerinden gelen Rus Gazına olan bağımlılığının azaltılması için, Türkiye üzerinden taşınacak yeni bir gaz hattına şiddetle ihtiyacı var.

Rusya, hem Avrupa’ya Gaz ve petrol satışını sürdürmek hem de Ukrayna’yı cezalandırmak için Bulgaristan üzerinden Güney Akım boru hattı kurmayı planlamıştı. Ancak, geçtiğimiz günlerde Bulgaristan Başbakanı Oreşarski, bu boru hattı yapımının durdurulduğunu açıkladı. Gazprom’un % 50’sine sahip olduğu Güney Akım Boru Hattı, Bulgaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Macaristan, Slovenya, Avusturya ve İtalya üzerinden Avrupa’ya enerji taşıyacaktı. Hat 2018 yılından itibaren devreye sokulacaktı.

İşte Türkiye – İran görüşmelerinin arka planındaki temel hedef, ABD ve AB’nin sessiz onayı ile Türkiye üzerinden Avrupa’ya yeni bir Enerji hattının döşenmesi. Türkiye ile İran arasında yıllardır çözüm bekleyen ve görüşülecek diğer sorunlar şunlar olacak:

  • İran’ın Türkiye’ye sattığı doğal gaz fiyatının yüksek olması ve İran’ın öne sürdüğü teknik sorunlar yüzünden eksik gönderilmesi Uluslararası Tahkim Kurulu’na taşınmıştı. Türkiye ve İran kendi aralarında bu sorunu çözemezse Tahkim Kurulu bu yılın sonuna kadar kararını verecek. Tahkim Kurulu’nun Türkiye’den yana karar alması muhtemel olduğu için İran da bu işi görüşmeler yoluyla çözmeyi tercih etti ve Devlet Başkanı düzeyindeki bu ziyarete razı oldu. Muhtemelen bu sorun görüşmelerle çözülecek ve bir orta yol bulunarak Tahkim’deki dava düşürülecek.
  • Ortadoğu politikasında Türkiye ve İran tam karşı saflarda yer alıyor. Ortadoğu’daki bütün Şii örgütlerin arkasında İran, Sünni örgütlerin arkasında ise Türkiye var. Irak Şii Caferi Yönetimi, Suriye Şii Nusayri Yönetimi, Lübnan Hizbullah Örgütü, Türk Hizbullah Cemaati, Bazı Türk Şii Grupları ve Körfez’deki Şii Muhalefet Hareketleri, İran tarafından destekleniyor. Buna karşılık Suriye’deki Sünni Mücahit Örgütler, Körfezdeki Sünni Şeyh Yönetimleri, Lübnan’daki Hizbullah karşıtı Sünni ve Hıristiyan Gruplar, Irak’taki Maliki karşıtı Kürt Sünni Gruplar ise Türkiye ve Batı tarafından destekleniyor. Bu konularda yapılacak tek mutabakat: Sünni ve Şii gruplar arasındaki silahlı çatışmalardan uzak durulması olacak. Bu ise doğrudan İsrail’in bölgesel politikalarına aykırı ve Sünnilerle Şiiler arasındaki provokasyonlar devam edecek ve karşılıklı bombalar yine patlayacak. Suriye konusu ise şu anda düğümlenmiş durumda.
  • Türkiye, Irak Maliki yönetiminin karşı çıkmasına rağmen Kürt bölgesinde çıkan petrolü Kerkük Yumurtalık hattından taşıyarak uluslararası pazarlara ulaştırma kararı almıştı. Ancak ABD bile, Irak Merkezi yönetiminin bypass edilerek Kürtlerle petrol anlaşması yapılmasına karşı çıkmıştı. Nitekim 1 Milyon varillik Kürt petrolünü taşıyan tanker gemi Fas kıyılarında bekliyor. Çünkü alım anlaşması geçtiğimiz günlerde iptal edildi ve Kürt petrolünü alacak uluslararası alıcı bulunamıyor. Bu arada, Kerkük Yumurtalık hattındaki ikinci parti Kürt petrolü ise bekliyor. Türk Hükümeti ve Barzani Yönetimi çok zor durumda kaldılar. İran Yönetimi, Türkiye’yi Maliki Yönetimi ile yeniden uzlaştırabilir mi? Çok zor…
  • Türk Hükümeti, bir yandan TeröristBaşı Öcalan ile müzakere yürütüyor, diğer yandan da PKK’nın askeri yapılanmasını zayıflatmaya yönelik girişimlerde bulunuyor. PKK’nın, sadece Irak’ta değil, hem Suriye’de hem de İran’da güçlü olduğunu biliyoruz. Geçtiğimiz günlerde PKK, Doğu Kürdistan olarak kabul ettiği Mahabad bölgesinde Sivil Savunma Birlikleri kurma kararı aldı. Bu durum İran için de istenmeyen bir durum. Bu konuda istihbarat ve güvenlik görüşmeleri yapılması muhtemel ve bu konuda bazı kararlar alınacaktır. Ancak İran, terörle mücadelede Türkiye’den daha güçlü. İran’daki Kürt teröristler birbirini ardına idam edilmeye devam ediyor.
  • Türkiye ile İran arasındaki ticari ilişkiler en son konuşulacak konular. 2014 yılının ilk çeyreğinde, iki ülke arasındaki ticaret hacmi 3,2 milyar dolar civarındaydı. İran ile Rusya arasındaki ticaret hacmi ise 5 milyar dolar civarında.

Türkiye ile İran görüşürken şunları hiç unutmayalım:

Türkiye Ortadoğu’nun Sünni İslamcı Liderliğine, İran ise Şii İslamcı Liderliğine oynuyor. Her iki yönetim de bu hedeflerinden vazgeçmeyecek. İran ve Rusya arasındaki siyasi ilişkiler, Türkiye ile İran arasındaki ilişkilerden daha güçlü ve böyle olmaya devam edecek. İran Hazar, Kafkas ve Körfez siyasetlerinde Rusya ile ortak yüksek çıkarlara sahip, bunlardan kolay kolay vazgeçmesi mümkün değil.

Türk Hükümeti her ne kadar Osmanlı siyaseti güttüğünü iddia etse de, yürütülen politika Siyasal İslamcı ve Maceracı bir dış politika. Çünkü ne Osmanlı Devleti ne de Modern Türkiye Cumhuriyeti bölgesel politikalarında Sünni – Şii ayrımı yapmaz, etnik ve dinsel ayrılıkları öncelik kabul etmezdi. Türkiye, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını takiben Özal ile başlayan Orta Asya politikalarını sürdürseydi, bugün Rusya ve İran ile boy ölçüşebilirdi.

Türk Hükümeti’nin büyük kahramanlık yaptığını ve ABD’ye rağmen İran ile ilişkilerini geliştirdiğini düşünenlere bu kadar örnek yeter sanıyorum.

Bu arada, İran’ın bölge siyasetine değil de Ruhani’nin Anıtkabir’i ziyaretine kafa yoranları da unutmamak lazım. Ya dünyayı bizim gibi Müslüman yaparsak kurtulacağız, ya da herkesi bizim gibi Atatürkcü yaparak. Ne İslam’dan haberimiz var ne de Atatürk’ten ve çağdaşlıktan.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director