Etnik ve Dinsel Bölünme

12 Eylül günü yapılan referandum sonuçları, etnik ve dinsel bir bölünmenin izlerini taşıyor.
PKK’nın siyasi uzantısı olduğu herkesçe kabul edilen BDP’nin seçim boykotu GüneyDoğu’daki Bölücü Kürtçü hareketin etkinliğini ortaya koydu. PKK Kürtçü hareketinin, gelecek seçimlerdeki hedefi 37 civarında milletvekili çıkartmak.
Referandum, Türkiye’deki İslamcı örgütleri, cemaatleri ve tarikatları bir çatı altında birleştirmeyi başardı. İç Anadolu ve Doğu’daki muhafazakar milliyetçiler de İslamcı Cepheye bilerek veya bilmeyerek önemli bir destek sağladı.
Demokrat, Ulusalcı ve Türk Milliyetçisi grupların etkin olduğu Akdeniz ve Ege bölgesi ise Hayır oyları ile kendi çizgisini belirledi.
Özellikle Tanzimat’tan sonra Türkiye’de üç ana eğilim vardı: Türkçülük, İslamcılık ve Batıcılık. Cumhuriyet döneminde de bu eğilimler uzun süre devam etti. Özellikle son 10 yıldır Türkçülük ve Batıcılık güç kaybederken, İslamcılık yeniden güç kazandı. Dil, Kültür ve Tarih Birliğini reddeden Etnik ve Dinsel gruplar, Ulus Devleti yıkmak için aynı çatı altında birleştiler.
Türkiye’de temelleşen etnik ve dinsel bölünmeyi, 1990 sonrasında ABD’nin hedef seçtiği pek çok ülkede gördük. Irak, bir yandan Arap, Kürt, Türkmen, Asuri gibi etnik bölünmeyle, diğer yandan Şii ve Sünni mezhep ayrılıklarıyla derin bir sosyal parçalanmaya sürüklendi.
Afganistan, Hizbi İslami, Cemiyeti İslami ve Taliban gibi daha onlarca Sünni siyasal İslamcı gruba bölündü. Dinsel gruplaşmalar, Tacik, Peştun ve Beluci gibi etnik ayrılıklarla daha da keskinleşti.
Etnik ve Dinsel bölünmenin belki de en hazin tablosu Pakistan’da yaşandı. ABD’nin 1950’lerden beri desteklediği büyük İslamcı gruplar, kendi içinde paramparça oldular. Amerikan düşmanlığı arttıkça, etnik ve dinsel bölünme de bir o kadar hız kazandı.
Türkiye de ABD ve İngiltere’nin hedef ülkelerinden biri. Rusya ve Çin’i yalnızlaştırıp Büyük Ortadoğu’dan uzaklaştıran bu ittifak, İslam dünyasını ılımlı sünni cemaatlerle yönetmeyi amaçlıyor. İran’ın, Irak’ta, Körfez’de ve Ortadoğu’daki Şii muhalefet hareketlerini güçlendirmesini bu yolla engelleyeceğini düşünüyor.
ABD ve İngiltere, geçmişten hiç ders almamış gibi. Güçlenen İslamcı hareketlerin, Batıyla ittifak ettiği hedeflere ulaştıktan sonra Batı’yı da hedef alacağını unutuyor.
İslamcı hareketler, ABD ve İngiltere’nin yüzyıllardan beri kontrol ettiği küçük dini gruplar olmaktan çıktı. İran’da olduğu gibi, batı eğitim almış, sermaye ve teknolojiye egemen İslamcı gruplar gelecekte ABD ve İngiltere’nin de bölgeden silinmesine yol açacak.
Etnik ve dinsel parçalanmayla istikrarsızlaşacak bir Türkiye’nin Batı’ya bir yararı olmayacak. ABD ve İngiltere bu stratejiyi sürdürdükleri sürece, Amerikan ve Batı düşmanlığı daha da artacak.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director