Suriye ve Golan Bir Türk Vatanı

Suriye’deki Türk varlığının tarihi Anadolu’nun Türkleşmeye başladığı Yedinci Yüzyıla kadar dayanır. Oğuz boylarından Avşar, Bayat, Beğdili ve Döğer boyları Halep, Hama, Humus, Şam ve Golan bölgelerine, Diğer bir Türkmen kolu ise Lazkiye ve (Şimdiki Lübnan’ın) TrablusŞam bölgesine yerleştiler. Selçuklu Sultanı Alparslan döneminde Ok Oğlu Atsız, 1070’ten itibaren bütün Güney Suriye’yi ele geçirdi, Kudüs ve Şam’ı Türk yurdu yaptı. Sultan Melikşah’ın emriyle 1078’de Tutuş, Suriye Selçukluları Devleti’ni kurdu, Şam Atabeyi Nurettin Mahmud Zengi ise, hem Şam bölgesini imar etti, hem de bölgeyi Haçlı saldırılarına karşı korudu. 1916’dan sonra bölge Osmanlı hakimiyetine girdi.
Özellikle Şam çevresindeki Avşar (Avcı Türkleri) boyları, 1831 yılından itibaren Golan bölgesinde birçok yerleşim bölgeleri kurdular. Bu arada, Siyonizmin Kurucusu Theodor Herzl, 1901 yılında II. Abdulhamid’den Filistin’de toprak talebinde bulununca, Golan bölgesindeki en önemli tepeler Türk boyları tarafından yeniden tahkim edildi.
Osmanlı Dönemi’nin son verilerine göre, (1906 yılındaki Halep Vilayeti Salnamesi) Halep bölgesinde 200 bin, Lazkiye’de 150 bin, Telkere’de 50 bin, Hama, Humus, Dera, Rakka ve diğer bölgelerde 300 bin, Golan Tepelerinde ise 100 bin civarında Türk nüfusu vardı. Buralarda yaşayan Türk boyları Beydilli (Kadirli, Araplı, Beğmişli, Ulaşlı, Karaşıhlı, Güneçbayraktar, Gazlı), Elbeyli (Gavurılli, Şahveli, Tırıklı, Tavli, Ferizli, Kara Taşlı, Doğanlı), Barak (Tabur, Kasımlı, Torun, İsallı, Tiryaki, Gökbakan, Mahmutlu), Bayat, Bayındırlı, Budak, Karkin, Karamanlı, Sallur, İsabeğli, Karakeçili, Musabeğli, Avşar, Bayındır, Berilli, Torun, Yörük, İseBeyli, Karamanlı, Şark Evli, Gızıklı, Bozgeyikli Dede, Karakoyunlu, Sincar gibi Türkmen boylarıydı. Golan bölgesinde 20 civarında Türk Köyü bulunuyordu ve bunların isimleri şunlardı: Hafr, Rezzaniye, Mugayyir, Kefer Nafak, Ayn Sümsüm, Bobya, Kadiriye, Ahmediye, Gaziniye, Kafar, Ayn Kurra, Murayyun, Ayn Ayişe, Cevize, Sindiyana, Allika, Ayn Alak, Hüseyniye, Kadiriye. Çerkezler ile Türklerin birarada yaşadıkları köyler ise Kuşniyye, Ayn Zivan ve Kahtaniye.
O yıllarda bu bölgede, Türkler ile beraber Arap, Çerkez, Kürt ve Dürziler de yaşıyorlardı. Özellikle İngiliz bankerlerin desteklediği ilk Siyonist gruplar, 1890’lardan sonra Golan bölgesindeki bu gruplardan bazı çiftlikler almaya başladılar. Türkler, 1967 yılındaki Arap İsrail Savaşı’na kadar topraklarını terketmediler ve bu savaş sırasında da kahramanca çarpışarak çok sayıda şehit verdiler. Golan’ın İsrail tarafından işgali üzerine Türk köylerinin çoğunluğu yıktırıldı ve boşaltıldı, Golan Türkmenlerinin çok büyük bir bölümü de Kunaytra kasabasına ve Şam içerisindeki Cobar, Karataş ve Muaddem semtlerine yerleştiler. Geçtiğimiz ay içerisinde Kimyasal Silah olaylarının gerçekleştiği en önemli bölgeler burasıydı ve Esad güçleri bu bölgelerdeki Muhalefet gruplarını temizlemek için acımasız saldırılar yaptılar. Golan Türklerinden çok az bir kısmı halen Birleşmiş Milletler tarafından korunan Golan bölgesinde yaşıyorlar ve Şam’a özel izin belgeleri ile gidip gelebiliyorlar.
İsrail’in işgali altındaki Golan bölgesi, Ortadoğu’nun en önemli su kaynaklarının ve tarım alanlarının bulunduğu bir alan. 1150 kilometre kare genişliğinde, 60 kilometre uzunluğunda ve 25 kilometre genişliğinde bir vadi. İsrail’in su ihtiyacının üçte biri buradan karşılanıyor. Yahudilerin Knerret ya da Galile Gölü olarak adlandırdığı Taberiye Gölü burada yer alıyor. İsrail’in Meyve zebze ihtiyacının önemli bir bölümü buradan temin ediliyor ve bir kısmı da ihraç ediliyor. Normal olarak 1 milyon kişinin yaşayabileceği Golan bölgesi, tartışmalı durumundan ve tarım arazileri oluşundan dolayı yeni yerleşime fazla açılmamış.
Bugün yaklaşık 40 bin civarında nüfusu var ve bunun da yarısını Dürziler oluşturuyor. 1970’li yılların sonunda İsrail, Suriye vatandaşı olana Dürzilere vatandaşlık hakkı vermek istediyse de onlar kabul etmediler. 1981 Kasım ayında İsrail bölgeyi ilhak ettiğini ilan etti ancak dünya kamuoyu tarafından ciddiye alınmadı. 17 Aralık 1981 tarihinde Birleşmiş Milletlerin 497 Sayılı Kararı ile bölgenin İsrail’in işgali altındaki Suriye toprakları olduğu ifade edildi ve 2008 yılında da İsrail’e karşı yeni bir kınama kararı alındı.
Golan, İsrail’in en önemli turizm alanlarından birisi ve yılda 2,5 milyon ziyaretçi ağırlıyor. Bunların da önemli bir bölümü –Yahudiliğe en yakın- Evanjelist Hıristiyanlar. Evanjelistler Hz İsa’nın uzun süre bu gölün çevresinde yaşadığına inanıyorlar ve çocuklarını bu gölün suyuyla vaftiz ediyorlar. Son aylarda, ABD’de Suriye’ye müdahale konusunda en fazla çaba sarfedenler de yine Evangelistler. Kutsal toprakların ebediyyen kurtulmasını bekliyorlar.
Nitekim, Netanyahu Hükümeti, bugünlerde Kimyasal Silah olayı ve ABD Müdahalesi’nden büyük sonuçlar bekliyor. İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü Müdürü Tümgeneral Amos Yadlin bu durumu, “Suriye iç savaşı, İsrail için stratejik bir fırsat sunuyor” diye özetliyor. Aslen Romanya Yahudilerinden olan Beyaz Saray danışmanlarından Askeri Strateji Uzmanı Edward Luttwak ise; “İran, Hizbullah, Esad ve El Kaide” arasında çıkacak amansız savaşın İsrail’in yararına olacağını ifade ediyor ve Suriye’nin gelecekte Yugoslavya benzeri bir bölünmeye gitmesini beklediklerini söylüyor.
İsrail ve Müttefiklerinin asıl beklentisi ise Golan’ın Statüsü hakkında. Suriye’nin artık Golan’ı unutması gerektiğini ve Golan’ın geleceğinin ancak –Türkiye’nin Hatay’ında olduğu gibi- halk oylaması ile belirlenebileceğini kaydediyorlar. Golan’daki mevcut nüfusun yarısını oluşturan Dürzilerin, İslamcı Suriye yerine İsrail’le entegrasyona daha sıcak bakacaklarını bekliyorlar. Bu yakınlaşmaya karşılık Suriye’nin güneyinde bir Dürzi Devleti kurulmasına İsrail’in yardımcı olacağının da gizli planlarını hazırlıyorlar.
İsrail, El Nusra Cephesi liderinin de Kunaytra bölgesinden olması sebebiyle gelecekte İslamcı Muhalefetin saldırılarına karşılık 2011 yılından itibaren Golan bölgesine planlı bir şekilde yeni mayınlar döşüyor. Yaklaşık 250 kilometre uzunluğunda ve 5 metre yüksekliğinde betonarme bölme duvar inşa ederken, bölgedeki (Hermonit, TelFidan, Avital gibi) önemli tepeler üzerine gözetleme kuleleri ve savunma mekanizmaları yerleştiriyor. Bazı İsrailli uzmanlar, düzenli bir Arap Ordusu yerine hafif silahlı El Kaide militanları ile savaşmanın daha kolay olacağını düşünüyorlar.
Kısacası, Suriye’ye yapılacak ABD Müdahalesi bir bakıma İsrail’in ve Golan’ın geleceğini çok yakından ilgilendiriyor. Bu gelişmeler, İsrail ve ABD ile birlikte Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.
Önceki yıllarda, (Ehud Olmert döneminde) İsrail Hükümeti, Erdoğan Hükümeti ve Esad Hükümeti arasında Golan konusunda arabuluculuk girişimleri yapıldığında Golan Tepeleri’nin merkezi durumundaki Katzrin yerleşim birimi belediye başkanı Sami Ber-Lev, “Suriye’nin Golan üzerinde hak iddia etmesi için hiçbir gerekçe bulunmadığını, Suriye’nin bağımsızlığını kazandığı 1943’ten 1967’ye kadar bölgede kaldığını” belirtmiş ve şakayla karışık olarak: “Eğer kriter bir dönem yönetmekse Türkler, burayı 400 yıl yönetti. O zaman Türkler daha fazla söz söyleme hakkına sahip. O zaman biz de Golan’ı Esad’a vermektense, Türklere gelin burası sizin hakkınız deriz. Esad’a vermektense burayı Türklere teslim ederiz,” diye söylemişti.
Türkiye ve Türkler, ne tarihsel olarak, ne de siyaseten konunun bu yanından tamamen habersiz. Müslüman Kardeşliği Türk Kardeşliğini neredeyse tamamen silmiş durumda…

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director