Ortadoğu’da Son Gelişmeler ve Sudan Meselesi

Türkiye’nin seçim gündemine girdiği son günlerde Ortadoğu’da önemli gelişmeler oluyor.
Bunların başında Sudan var. Sudan uzun yıllar Siyasal İslamcılığın Afrika Temsilcilerinden El-Beşir tarafından yönetildikten sonra, Askeri Liderler tarafından yönetilmeye başlanmıştı. Bu süreçte, ABD ve Arap ülkelerinin kontrolünde Askeri bir yönetim oluşurken siyasal bir denge de kuruldu. Ordunun başına gelen General Abdulfettah Burhan, ağırlıkla Müslüman Kardeşler tarafının desteğini alırken, Hızlı Destek Kuvvetleri denilen Çevik Kuvvetlerin Komutanı Muhammed Daglo ise İslamcılık Karşıtı grupların umut bağladığı bir isim oldu. Ancak geçtiğimiz aylar içerisinde Burhan, Çevik Kuvvetleri lağvederek bütün gücü ele geçirmeye kalkınca çatışmalar başgösterdi. Bu çatışmaların kısa zamanda biteceğini düşünmek biraz zor. Muhammed Daglo, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’dan siyasi destek alırken, Burhan ise Sudan’da yıllar içerisinde devlete hakim kılınan geleneksel çevrelerin ve Müslüman Kardeşlerin desteğiyle önemli bir güce sahip. Bu çatışmanın aniden su yüzüne çıkmasının bölgesel sebepleri de var tabii ki. Yemen, uzun bir iç savaş sürecini takiben şu günlerde -Suudi Arabistan’ın başlattığı- bir barış sürecine girdi. Adeta Yemen Savaşı bitti Sudan Savaşı başladı diyebiliriz.

Esasen ABD’nin Ortadoğu Politikası’nın temelinde Savaş, Çatışma ve Kaosun Sürmesi siyaseti var. ABD ancak bu yolla bölgede siyasi ve askeri varlık gösterebiliyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ABD’nin bütün baskılarına rağmen Çin ve Rusya ile yakınlaşma politikasını sürdürmesi şu günlerde ABD siyasetini en fazla meşgul eden tartışma ve “ABD’nin imajının hızla zayıfladığı” kanaati gün geçtikçe güçleniyor.

Aynı türden bir çatışma ve kaos haberi de Tunus’tan. Tunus’taki Siyasal İslamcılık Temsilcisi Nahda Hareketi’nin lideri Gannuşi dün evine yapılan baskınla tutuklandı. Tunus da hızlı bir şekilde büyük bir iç çatışmaya doğru ilerliyor.

Ortadoğu’daki bu çatışma sürecine Çin ve Rusya’nın dolaylı destekte bulunduğunu da unutmamak lazım. Çin, Tayvan Sorunu; Rusya ise Ukrayna meselesi yüzünden ABD’nin egemenlik alanlarına yönelik gizli müdahalelerini sürdürüyorlar. Kızıldeniz’deki Port Sudan sebebiyle Rusya, buradaki nüfuzunu korumak için Hızlı Destek Güçleri’ni destekliyor. Hatta Wagner grubunun Dagalo’nun aşiret askerlerini daha önce eğittiği ve Libya’da ortak hareket ettikleri yönünde de bazı haberler duyuluyor. Birleşik Arap Emirlikleri, bu konuda bir yandan Rusya ile flört ederken diğer yandan ABD  ve İngiltere ile oluşturulan Dörtlü gruba da destek veriyor. Rusların yardımıyla Dagalo’nun şirketleri tarafından çıkarılan Altın madenlerinin Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden pazarlandığı da duyumlar arasında. Burada ABD ve İngiltere de ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Burhan ordusuna yardım etseler, İslamcı Hareketler Sudan’a hakim olacak, Dagalo’ya yardım etseler bu kez de hiç istemedikleri Rus nüfuzu daha da güçlenecek.

ABD’nin geleneksel bir politikası da, kendisiyle iyi çalışan Diktatörleri işine yaradığı sürece demokrasi kaygısı gütmeden koşulsuz desteklemesi. Diktatörler ile Bölge Politikası bozulmaya başladığında ise aniden tavır değiştirip karşı cepheye yönelmesi. Irak’ta Saddam, Libya’da Kaddafi sonrası iç savaşların milyonlarca insanın canına malolması hiç de umurunda değil.

ABD’nin Ortadoğu’daki en önemli önceliği şu günlerde İsrail ile sıkı müttefik olacak bir Kürdistan inşa etme planı. Bu amaca ulaşmak için ister İslamcı, ister Demokrat, isterse Diktatör olsun fark etmez. Hangi taraf kazanırsa kazansın önemli olan Çatışma ve Kaosun ortaya çıkaracağı bir Kürdistan planını gerçekleştirmek önemli.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director