İngiliz – Selefi (Vehhabi) Ortaklığı

Osmanlı İmparatorluğu dönemi, sadece Müslümanlar için değil, Hıristiyanlar ve Yahudiler için de bir huzur dönemiydi. Ancak modernleşme ile birlikte, Avrupa ülkelerinin sömürgecilik hedefleri hem Osmanlı devletini hem de İslam dünyası parçaladı.

Avrupa’nın en büyük sömürgeci ülkesi, şüphesiz ki “Güneş Batmayan İmparatorluk” olarak isimlendirilen İngiltere idi. İngiltere’nin en önemli hedefi Hindistan’ın zengin kaynaklarına egemen olmaktı. Bu amaçla bir yandan Hindistan üzerine stratejiler geliştirirken, diğer yandan da Avrupa geçiş yolunda bulunan Suud Yarımadasını kontrol etmek istiyordu.

İngiltere, Hindistan ve Ortadoğu egemenliği için iki önemli İslamcı hareketin gelişmesine büyük katkıda bulundu. Bunlardan ilki, hem Hinduizm hem de İslam karşıtı olan ve Hinduizm ile İslam karışımı yeni bir anlayışı geliştiren Sih’lerdi. Özellikle 1850’lerden sonra İngilizler ve Sih’ler ortak hareket etmeye başladılar. Birinci Dünya Savaşı’nda İngiliz Ordusu’nun % 20’si Sih askerlerden oluşuyordu.

İngiliz emperyalizmine hizmet eden ikinci hareket ise Vehhabilik olarak da bilinen Selefiye hareketi oldu. Vehhabi hareketinin kurucusu Muhammed Bin AbdulVehhab 1703 yılında Suudi Arabistan’ın Riyad kentine yakın Uveyne köyünde doğdu. İlk olarak Mekke ve Medine’de din eğitim aldı. Babası Uveyne kadısıydı. Gençlik döneminde Basra ve Bağdat’a gitti ve burada 5 yıl kaldı. Basra’da bulunduğu yıllarda, İngiliz Casusu Hempher ile tanıştı. Hempher, İngiliz Sömürge Bakanlığı tarafından Mısır, Irak, Hicaz ve İstanbul’a gönderilen özel eğitimli casuslardan biriydi. İlk olarak İstanbul’da eğitim görmüş Türkçe, Arapça ve Farsça öğrenmişti. Hempher daha sonraki yıllarda yayınlanan hatıralarında Muhammed bin Abdulvehhab Necdi ile dostluğunu, Onu Muta nikahı ile nasıl evlendirdiğini ve Cihad fikrinin gelişmesine katkılarda bulunduğunu anlatır.

AbdulVehhab, Basra’da bulunduğu yıllarda Hempher ile birlikte, Şii alimlerden de dersler aldı. Fars kökenli Şiilerle birlikte ortak düşmanı Osmanlı Sultanıydı. Babasının ölümü üzerine 1740 yılında Necd bölgesinde fikirlerini yaymaya başladı. Türbe ve tarikatlara karşı çıkıyor, Hz Peygamber döneminden sonraki dinsel uygulamaları Allah’a karşı çıkmak olarak kabul ediyordu. Kendisine uymayanları öldürmeyi ve mallarına el koymayı savunduğu için etrafa korku salmıştı. Köyünde bulunan ünlü bir türbeyi yıktırdı. Halk tarafından bölge emirine şikayet edilince yakında bulunan Deriyye bölgesine geldi ve buranın Emiri Muhammed Bin Suud ile anlaştı. Bu şekilde 1744 yılında Vehhabi devletinin temeli de atılmış oldu.

1746 yılından sonra, AbdulVehhab ile Suud Hanedanı’nın Osmanlı’ya karşı birlikte yürüttüğü Cihad fikri yayılmaya başladı. Kısa zamanda bugünkü Suudi Arabistan topraklarının tamamına hakim oldular. 1788’de Kuveyt bölgesini de ele geçirince, Vehhabilik fikri Suriye ve Irak bölgelerine de yayıldı. 1792’de AbdulVehhab öldü. 1801’de Kerbela kentine saldıran Vehhabiler, şehirdeki bazı kutsal mekanları ve Hazreti Hüseyin’in kabrini yıktılar. AbdulAziz 1803te bir Şii tarafından öldürüldü ve Vehhabiler Mekke’ye döndüler. Bu yıllarda Vehhabilerin, 10 bin kadar savaşçısı bulunuyordu.

Birinci Dünya Savaşı ile birlikte 1916’da İngilizler Suud yarımadasını işgal ettiler. Osmanlı Devleti Ortadoğu’dan çekilmek zorunda kaldı. 1850’den bu yana Azeri ve Irak petrollerini ele geçirmek için çalışan İngilizler, bölgenin üçüncü büyük petrol bölgesine de bu şekilde yerleşmiş oldular. Bu yıllarda, İngilizlerin OrtaDoğu Sömürge Yönetimi Komutanı General Sir Percy Zachariah Cox, İbni Suud ile çok güçlü ilişkiler kurmuştu.

1932 Yılında Suudi Arabistan Krallığı resmen kuruldu. Suudiler 1933 yılında John D. Rockefeller’in başında olduğu California Standard Oil ile ortaklık kurdular. 1936 yılında bu ortaklık Texax Oil Company’nin de katılımı ile ARAMCO (Arabian-American Oil Company) ismini aldı. Bu yıllardan sonra Aramco diğer partnerleri arasında British Petroleum, Royal Dutch Shell ve Gulf Oil ile petrol konusunda bir kartel oluşturdular.

1970’li yıllarda OrtaAsya petrollerinin Afganistan Pakistan üzerinden sıcak denizlere indirilmesi projesi olan Afgan Direnişi ve ardından Taliban Hareketi, Suud petrol şirketleri tarafından önemli bir destek gördü. ABD – Taliban ortaklığının bozulması üzerine, UNOCAL petrol şirketinin Afganistan Pakistan Petrol Boru Hattı Projesi de gerçekleşemedi. UNOCAL adına bu görüşmeleri Zalmay Halilzad yürütmüştü.

İran İslam Devrimi sonrasında, hem Batı ülkelerinin hem de Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin en büyük düşmanı İran oldu. Irak Savaşı sonrasında kurulan Maliki Hükümeti ve Suriye Yönetimi de İran ittifakında yer alınca düşman hattı genişledi. Suudiler, bu ittifaka karşı mücadele eden İslamcı gruplara çok büyük mali yardımlarda bulundular. Günümüzde de Orta Irak’taki Sünni Araplara dayanan Selefi İslamcı grupları ve Irak Şam İslam Devleti, Suudi İstihbaratı tarafından desteklendi. Suudi Arabistan ve Ürdün sınırlarında İngiliz, Amerikan, İsrail, Ürdün ve Suudi Arabistan özel kuvvetleri ortak eğitim kampları kurdular. Özellikle Ürdün kökenli Filistinliler ve Ürdün İstihbaratındaki Çerkez yapılanması ve MI6 kanalıyla da Kafkas kökenli Selefi İslamcılar, bölgedeki yeni savaşın öncüleri oldular.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director