G20’de Suriyeli Muhaliflere Karşı Yeni Bir Gizli Anlaşma mı Yapıldı?

Yakın tarihte bazı önemli dönüm noktaları vardır. Özellikle büyük devletlerin örtülü görüşmelerinin ardından, kamuoyunun bilmediği anlaşmalar yapılır ve dünya politikaları tam ters yönde değişebilir. Bunun son on yıldaki en önemli örneği, Obama’nın son döneminde Putin ile anlaşarak Suriye’yi paylaşma planı yapması, Daiş Terör Örgütü’nün ortaya çıkışı ve Rusya’nın Fırat’ın batısını, ABD’nin Fırat’ın doğusunu işgal etmesidir.

Son günlerde dünya siyasetini etkileyen en önemli konu Ortadoğu’daki İsrail – İran gerginliği. Irak ve Suriye’deki işgal ve iç savaşların ardından İran Özel Kuvvetleri, Tahran, Bağdat, Şam güzergahında önemli bir etkinlik kazandı. İran dini yönetimine bağlı Lübnan Hizbullah’ı ise Şam’ın kuzey ve güneyindeki Lübnan sınırları boyunca bir egemenlik alanı kurdu. Bu iki gelişme, İsrail için hayati önem taşıyan bir güvenlik meselesi. İsrail ve destekçisi ABD, bu tehdidi ortadan kaldırmak için Essed dahil herkesle acilen işbirliği yapabilir ve karşılıklı tavizler verilebilirdi. Nitekim de öyle oldu.

Bu konuda İsrail ve ABD’nin muhatabı şüphesiz ki Essed değil, Putin. Putin yönetimi mikrofon önünde İran’a desteğini açıkça ilan ederken, kapalı kapılar ardında Netanyahu ile adeta sarmaş dolaş bir politika yürütüyor. Bu iki yüzlü politika son zamanlarda İran’da da önemli bir endişe kaynağı oldu. İran, Suriye’deki çatışma noktalarına yığdığı kuvvetlerini yavaş yavaş çekmeye başladı. Geçtiğimiz hafta içinde ise iki önemli gelişme oldu. Birincisi, Lübnan Hizbullahı’nın sessiz sedasız Suriye’nin güneyinden çekilmesiydi. İkincisi ise Fırat’ın güneyindeki EbuKemal’de bulunan Irak Şii Kuvvetleri de ani bir kararla buradan çekildiler. Bu iki çekilme olayının da İran’ın siyasi bir kararı olduğu kuvvetle muhtemel.

Son bir hafta içindeki asıl önemli gelişme ise G20’de Trump ile Putin arasında, “Suriye, İran, Hizbullah, İsrail” konusunda yapılan ikili görüşme. Daha önce belki de yıllar sonra ilk kez ABD ve Rusya’nın en üst düzey Güvenlik danışmanları ile Netanyahu arasında yapılan bir görüşme vardı. Burada bazı konular konuşuldu ancak, son karar Trump ve Putin’e bırakıldı.

Son aylarda Suriye’de, hem Putin’in hem de Trump’ın oldukça zor günler yaşadığını söylemek yanlış olmaz. Ramazan Bayramı sonrasında, aralarındaki görüş ayrılıklarını sona erdiren Muhalifler İdlib’te Rusya ittifakına büyük yenilgiler tattırdı. Belki de bu yenilgilerde, İran’ın gönüllü birliklerini ve Hizbullah’ı sahadan çekmesinin de katkısı vardı. Rusya’nın girişimleriyle, Essed güçlerini desteklemek amacıyla, Uzlaşılan bölgelerden yeni askerler toplanmış ancak bunlar da Muhalifler karşısında önemli kayıplar vermişlerdi. Türkiye’nin bu noktadaki tutumu açıktı. İdlib’te gözlem noklarını kurmuş, Astana çerçevesinde bir silahtan arındırılmış bir Güvenlik şeridi oluşturmuş ve Ateşkes sağlamıştı. Ancak, Essed rejimi Rusya’nın ağır hava bombardımanları eşliğinde İdlib’e saldırılarını sürdürdü. Bu saldırılarda hiçbir ilerleme sağlanmadığı gibi, Essed rejiminin en güvendiği birlikler de yenilgiye uğradılar. Açıkçası, Rusya’nın Türkiye ve İran dışında İdlib bölgesinde kendisine yardım edecek bir güce ihtiyacı vardı. Sanırız ki bu Trump yönetimi ve İsrail olacak.

G20’deki Putin – Trump görüşmesinin ardından Suriye’de taşlar yerinden oynadı. Hizbullah ve Gönüllü Şii Kuvvetler Suriye’den çekilmeye başladı. ABD Koalisyonu, ilk kez Idlib’te Muhaliflere ait bir yönetim karargahını vurdu. ABD’nin yaptığı açıklamada, “ABD vatandaşlarına, ortaklarımıza ve sivil halka karşı tehdit oluşturan” bir örgütün vurulduğu belirtiliyordu. Ancak bu bölgede ne ABD vatandaşı vardı ne de PKK gibi ABD’nin yerel ortaklarından birisi. Ayrıca Halep’in doğusundaki bu bölgede uzun süredir hiçbir çatışma olmamıştı. Bunların tam aksine vurulan “Rif Mühendisin Evvel” bölgesinin karşısında ağırlıklı olarak İran kuvvetleri yer alıyordu ve tek hedef de Essed güçleriydi.

Bu gelişmelerden anladığımız açıkçası şu: Putin ve Trump, Suriye üzerinde yeni bir anlaşma yaptılar. Bunların temel unsurları ise muhtemelen şunlar:

ABD ve İsrail’in beklentileri açısından:

1. İran ve Hizbullah Kuvvetleri ile Irak’lı gönüllüler, sessiz bir şekilde Suriye’den çekilecekler.

2. Özellikle Şam’dan başlayarak Golan’a sınır olan Güney Suriye’de hiçbir İran ve Hizbullah karargahı kalmayacak.

3. İsrail’e yönelik olarak Suriye’de bir tehdit unsuru bulunmayacak.

4. ABD’nin Fırat’ın doğusundaki varlığına karşı sessiz kalınmaya devam edilecek.

Buna karşılık ise Rusya’nın beklentileri de şunlar olmalıydı:

1. Essed kuvvetleri, özellikle İdlib bölgesindeki muhalif gruplara karşı özel operasyonlarla desteklenecek.

2. Yeni Suriye’nin kuruluşunda Essed Rejimi ve Rus Menfaatleri korunacak.

3. Uzak bir ihtimal olarak, ABD ile İran arasındaki gerginlik yumuşatılacak ve Rusya’nın arabuluculuğunda İran ile Nükleer Silah Anlaşması yenilenecek.

Bizim öngörümüz bu yönde. Obama – Putin Görüşmesi sonrasında, Daiş Terör Örgütü nasıl bir anda ortaya çıkıp Irak ve Suriye’nin en önemli gücü haline getirildiyse, Trump – Putin Görüşmesi sonrasında da yine Muhalifler aleyhinde Suriye’de önemli gelişmeler olacak.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director