Suriye’de İslamcı Gruplar ve Türkiye!

Suriye’de kim kimle savaşıyor? El Kaide, Irak Şam İslam Devleti, Nusra Cephesi, İslamcı Cephe ve Özgür Suriye Ordusu kim? İslamcı gruplar neden çarpışıyor? Kamuoyu ve Medya için ortada ciddi bir bilgi eksikliği ve karışıklığı var.

Öncelikle şunu bilelim ki; Nüfusun % 12’lik kısmını oluşturan Nusayri azınlığın hâkimiyetindeki Esad Yönetimi şimdi –batılı anlamda- laik kesimi temsil ediyor. Esad Hükümeti, Rusya, İran ve onların bölgedeki uzantıları olan Hizbullah tarafından destekleniyor. Irak’taki Şii Maliki hükümeti de bu cephede yer alıyor.

Esad hükümetine karşı mücadele eden Suriye muhalefetinin tamamı İslamcı çizgide diyebiliriz. Bir bakıma Esad’ın alternatiflerinin tamamı İslamcı örgütler. Bu yüzden, İsrail’in bölgede neden gizlice Esad yönetimine destek verdiğini de anlamak kolaylaşır.

Suriye’deki en büyük Muhalefet örgütü Özgür Suriye Ordusu. ABD, Batı, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile Türkiye önce bu gruba büyük ümitler bağladılar. Özgür Suriye Ordusu, hizmetleri karşılığında düzenli maaşlar alan siyasal ve askeri güçleri bir araya getiriyor. Bununla birlikte, paralı hizmet özellikle iç savaşta istenilen sonucu sağlamıyor. ÖSO, büyüklüğüne karşın şu anda en etkisiz muhalefet hareketi.

Ilımlı İslamcı gruplar büyüdükten sonra içlerinden radikal İslamcı grupları doğururlar. Nitekim, ÖSO’yu yetersizlikle ve Batının hizmetkarı olmakla suçlayan İslamcı gruplar Al Nusra çatısı altında bir araya geldiler. Kökeni Golan Türkmenlerine kadar dayanan bu hareket, kısa zamanda büyük güç kazandı ve Suriye’nin her noktasında büyük eylemler gerçekleştirdi. Ebu Muhammed Golani liderliğindeki örgüt, bütün dünyadaki İslamcılar arasında efsane haline geldi ve çeşitli milletlerden –El Kaide felsefesine inanan- mücahitler özellikle Türkiye üzerinden gelerek bu gruplara katıldılar. Türkiye, Al Nusra cephesi ile ılımlı ilişkiler yürüterek çok akıllı bir istihbarat operasyonu gerçekleştirdi. Al Nusra, Türkiye’nin stratejik çıkarlarına uygun olarak Suriye’nin kuzeyindeki PKK yanlısı ayrılıkçı Kürtlere karşı önemli bir mücadele verdi. Fakat Al Nusra, öncelikle İsrail’in gelecekteki bölgesel güvenliğini tehdit etti ve arkasından ABD tarafından da terörist listesine alındı. Bunu takiben de uluslararası medya desteğiyle, Al Nusra aleyhinde birbiri ardına haberler ve söylentiler yayınlandı. Nusra içerisine sızan yabancı istihbarat unsurları, örgüt adına acımasız bazı saldırılar ve uygulamalar yaptılar. Böylece Al Nusra, Suriye’de El Kaide yanlısı olarak ilk tanımlanan örgüt oldu ve düşman kabul edildi. Türkiye’deki bazı medya grupları da –çoğu farkında olmadan- Nusra karşıtlığını Türk kamuoyuna kısa zamanda benimsettiler.

Nusra’nın Suriye’deki başarısı, esasen Rus Gizli Servisi ile birlikte çalışan Irak El Kaide’sini de harekete geçirdi. ABD işgaline karşı “Devlet” örgütü adı altında mücadele eden örgüt özellikle Sünni bölgesi Al Anbar’dan yönetiliyordu. ABD’nin Irak’tan çekilme kararı alması üzerine, Örgüt lideri Abu Musa’b Zarkavi –kanaatimce Rus istihbaratının yardımıyla- 2006 Temmuz ayında öldürüldü. Çünkü Rusya’nın Irak’taki asıl müttefiki Maliki yönetimini güçlendirmesi gerekiyordu. Nitekim de öyle oldu, El Kaide sessizliğe gömüldü. Bir süre sonra, meşhur Ebu Gureyb hapishanesindeki El Kaideli liderlerden Ebu Bekir El Bağdadi, -herhalde birilerinin yardımıyla olsa gerek- bir şekilde hapishaneden kaçmayı başardı! Ebu Bekir El Bağdadi Irak El Kaide’sinin yeni lideri oldu ve ardından yaklaşık bine yakın El Kaide yanlısı militan hapishanelerden serbest bırakılıp, Irak El Kaidesine katıldılar. Irak El Kaide örgütünün amacı, Orta Irak’ta bir Sünni İslam Devleti kurmaktı. Nusra Cephesi, Suriye’de ilerleme kaydedince bölgenin liderliğine soyunan Irak El Kaide lideri, Nusra Cephesi liderini biat etmeye çağırdı. Golani, Bağdadi’nin bu isteğine uymadı ve aralarında çatışma başladı. ABD’nin baskısıyla Türkiye de Nusra’ya olan desteğini azaltınca Irak İslam Devleti (El Kaide) Suriye’de yeni bir askeri güç haline geldi. İsmini değiştirdi ve Irak Suriye İslam Devleti adını aldı. Amacı Orta Irak ve Suriye’de bir İslam Devleti kurmak.

Bu arada, Özgür Suriye Ordusu’nun yetersiz kalması üzerine Suudiler, Körfez Ülkeleri ve Batılı destekçiler İslamcı Cephe adıyla ılımlı yeni bir askeri güç kurdurdular. ÖSO’nun etkisizliğinden yakınan İslamcı çevreler de bu kuruluşa destek verdiler. Suudiler, Körfez Ülkeleri, ABD, Batı, Türkiye ve gizliden gizliye de İsrail şimdi bu ılımlı Suriye hareketini güçlendirmeye ve radikal İslamcı hareketi zayıflatmaya çalışıyorlar.

Türkiye’deki iki büyük yolsuzluk operasyonundan (Birincisi İran ambargosunun delinmesinin deşifresi niteliğindeydi) ikincisi aslında Al Nusra’ya yapılan örtülü desteğin deşifresini amaçlıyordu. Evvelsi gün yapılan IHH ve Nusra Operasyonu bunun önemli bir parçası olarak görülebilir.

Şimdilerde, hem ABD ve İsrail’in hem de Rusya’nın öncelikli düşmanı El Kaide. Her iki taraf da El Kaide’yi gerekçe gösterip, çıkarlarına uygun bir ateşkes ve uzlaşma arıyorlar. Aslında bölgeyi nasıl paylaşacaklarının planlarını hazırlıyorlar. Cenevre 2 öncesinde herkes elini güçlendirmeye çalışıyor.

ABD, Suriye politikasında Türk Ordusunu kullanamayınca Rusya ile anlaşıp Türkiye’yi Ortadoğu oyunundan dışladı. Türk Ordusu’nun desteği olmadan bölgenin İslamcı grupların, çetelerin ve aşiretlerin savaş alanına dönüştüğünü görenler şimdi hatalarını tamir etmeye çalışıyorlar. Herkes günah çıkararak, “Vallahi biz yapmadık!” demeye getirip, yeniden dostluklar kurmayı hedefliyor. Saflar yeniden kuruluyor.

Bu arada şunu çok iyi bilmek gerekir ki; Türk Milleti ve Ordusu tarihsel ihanetleri kesinlikle unutmaz. ABD, hem Süleymaniye’nin hem de son on yıllık psikolojik harbin bıraktığı izleri bir asır boyunca silemeyecek.

Irak ve Suriye, en geç 10 yıl içinde –Kürt, Sünni ve Şii bölgeleri halinde- bölünecek. Türkiye’nin kaderini ise Türk Milleti ve Ordusu belirleyecek.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director