Taleban Örneği ve Siyasal İslamcılık

Yıllar önce, “İslam dini, siyasi, hukuki ve ekonomik bir düzen değil bir inanç ve ahlak sistemidir” diye bir tanımlama yapmıştım. Siyasal İslam kavramını da sanırım Türkiye’de bilimsel anlamda ilk kullanan ve bu konudaki en önemli araştırmayı yayınlayan da ben olmuştum.
Dünya’da, Siyasal İslamcılık konusunda, Fransız Savunma Bakanlığı için araştırma yapan Oliver Roy ile ABD Savunma Bakanlığı için çalışma yapan Dökmeciyan dışında kapsamlı araştırma yapanlar da olmadı. Yeni yapılan çalışmalar özgün olmaktan ziyade bir öncekinin tekrarı niteliğindeydi. Çünkü bir konuda bilimsel araştırma yaparken, ya konunun içinde olmalısınız, ya da konunun içinden kapsamlı bilgi ve analizlere sahip olmalısınız. Bir başkasının kavram veya tespitlerini kullanarak isabetli sonuçlar çıkarmak zordur.
Dün ilginç bir yazı okuduktan sonra Taleban ve Afganistan meselesi üzerine yazmaya karar verdim. Doğu Perinçek: “Taleban’ı ABD’nin değil Pakistan Gizli Servisi’nin kurduğunu” belirttikten sonra “Taleban’ın Emperyalizm karşıtı mücadelesini” övmeye devam etmiş.
Bölge üzerine yazılmış bütün kaynaklarda açıktır ki, Rusya’ya karşı Afgan Cihadını organize edip destekleyen CIA, Suudi Arabistan ve Pakistan Gizli Servisleri’dir. Öncelikle geçmişi Rus işgali öncesine dayanan Hizbi İslami ve Cemiyeti İslami örgütlerini aynı çatı altında buluşturan bu Servisler, Afgan Cihadı başarıya ulaştıktan sonra ABD karşıtı bir tavır alan bu Kuzeyli gruplara karşı Peştun kartını sahneye koymuş ve Talebeler anlamına gelen ve Pakistan üniversitelerinde okuyan öğrencilerden yeni bir örgüt kurmuşlardır. Taleban 1994 yılından sonra ülkeyi ele geçirmiş ve Zalmay Halilzad, Orta Asya’dan güneye inecek büyük petrol boru hatları için Talebanla pazarlığa oturmuştur. Bu defa Taleban da ABD karşıtlığı bir çizgiye evrilince bu defa da El-Kaide’nin kuruluşuna zemin hazırlanmıştır. Bilindiği gibi hem Afgan Cihadının hem de El Kaide’nin lojistik sorumlusu Usame bin Laden’dir. Laden’in Suudi Gizli Servisi adına bu organizasyonda yer aldığı zaten açık bir husustur. ABD’nin çatışma alanlarında Taleban ve ElKaide gibi Sünni İslamcı örgütlere karşı son kurgusu olan Daiş Terör Örgütü planı da başarısızlığa uğramıştır. Laden gibi Bağdadi de (geride bir iz kalmadan) meçhul bir şekilde ortadan kaldırılmıştır. (Bu konuda Daiş ile ilgili yazılarımızı ve Kitap çalışmamızı inceleyebilirsiniz)
Afganistan tarihinde açıkça görüleceği gibi Afganlar arasında Tacikler, Özbekler, Hazaralar ve Peştun’lar arasında tarihsel bir rekabet vardır. OrtaAsya etkisindeki Tacik ve Özbekler ile İran etkisindeki Şii Hazaralar ve Pakistan etkisindeki Peştunların mücadelesi bugüne kadar sürmüştür. Peştun bir ailenin bir oğlu Kabil Hükumeti’nde asker iken diğer oğlu da Taleban içerisinde savaşabilir. Hangi taraf kazanırsa kazansın, kazanan Peştun’dur. Bugünkü çekişmeyi de bu şekilde görmek gerekir.
Geçmişte Savaş Lordları olarak isimlendirilen Etnik ve Dinsel bölgeler halinde ayrışan ancak Afganistan Devlet Çatısı altından hiç ayrılmayı düşünmeyen bir Afgan kültürü vardır. Buna çoğu zaman bir anlam veremezsiniz. Çünkü Cemaat veya Tarikat şeklinde örgütlenen bütün yapılarda Kölelik sistemi vardır. Çoğunluğun görüşü değil, Şeyhin görüşü esastır. Şeyhler arasında mutlaka bir asgari müşterek vardır ve sistem “Kazan Kazan” esasına dayalıdır. İran’daki Molla Yönetimi, dünyada gerçek anlamda ilk Siyasal İslamcılık temeline dayalı devlet örneğidir. Esasen Şiilik ilk kuruluşundan bu yana İmamet dediğimiz Önderlik temeline dayalı bir mezhepsel yapıdır ve Velayet insandan insana bir Saltanat gibi devam eder. Velayet sisteminde ilim ve ehliyet değil soy ve aile (daha büyük anlamda ırk) önemlidir. (Büyük Cemaat ve Tarikatlarda da Şeyhliğin babadan oğlu geçtiğini hatırlatmak gerekir) İran Molla Yönetimi nasıl Farisi egemenliği üzerinde yürümüşse (Şeriat Medari gibi Türk azeriler en büyük Ayetullah olsa da tasfiye eldiği gibi) Taleban yönetimi de Peştun egemenliği üzerine kurulmuş ve böyle devam edecektir. Siyasal İslamcı bu anlayışlar İslam ve Dindarlık bayrakları ile yürüseler de Devlet yönetiminde İlim, Ehliyet ve Adalet yerine Sadakat ve Dindarlığı öncelemişler ve Cahil de olsa en önemli devlet birimlerinin başına en güvendikleri kişileri getirmişlerdir. Çok yetersiz oldukları sahalarda, göstermelik olarak başta tuttukları Ehil ancak kendi fikirdaşı olmayan kişilerin alt kademelerini yine kendi denetimlerinde tutmaya dikkat etmişlerdir. Bu durum da uzun vadede yine başarısızlığa mahkumdur.
Bir Devleti İhanet yıkar, Cehalet ise batırır. Bu yüzden aynen İran’da olduğu gibi Afganistan’da da kurulacak bir Taleban Siyasal İslam Devleti de bu yoldadır ve başarısızlığa mahkumdur. İlk cümlemizde de söylediğimiz gibi “İslam Dini, siyasi, hukuki ve ekonomik bir düzen değil bir İnanç ve Ahlak Sistemi’dir.” İslamın temelinde Adalet vardır. Kuran’da Allah, bir çok yerde Peygamberlere bile Uyarılar yapmakta ve “Aksi halde cezalandırılacaklarını” vurgulamaktadır. Allah katında sözlü olarak hiçbir insanın bir diğerine üstünlüğü yoktur. Müslüman veya Dindar torpilli değildir. Üstünlük Ahlak ve Adalet iledir. Siyasi, Hukuki ve Ekonomik kurallar Akıl ile belirlenir ve mutlaka Adalet temeline dayanmalıdır. Akıl ve Bilim yolundan ayrılan kişi mutlaka hata yapar ve bu hatasının bedelini de bir gün öder.
Diğer birçok bölge gibi, Afganistan’daki Etnik ve Dinsel Yapı konusunda da Türkiye’deki ilk Stratejik Haritaları hazırlayıp yıllar önce yayınlamıştım. Web sitemizdeki bu Etnik ve Stratejik haritaları inceleyebilirsiniz.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director