Cemaatin Psikolojisi

Bugünler, “Ben demiştim!” şeklinde ahkâm kesme yerine, Devletin Varlığı ve Milletin Birliği için çalışma zamanıdır. Bu durum ve örgüt bugün veya son on yılda ortaya çıkmış değildir. Cemaatin kısa tarihçesine ilişkin “Cemaat CIA’nın Beşinci Kol Teşkilatıdır” başlıklı yazımızı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. Nurculuk ve Fethullah Gülen hareketinin felsefesine ilişkin geniş bilgiler ise Siyasal İslamcılık çalışmamızın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.

Şunu öncelikle söyleyelim ki, bu darbe girişimi vesilesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri arınmıştır. Dünyanın ve bazı Demokrat geçinen cahillerin hoşuna gitmese de, Devletin bütün kurumlarının hızla arındırılması son derece yerinde ve çok hayati bir karardır. Kesinlikle şu bilinmelidir ki, Eğer Tayyip Erdoğan olmasaydı AKP de Devlet de çoktan Cemaatin emrindeydi. Darbe başarılı olsaydı, 1979’da Humeyni’nin İran’a dönüşü gibi ölmeden önce Fethullah Gülen’i Türkiye’de karşılardık.

Uzmanları iyi bilir ki, Türkiye’nin 2000’li yıllardaki siyasi yapısını şekillendiren Abant Toplantıları, Cemaatin organizasyonuydu. Nevzat Yalçıntaş’tan, Yaşar Nuri Öztürk’e kadar pek çok kişi bu toplantılarda yer almıştı. Cemaat, Atatürkçü çok önemli bazı şahsiyetlerden, Marksistlere ve Sosyal demokratlara kadar karşı gruplarla da çok iyi ilişkiler kurmuştu.

Özellikle 1979 yılını ve 1980 darbesini takiben Askeri Güvenlik Kurumları, Cemaatin faaliyetlerinden tedirgin olmuş, sürekli devleti uyarmış ve ancak birkaç yerde örgüt mensuplarını tasfiye edebilmişlerdi. Bu dönemde tehlikeyi gören sivil uzman sayısı yok denecek kadar azdı. 12 Eylül darbesinden sonra Pentagon, Cemaatin örgütlenmesi için Atatürkçü geçinen birçok Komutanı bile doğrudan veya dolaylı olarak kullanmıştır. 12 Eylül döneminde, bazı Albayların GüneyDoğu’da uçaklardan Said Nursi’nin bazı risalelerini atmayı teklif ettiklerini duyduğumuzda inanamamıştık. Turgut Özal döneminde Milli İstihbarat Teşkilatı’nın sivilleştirilmesiyle birlikte, Cemaat bir Tehdit algısı olmaktan çıkmıştır. Buna karşılık, Hakan Fidan döneminde Cemaatin kontrol edemediği tek kurum Milli İstihbarat Teşkilatı olmuş ve bu yüzden başlıca hedef haline getirilmiştir.

Şimdi ülkemizin geleceği açısından faydalı olacağını düşündüğümüz bazı önemli noktaları başlıklar halinde ifade edelim:

  • ABD ve İngiltere öncülüğündeki Batılı İstihbarat Örgütleri ayaktadır. Çeşitli Uluslararası Medya Kuruluşları ile büyük bir psikolojik savaş yürütülmektedir. Unutmayalım ki, ABD Fethullah Gülen’i kesinlikle iade etmeyecektir. Olayın etkileri soğuduktan sonra, Türkiye’nin temizlik hareketine ve Tayyip Erdoğan’a karşı eleştiriler başlatılacaktır.
  • Cemaatin felsefesine göre; % 70 çoğunluğa ulaşılana kadar mensubiyetlerin gizli tutulması esastır. İddia ediyorum ki; Cemaat, Devletin bütün kurumlarından daha geniş bir istihbarat ve bilgi kaynaklarına sahiptir.
  • Devlette yürütülen Arınma Faaliyeti, hiç kimseyi korkutmasın ve endişeye sevketmesin. Türk Silahlı Kuvvetleri hiçbir zaman zafiyete düşmez ve caydırıcılığını kaybetmez. Her Türk bir askerdir, sözü boş değildir. Gerekirse Emekli uzmanlar da tekrar göreve çağrılır ki, böyle bir aciliyet ve ihtiyaç da yoktur. Albay ve bir üst rütbe generallerin sayısı fazla gibi görünse de, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin büyük yapısı içinde yine Azınlık bir gruptur. Bu Temizlik Harekâtı, Türk Silahlı Kuvvetlerini ve Devleti çok güçlendirecektir.
  • Eskiden beri yine en büyük hedef olan ve tahribata uğrayan Emniyet Teşkilatımız da hızla temizlenmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yeniden yapılanması aşamasında bu durum yine büyük bir fırsat oluşturacaktır.
  • Tayyip Erdoğan’a karşı olan bazı kişi ve çevreler, darbenin başarısız olmasına neredeyse üzülecek kadar gaflet ve delalet içindedir. Hâlbuki Türk Devleti ve Milleti Cumhuriyet döneminin en büyük tehlikesini Cumhurbaşkanı’nın kararlılığı ile atlatmaktadır. Bu gerçeği kabul ve itiraf etmek, bir siyasi tercih değil, dürüstlük ve bir vatandaşlık görevidir. Ne kadar büyük bir tehlike atlatıldığı, yakın bir gelecekte çok daha iyi anlaşılacaktır.
  • Cemaati yönetenler insana acımaz ve merhametsizdir. Merhametsizlik ve acımasızlık grup içi ilişkilerde bile çok yaygındır. Cemaat mensupları, hiyerarşik bir yapı içerisinde zihinsel ve duygusal olarak tek bir hedefe odaklanmış birer robot gibidir. Grup içi evlilikler, otokontrol ve iç raporlama, günlük psikolojik telkin ve eğitimlerle adeta bir Sır Cemiyeti kurulmuştur. Eski ve güvenilirliği test edilmiş olanlar Abi konumunda kendi sorumluluk alanlarını yönetirler.
  • Yine önemli bir kanaatimiz, Cemaati yönetenler de, son darbeyi planlayanlar da ABD’li uzmanlarla ortaklaşa çalışan, yurt dışı eğitimi almış, yabancı dil bilen 50 yaş ortalaması bir kuşaktır.
  • Yapılan araştırmalar kısa zamanda ortaya çıkaracaktır ki; bu darbe girişiminde Cemaat sadece Askeri mensupları ile değil, sivil ve akademik birimleri ile birlikte bilgi ve eylem birliği içinde hareket etmiştir.
  • Bu Cemaat, soru çalmak, hırsızlık yapmak, iftira atmak, psikolojik baskı uygulamak, işkence etmek ve bütün bunları yaparken çok soğukkanlı ve duygusuz olmak konusunda çok başarılıdır.
  • Cemaat, ideolojik durumuna bakmaksızın kullanabilecekleri her makam ve mevki sahibine maharetle yaklaşır, güvenini kazanır, para veya çıkar temin eder, seyahatlere ve tatillere gönderir, bir kişiyi, kurumu veya siyasal yapıyı elde etmek veya bitaraf kılmak için her yolu mubah sayar.
  • Örgüt mensupları için Cemaate Hizmet, ölünceye kadar sorgusuz sualsiz sürdürülecek Kutsal bir yaşama biçimidir. Örgütlenme yöntemi Tesbih Örgütlenmesi olarak tanımlıyoruz. İmameye bağlı birbirini takip eden tesbih dizileri gibilerdir. Hassas görevlerde herkes sadece bir üstünü tanır. Her yeni üye bir eskisine zimmetlidir.
  • Fethullah Gülen, -kendisini sağlık kontrolünden geçiren- hekimlerin ifadesine göre; Ağlama nöbetleriyle bütünleşmiş huzursuz bir iç kontrole ve hastalıklı bir ruh yapısına sahiptir. Psikolojik sorunlar, cemaat mensupları arasında da oldukça yaygındır.

Bu Temizlik Hareketi, Cevşenler ile el açtıkları Allah’ın onlara bir cezasıdır. Müslüman, kötülükte torpilli değildir. Herkesin bir planı vardır ancak Allah’ın da bir planı vardır. Kuran’da ifade edildiği gibi: “Kötü tuzak sahibine ulaşır!”

Türk Devleti, son 50 yılın en büyük Arınma ve Güçlenme fırsatını yakalamıştır. Olağanüstü Hal Kararı alınması da son derece akıllıca ve isabetli olmuştur. Bu süreçte, Türkiye’yi hedef alan yabancı güçlerin, yeni provokasyonlar planlaması muhtemeldir. Tehditlerin bertaraf edilmesinde ve Devlet ile Güvenlik kurumlarının yeniden güçlendirilmesinde Sivil ve Askeri Bürokrasi ortaklaşa hareket edecektir.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director