ABD ve Rusya Suriye’yi Paylaştı mı?

ABD’nin Büyük OrtaDoğu Projesi’nde 2009 yılı dönüm noktasıdır. Türkiye’nin açıkça ABD ve İsrail politikalarına karşı çıkmaya başladığı bu yılla birlikte Amerika Birleşik Devletleri politikası köklü bir değişikliğe uğradı.

OneMinute tepkisinin hemen ardından Türkiye yönetimini tasfiye kararı alan ABD, 2010 yılı başından itibaren Arap Baharı planını devreye soktu. Amaç Fas’tan başlayarak İran’a kadar uzanan coğrafyadaki yönetimleri sivil ve askeri darbelerle devirmek ve Amerikan yanlısı iktidarları işbaşına getirmekti. Ancak bu plan Türkiye ve Suriye’de tıkandı. Türkiye yönetiminin 2009 yılından sonra derinden 2011 yılından sonra da açıktan muhalefet ettiği ABD, sıkışan Suriye & Irak bölgesinde yeni Müttefik arayışlarına girdi. Bu dönemde bir yandan PKK Terör Örgütü ile doğrudan ilişkiler başlarken, diğer yandan da MOSSAD & CIA & MI6 Ortak OrtaDoğu Merkezi, Daiş Terör Örgütü’nü OrtaDoğu sahnesine hazırladı.

ABD’nin temel hedefi yüz yıldan fazladır Hedef Topraklar olan Fırat ve Dicle arası Tarihi Mezopotamya’ya yerleşmekti. Türkiye ile siyasi mücadele derinden sürerken, Suriye düğümünün çözülmesi için Rusya ile görüşmelere başlandı. 2013 yılı Şubat ayında John Kerry’nin ünlü OrtaDoğu seyahatinin sonunda Rusya ile önemli bir pazarlık yapıldı. Daiş Terör Örgütü projesine Rusya’nın dâhil edilmesi, Kadirov’un inşa edeceği koridordan Kafkasya ve Asyalı Radikal Müslümanların bölgeye taşınarak burada tasfiyesi, Esad Hükümeti’ne destek verilmesi, Suriyeli muhaliflere verilen desteklerin kısılması ve destek veren ülkelerin engellenmesi gibi bazı temel konularda anlaşma yapıldı. Bu dönemde, Daiş Terör Örgütü’ne katılan örgüt militanlarının büyük çoğunluğu Şam ve Beyrut havalimanları yoluyla bölgeye taşındı. Rusya ve Suriye Askeri İstihbarat birimleri Daiş koridorlarının güvenliği konusunda bilfiil görevler aldılar. Zaten anlaşmanın hemen ardından Mart 2013’te Daiş Terör Örgütü Suriye’nin Rakka kentini kendisine başkent olarak ilan edip yerleşmişti.

Bu tarihten sonraki gelişmeleri ve ayrıntıları atlayarak konumuza dönelim: ABD ve Rusya Anlaşması’nın en temel unsuru Alan Paylaşımı idi. Fırat ve Dicle arasındaki bölge ile ElBab ve Efrin bölgeleri ABD’ye bırakılacak, Suriye’nin Kuzey (Lazkiye & Tartus & Trablus) ve Güneyinden (EbuKemal & Tanf & Golan & İsrail) Akdeniz’e ulaşacak Enerji Koridorları ortaklaşa yönetilecekti.

Nitekim Anlaşmanın başından bu yana Rusya üzerine düşen bütün taahhütleri yerine getirdi. ABD’nin egemenlik alanlarına hiç girmedi ve Fırat’ın ötesine hiç geçmedi. Buna karşılık ABD ve İsrail, Daiş Terör Örgütü ile Sünni Muhalifler, İran ve Hizbullah’ın birbirine yönelik çatışmalarına sürekli zemin hazırladılar. ABD’nin Türkiye gibi güçlü bir NATO müttefikine karşı ikiyüzlü davrandığı gibi Rusya da OrtaDoğu’da ittifak içinde olduğu İran, Hizbullah ve Şii Gruplara karşı ikiyüzlü bir politika yürüttü. ABD’nin Suriye Ordusu’na ve İsrail’in Hizbullah ve İran konvoylarına yönelik saldırıları karşısında sadece sözlü tepkilerde bulundu. Son günlerde ise sık sık, Daiş Terör Örgütü’nün ABD’nin egemenlik alanından kendilerine yönelik saldırılar yaptığından şikâyet etmeye başladı.

ABD Daiş Terör Örgütü’ne karşı hiçbir ciddi mücadelede bulunmadı. Aksine göstermelik çatışmaların hemen ardından Daiş Terör Örgütü’nün çekildiği bütün bölgelere ABD ve PKK Terör Örgütü yerleşti. Pentagon Daiş Terör Örgütü’nü yöneten elemanlarını zor çatışmalarda başka alanlara taşıdı, silah, bilgi ve lojistik desteğinde bulundu. Bunların örneklerini artık açık kaynaklarda kolayca bulabilirsiniz.

Sitemizde bulunan savaş haritalarını incelerseniz, ABD ve Rusya’nın Suriye paylaşımına ilişkin bütün tarihçeyi açıkça görebilirsiniz. Kısaca özetlersek, Lazkiye ve Tartus Rusya’nın Fırat ve Dicle arası ABD’nin temel egemenlik alanı haline gelmiştir.

Türkiye ise, önce ElBab Operasyonu, şimdi İdlib Operasyonu ve gelecekteki Muhtemel Operasyonları ile kendisine yönelecek Terör tehditlerine sessiz kalmayacağını göstermiştir.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director