Haddi Bilmek!

Had kelimesi biraz eski nesilce ama efradını cami ağyarına mani olacak da o yüzden böyle oldu. Had, hat demek sınır demek, hepimiz biliriz.

Ancak, İnsan olarak sınırlarımızı pek bilemeyiz, çoğu zaman da inadına bilmeyiz. Nereye kadar konuşmalı, nerede susmalı, nerede durmalı, hep mücadele ederiz kendimizle. Kibirliyiz, belki bu satırları yazarken bile “Ne de yazdın be!” der gibi içten içe kendimizi beğenmişizdir. Zor bir iştir aslında Haddini Bilmek.

Bunun için önce samimi olmalıyız, ben de samimiyim. Öyle tepeden bakıp nasihat verircesine değil. Sadece yazalım dedik, sınırları ve sınırlarını biraz öğrenmiş olarak.

Nasıl öğrenmeyesin ki. Yaşadığım dünyaya baksam, evrende bir toz zerresi kadar. Ama gel de nefsime sor, sanki ben yaratmışım gibi, sadece geceleri gökyüzünde fark edebildiğim bu sonsuzluğu. Beğenmeyen, hep eleştiren, suçlayan, kusurunu görmeyip hep kendini temize çıkaran, kendi dünyasında bir tanrı. Hâlbuki yıllar önce bir isim bile değildim bu dünyada yıllar sonra bir isim bile kalmam zor.

Sınırlarım, sınırının başladığı yere kadar. İnancım senin inancına kadar geçerli. Neyin davasındayım ki. Firavun gibi hep tepede olsam da bir gün yıkılır tahtım. Kaybettiğim gün elimde kalan neyse, tüm zenginliğim ondan ibaret. Medeniyetler bile adeta üst üste kurulmuş bir Truva. Ne Helen kalır, ne de yeni Gelen, dünya güzeli olsa da. Sadece Aynada kendini gören, dönüp de kendini, hem de ruhunu nasıl görsün ki? Hep karşıya bakar, hep karşıdakine konuşur.

Bunlar umutsuzluk aşısı değil, Had meselesi. Senin sınırında durabilsem, kendi sınırımı bilebilsem sorun bitecek. O zaman –halka geçirilmiş- boynumu biraz eğebilirim. Herkes bilir kusurumu, ben gizlerim nereye kadar. Pişman olur söylerim, belki hem bana hem başkasına yarar.

İki keçi gibi neyle inatlaşılır ki bu tek gidişli köprüde. Elbet herkes geçecek, sevse de istemese de. Yalınız ama yalınız, ne kadar genişletmiş olsa da bütün sınırlarını, geride bırakarak.

Bilsek ya sınırlarımızı, neyin kavgasını yaparız? Sevincin, kederin, dostluğun, düşmanlığın ve hatta yemenin içmenin sınırlarını.

Ne olursan ol, neye inanırsan inan, aynen benim gibi. Kavgayı bırak başkalarıyla, önce kendinle barış. Seyret biraz içinde senin de olduğu âlemi. Şöyle ne yaptığına, ne söylediğine bir bak geriden, sen de bir âdemsin ne de olsa. Hem de milyarlarca âdemden sadece biri. Seyrin keyfine bir varırsan, kavgaları da görürsün, sınırları da o zaman.

Senin sınırların, benim sınırlarım.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director