Haşdi Şabi Düşmanlığı İsrail & ABD Kurgusu

PKK Terör Örgütü ile kolkola girip de HaşdiŞabi, İran Devrim Muhafızları, ElNusra ve hatta Hizbullah’ı Terör Örgütü olarak ilan edenlerin samimiyetini sorgulamanın zamanı gelmiştir.

Sondan başlayalım. Hizbullah, Lübnan’da bir siyasi parti, Meclis ve Hükümet içinde temsilcileri var. Lübnan’da yaşayan Sii Müslümanları temsil ediyor ve Caferi oldukları için de İran’da bulunan Ayetullah’a bağlılar. Neredeyse bütün Arap dünyasını dize getiren İsrail’e karşı adeta Bir Avuç Lübnanlı Şii kafa tutuyor ve askeri olarak denge sağlıyor. Lübnan Hizbullah’ının bugüne kadar bana veya Türkiye’ye karşı açık bir düşmanlığı oldu mu? Hayır. Aksine Filistin Kurtuluş Örgütü bile PKK Terör Örgütü’ne Lübnan’da yer verip, yardımcı olurken Hizbullah, PKK Terör Örgütü’ne hiç yanaşmadı.

ElNusra, içinde onlarca küçük grup barındıran bir Örgüt. Çoğunluğu da Kafkas kökenli ve ElKaide sempatizanı. ElKaide kim, ABD’nin Afganistan’da Ruslara karşı Pakistan’da temelini attığı bir Örgüt. Sonra ne oldu, Afganistan işgali sona erip Ruslar çekilince, ElKaide ile ABD’nin yolları ayrıldı. Ancak ElKaide bir Çatı Örgütü olduğu için, çeşitli ülkelerde Batılı istihbarat örgütlerince kontrol edilen birçok grup ElKaide Patenti ile eylemler gerçekleştirdi. ElKaide’nin başlıca düşmanı ABD, İsrail ve Batı Ülkeleri idi. Türkiye’de birkaç önemli eylem gerçekleştirdi ancak, Türkiye’yi tamamen ABD stratejisine uygun bir çizgiye getirdi. ElKaide eylemleri hiçbir zaman tam olarak aydınlatılamadı ve bir İstihbarat Operasyonu gibi örtülü kaldı.

ElNusra, Suriye’de Esad Yönetimini en fazla zorlayan, en önemli eylemleri gerçekleştiren ve 15 bin kişilik grubuyla Özgür Suriye Ordusu’nun o yıllarda yüz bini aşkın savaşçısından daha büyük işler yapan bir Muhalif örgüt oldu. ABD ve İsrail istihbarat örgütleri Nusra çatısı altındaki bazı grupları destekledi, para ve silah yardımı yaptı. Nusra sonunda ElKaide ile bağlarını kestiğini ifade ederek ismini Heyeti Tahriru’ş Şam (Şam’ı Kurtarma Heyeti) adını aldı. Ve ilginçtir ki, bu heyet içerisindeki irili ufaklı birçok grup ve din önderleri Türkiye’nin İdlib’e gelişini desteklediler. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin intikali sırasında bu gruplar Koruma Görevi üstlendiler. Buna karşılık İdlib’in güneyinde Nusra çatısı altındaki Ensaru’l Furkan isimli bir örgüt Türkiye’yi Kafir ilan edip, Rahjan bölgesinde bir Egemenlik Alanı oluşturdu. Rakka’daki Operasyonunu alelacele bitiren ABD ise, kentte kalan Daiş militanlarını otobüslerle tahliye ederek bir çoğunu bu bölgeye taşıdı. Rusya ve Suriye rejimi de buna seyirci kaldı. Şimdi bu bölge, Daiş Bölgesi olarak Tahriru’ş Şam’a ve Türkiye’ye karşı savaş içerisinde.

İran Devrim Muhafızları, İran’ın Şii Mezhebi temeline dayalı rejimini korumak için kurulmuş Resmi bir Güvenlik Teşkilatı. Türkiye ile bir ilişkisi veya sorunu var mı? Yok. ABD veya İsrail ile bir sorunu var mı? O da bizim sorunumuz değil. Ancak ABD ve Batı’nın dostu bazı Arap ülkelerinde kadınlara Ehliyet hakkı yeni tanınırken, ABD ve İsrail’in baş düşmanı İran’da araç kullananların % 60’ını kadınlar oluşturuyor. Algı Yönetimi ile yaratılan düşmanlıklar da aynen bu kadar tezat.

Son Olarak HaşdiŞabi. ABD’nin sebep olduğu işgal ve çatışmalar neticesinde ordusu ve devleti dağılmış bir Irak var. Sınırları içerisinde yine ABD tarafından güçlendirilmiş bir Kürt Federasyonu, ABD’nin desteği ile OrtaIrak’a yerleşmiş bir Daiş Örgütü, kendisini korumaktan bile aciz bırakılmış bir Hükümet. Sonunda belki de İran’daki Devrim Muhafızları örnek alınarak HaşdiŞabi ortaya çıktı. Ancak bir farkı var ki, Din Önderi olarak kabul ettikleri kişi Ali Sistani Türkmen asıllı ve son derece Akılcı, Barışçı, Birleştirici bir Din bilgini. HaşdiŞabi içerisinde çok sayıda Şii Türkmenler var. Onlar ortaya çıktıktan sonra, Daiş Terör Örgütünü de ve sonunda Peşmerge ve PKK Terör Örgütlerini de Irak ve Türkmen topraklarından çıkardılar. Türkiye ile bir sorunu var mı HaşdiŞabi’nin? Kesinlikle Yok, Aksine Irak’taki Türkmenlerin en önemli koruyucusu. Nitekim Türkmen beldeleri Kifri, TuzHurmatu, Tavuk, TazeHurmatu ve Kerkük’ün kurtuluşunda en önemli görevi onlar üstlendiler.

Bütün bunlara rağmen bir bakıyoruz, Türk toplumunda da bir HaşdiŞabi düşmanlığı körüklenip gidiyor. Üstelik bazıları Türkiye’yi yönetenleri de bu konuda yanlış yönlendiriyor ve bilgilendiriyor. ABD, Türkiye’nin en büyük düşmanları olan Fetö ve PKK Terör Örgütü’nü himayesi altına alıp, para ve silah yardımı yaparken, ya da PKK Terör Örgütü hala Rusya tarafından bile resmi olarak Terör Örgütü kabul edilmemişken, Batılı ülkelerin neredeyse tümünde bu örgütler cirit atarken, artık bu iddialar  temelsiz ve maksatlı görünüyor. Birisi birine Kötü dedi mi, artık ona İyi demek büyük cesaret istiyor.

Bilir misiniz ki; İran, Irak ve Dünya Şiiliğinin Mezhep İmamı Cafer Sadık ile Ebu Hanife çağdaştır ve birbirlerini etkilemiş iki büyük bilgindir. Bugün Irak & İran Şiiliğinin Fıkhı ile Hanefi Fıkhı neredeyse birbirinin aynısıdır.

Mezhepler arasındaki düşmanlıklar Dinsel olmaktan daha fazla siyasidir. Siyasal Temelli Dinsel Mezhepler ve Görüşler, Müslümanları çatışmaya ve birbirlerini katledecek düşmanlığa yönelten en önemli sebeplerdir. Bu sebepleri iyi bilen Hıristiyan ve Yahudi Ülkeler, Müslümanların çatışmasından ve düşmanlığından çıkar sağladıkları için bunu hep kışkırtmışlardır.

İslam Düşüncesinde Mezhepçilik ve Mezhep Taassubu yoktur. Ebu Hanife ve İmam Şafii, “Kâbe’ye yönelen hiç kimseye Kâfir denilemez” hükmünde birleşirler. Mezhep tartışmaları Bilim Adamları arasında olmalı, toplum tabanında dinsel konular tartışma ve düşmanlık sebebi olmamalıdır.

Özellikle Türk Milleti içinde Mezhep Ayrımı yoktur. Türkiye’de yıllardan beri Alevi Sünni ayrılığı körüklenmesine rağmen amacına ulaşmadığı gibi; Irak’taki Türk soydaşlarımızın neredeyse yarısı Şii Caferi olmasına karşın Sünnilerle hiçbir sorunları olmamıştır. Türkler hangi mezhepten olursa olsun hep birleştirici, bütünleştirici olmuşlardır. Esasen ABD ve İsrail’in bölgesel planlarını bozanlar da bilesiniz ki, Muhalifler, HTS, HaşdiŞabi, Suriye ve Irak içindeki hangi inanç veya mezhepten olursa olsun Türklerdir.

Aşağıdaki fotoğrafa dikkat edin, Kerkük’ü kurtaran HaşdiŞabilerin taşıdığı bayraklar “Ya Hüseyin”, “Türkmen Bayrağı” “Irak Bayrağı”. O ülkede yaşayan hangi insan bu birliğe karşı çıkabilir.
16 Kerkuk

İşte bu yüzden diyoruz ki, din ve mezhep konularında görüş ve inanç farklılıklarımız olabilir ama Biz Türkler Din ve Mezhep yüzünden birbirimize düşman olmayız. İsrail, ABD veya Batı istedi diye de İslam düşüncesi içinde olan herhangi bir topluma Terör Örgütü yakıştırması yapmayız. Emperyalist ülkeler stratejik çıkarları için Daiş ve benzeri Terör Örgütleri kurabilir fakat bu örgütlere ve düşmanlıklara ancak ve ancak kör cahiller kapılır.  Din, İnanç ve Mezhep Düşmanlığı Cehalet ve Hoşgörüsüzlüktür. Ruhunda Kötülük Olan, Hangi İnanç veya Mezhepten Olursa Olsun Kötüdür. Önemli Olan Görüş ve İnanç Farklılığı Değil, Güzel Ahlak, Adalet, Dürüstlük, Hoşgörü, HayırSeverlik Gibi Temel Değerlerdir.

Ayrılık ve Düşmanlıklar genellikle siyasidir ve Sünni ya da Şii Din Bilginleri birbirleriyle çok seviyeli tartışmalar yapmışlardır. Daha geçtiğimiz gün Suriye’deki Genç Din Önderi Dr Abdullah Muheysini “Belki Susmak Çözümdür” başlığı ile Müslümanlar arasında ayrılıkçılık yapanlara karşı güzel bir uyarı yaptı.

Aynı şekilde, örnek olması açısından, yazımızı Kerkük’ün Kurtuluşu sonrası bugün bir açıklama yapan Irak Türkmen Cephesi Sözcüsü Ali Mehdi’nin şu sözleriyle bitirelim:

“Hakikaten çok zor şartlar altında yaşıyoruz. Bunu herkes iyi bilsin. Bu durumu bir eğlenceye bir kazanca kimse bağlamasın. Bir sorun vardı Kerkük’te ondan kurtulduk. Ama hala Kerkük’ün 3 tane milletten(Türkmen/Kürt/Arap) oluşan sahibi vardır. Bizimde hedefimiz budur.

Türkmen’in hedefi Kerkük’te kardeşçe yaşamaktır. Bu yüzden her kim konuşursa hitabeti bu yönde olsun. Biz hiç bir millete benzemeyiz. Biz kimseye tehdit ve zulüm etmeyiz. Kimsenin evini yağmalamayız. Asla kötü örnek olmayalım. Bu memlekette Türkmen de var Arap da var Kürt de var bunun idaresi de bu şekilde olur.

Yakın zamanda valilik binasına yeni atanan vali gelecektir. Memleketi kışkırtmak isteyen çok sayıda kişi var. Hırsızlar var çölden gelenler var bunu müsaade etmemeliyiz. Eğer ki diyorsak bu memleket Türkmen memleketidir buna Türkmenler müsaade etmemelidir. Türkmenler, Kürt de olsa Arap da olsa komşularına sahip çıksın. Biz hiç kimseye kötü örnek olmayalım. Yarın herkes evine döner. Bugün göç edenler korkudan göç etmiştir. Korkularının sebebi boş yeredir. Ne Irak Ordusundan ne Haşdi Şabi’den ne de polis güçlerinden zarar gelmez. Hiç kimse ITC adına caddelerde gösteri yapmasın. Bırakın siyasetçilerin kendisi çalışsın. Memleketi kaosa ortamına sürüklemeyelim. Herkesin malı, mülkü, şerefi var. Biz herkesle kardeşiz her zaman kardeşliği savunduk. Türkmenler tarihlerine yakışır bir şekilde davransınlar. Kerküklüler sakin olsun evlerinde kalsın. Bizim hiç kimseye karşı kinimiz ve nefretimiz yoktur.”

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director