Gerçek Düşman El Kaide mi?

El Kaide olarak isimlendirilen örgütün ilk mimarları ABD, Pakistan ve Suudi Arabistan, kurucusu ise Usame Bin Laden’dir. El Kaide örgütünün lideri Usame bin Muhammed bin Avad bin Laden, 10 Mart 1957’de Riyad’da doğdu. Cidde’deki Kral Abdulaziz Üniversitesi’nde İktisadi ve İdari Fakültesini bitirdi. 26 Aralık 1979’da Sovyetlerin Afganistan’ı işgali üzerine Afgan mücahitlerine katıldı.

1984 yılında Dr Abdullah Yusuf Azzam ile birlikte, başta CIA ve Pakistan Gizli Servisi (ISI)’nin desteğiyle Mektebu’l Hidamati’l Mücahidin El Arab yani Arap Mücahidlerine Yardım Bürosu’nu kurdular. Laden bu dönemde, Batılı ülkeler, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden toplanan bağışlarla, Afganistan mücahitlerine büyük bir lojistik destek sağladı. İslamcı örgütlerle irtibat kurarak Afgan direnişine destek ve savaşçı temin etti. Pakistan ve Afganistan’da kamplar kurdu.

Suudi İstihbarat Servisi Başkanı Türki Bin Faysal, Laden’in arkasındaki en önemli kişilerden biriydi. Ruslara karşı Afgan Cihadı yürütülürken, Zalmay Halilzad siyasi organizasyondan sorumluyken, Usame Bin Laden de lojistik ve militan desteğinden sorumluydu. Öyle ki, Dozerlerden ağır silahlara kadar pek çok malzeme Laden’in bürosu tarafından temin ediliyordu.

Laden’in hocası konumundaki (Leşkeri Tayyibe’nin kurucusu) Azzam, Şah Mesud’u desteklerken, Laden, Hikmetyar’ın desteklenmesinden yana tavır koymuştu. Ancak ilginçtir ki, 1989’da Azzam, 11 Eylül 2001’den bir gün önce ise Şah Mesud, CIA’nın suikastlarıyla öldürüldüler.

1989’da Sovyetlerin yıkılması ve Afgan işgalinin sona ermesiyle ailesinin Cidde’de bulunan iş merkezine geri döndü. ABD tarafından yalnız bırakılan Usame Bin Laden bu yıllarda kendi grubunu oluşturmaya başladı. Suudi Hükümeti’nce önceden verilmiş olan diplomatik pasaportla 1989 – 1991 arasında büyük bir hareket kabiliyetine sahip oldu. Suudi Hükümeti’nce verilen kırmızı pasaportla bütün dünyadaki önemli İslamcı liderlerle irtibatlar kurdu. 1991’de Sudan İslam Hareketi lideri Hasan Turabi ile görüştü.

1991 Körfez Savaşını takiben ABD ve İsrail karşıtı bir politika geliştiren Laden’in ilk eylemi Aralık 1992’de Yemen Aden’de bulunan ABD askerlerine yönelik bombalama girişimiydi. Ardından 1993 yılında Somali’de ABD helikopterleri hedef alındı.

ABD’nin baskıları sonucunda 1994 yılında Laden, Suudi Arabistan vatandaşlığından çıkarıldı. Bunun üzerine Sudan’a giderek buraya yerleşti. Sudan’da kurduğu Hicret şirketi ile bazı yatırımlara ve faaliyetlere girişti. Sudan limanı ve Hartum havaalanlarını rahatça kullandı. ABD’nin baskıları daha da artınca 1996 yılında burayı terkederek çok iyi bildiği Afganistan’a gitti. Burada Taliban ile iyi ilişkiler kurdu ve Molla Ömer’e önemli yardımlar yaptı. ABD ve UNOCAL petrol şirketinin baskıları, Taliban ile Laden’in arasını açmaya yetmedi. 1997 yılıyla birlikte Taliban ve El Kaide’nin ABD düşmanlığı iyice pekişmeye başladı.

1998 Şubat ayı Kaide için bir dönüm noktası oldu ve Usame bin Laden “Yahudilere ve Haçlılara Karşı Cihad İçin Dünya İslam Cephesi” kurulmasını öneren bir bildiri yayınladı. Bu bildiri, kısa zamanda Eymen El Zevahiri, Taha Musa gibi pek çok eski İslamcı örgüt lideri tarafından kabul gördü. İşin ilginç yanı, Usame bin Laden ile işbirliğine yönelen bu gruplar önceki yıllarda ABD’yi hedef almış -kısmen Rusya yanlısı- İslamcı örgütlerdi.

El Kaide bir felsefedir. Değişik ülkelerde El Kaide olarak isimlendirilen İslamcı örgütlerin çoğunun arasında doğrudan organik bir bağ yoktur. Kendisini El Kaide çizgisinde gösteren bu örgütlerden kimi ABD, kimi Rusya, kimi de İsrail stratejilerine hizmet edecek eylemler yapmışlardır. Esasen son derece saf dindar ancak bir o kadar radikal İslamcılardan oluşan bu gruplar, emperyalist istihbarat örgütlerinin dolaylı yönlendirmelerine son derece açıktır. Kafkasya’da MI6’ya, Libya’da CIA ve NATO’ya hizmet eden birçok dağınık gruplar mevcuttur.

Bugünlerde ise, El Kaide çizgisindeki Nusra Cephesi Suriye’deki Esad rejimini yıkabilecek en güçlü örgüt konumundadır ve Şam dahil Suriye’nin her yanında eylem gerçekleştirebilecek güce sahiptir. Rusya, Esad rejiminin yıkılmaması için, ABD ve İsrail ise Suriye’de İslamcı bir yönetimin işbaşına gelmesini önlemek için, tekrar El Kaide korkusu yaymaya başlamışlardır. Kanaatimize göre Reyhanlı’da patlatılan araçlar CIA ve İsrail tarafından, Türkiye’nin bu örgüte olan desteğini önlemek için gerçekleştirilmiştir. Şimdilerde ise, Rus Gizli Servisi tarafından yönlendirilen bazı El Kaide grupları Arap dünyasındaki ABD ve Batı hedeflerine karşı eylem hazırlığı içindedir. Rusların amacı, bir yandan Suriye’deki Nusra Cephesine karşı ABD ile ittifak kurmak, diğer yandan da Kürtler ile Esad hükümeti arasındaki dayanışmayı güçlendirmektir. Ancak bu konuda ABD, Rusya arasında Snowden krizi patlak vermiştir.

Bu olay ABD için büyük bir istihbarat yenilgisi ve utanç kaynağıdır. Ruslar, kendi elemanları olduğu aşikar olan Snowden’i gizlice Rusya’da saklamak yerine, Moskova havaalanında dünya kamuoyunun önünde tutmayı ve sığınma vermeyi tercih etmişler, ABD de hem Suriye konusundaki işbirliğinden hem de Obama’nın Moskova ziyaretinden vazgeçmiştir.

Dün itibariyle, Nusra Cephesi’nin Suriye’nin Kuzeyindeki stratejik bir havaalanını ele geçirmesi, Kürtlerin Akdeniz’e genişleme hayallerine bir darbe daha vurmuş, Esad yönetimini de Kuzey Suriye’yi kaybetme noktasına getirmiştir. Bu sebeple, kamuoyunda hızla yayılmaya çalışılan Nusra düşmanlığına ihtiyatla yaklaşılmalı ve Türkiye’nin bütünlüğü ve çıkarları dikkate alınmalıdır.

Bölgedeki dengeler, stratejik çıkarlara ve pazarlıklara göre hızla değişmektedir. Artık Türkiye de Ortadoğu çatışmalarının doğrudan içindedir ve her türlü provokasyona ve beklenmedik olaylara da açıktır. Önümüzdeki aylarda büyük sürprizlerle karşılaşabiliriz…

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director