PKK’nın Son Oyunu!

Türk kamuoyunun genel olarak çok geriden izlediği ve ancak Şehid cenazeleri geldiğinde acısını yüreğinde hissettiği bir çatışma ortamındayız. Bunun sorumlusu Türkiye ve Türkler değil ancak, yeni OrtaDoğu Yapılanması Türkiye’yi de içine alıyor.

Bölgede gerçekleşen eylemlerde ve OrtaDoğu savaşında hiçbir örgüt veya devlet tek başına değil. Burada temel olarak Doğu ve Batı Cephesi çarpışıyor. Rusya, İran, Suriye ve Irak yönetimleri, PKK & PYD Terör Örgütleri, Hizbullah ve geri planda Çin aynı cephedeler. Ayrıca Türkiyeli Sol Örgütler de bu cephede fakat mensupları o kadar farkında değil. Batı Cephesi ülkeleri Doğu kadar içiçe ve birleşik bir cephe değil. ABD, İngiltere, Almanya, İsrail, Suudi Arabistan gibi Batı ittifakı ülkelerinin her birinin kendi stratejik hedefleri ve çıkarları var. Özellikle Almanya ve İsrail, Batı cephesinde görünseler de Doğu Cephesi ülkeleri ile ikili çıkar ilişkileri kurmaktan geri durmuyorlar.

Türkiye, OrtaDoğu savaşından doğrudan etkilenen bir ülke olarak ilk kez bağımsız hareket edebiliyor ve varlığına yönelik tehditlere karşı gereken önlemleri alıyor. Bu konuda on yılı aşkındır süren Güvenlik ihmalleri özellikle Polis Teşkilatımızı zaafa düşürüyor ve üzüntülü kayıplar verdiriyor. Emniyet Teşkilatı’nın bu duruma düşürülmesinde yine dış bağlantılı unsurların önemli payı var. Devletin Güvenlik kurumlarının TSK’ya yönelik psikolojik operasyonlara alet edilmesi ve Türkiye’nin yeni OrtaDoğu yapılanmasına ve özellikle Kürdistan projesine müdahale edemeyecek bir hale getirilmesi için, Kürdistan Hayaline kapılmış ABD’nin kontrolündeki Beşinci Kol Hizmet Örgütleri önemli çalışmalar yaptılar. Güvenlik politikalarında yapılan yanlışların son anda farkedilmesi, Türkiye’yi adeta uçurumun kenarından geri çevirdi.

Türk Silahlı Kuvvetleri, kendisine yapılan operasyonları başarı ile atlattı ve Türkiye’ye yönelik en büyük tehdit haline gelen PKK Terör Örgütünü de kırsal alanda adeta çökertti. Türkiye kamuoyunun OrtaDoğu’da süren çatışmaların ve uluslararası savaşın ciddiyetini ve boyutunu tam olarak anladığı söylenemez. Ankara’daki terör eylemine benzer olaylar, OrtaDoğu’da çok kez tekrarlandı. Bizler ancak, sokakta Suriyeli dilenciler görmeye başladığımızda olayın üzerinde düşünmeye başladık, aynen Avrupa’nın, kapısına Mülteciler dayandığı zaman telaşlandığı gibi.

Şunu kesin olarak belirtelim ki, Ankara’daki eylem Türkiye’yi OrtaDoğu yapılanmasına müdahil olmaktan uzaklaştırmayı ve içine döndürmeyi amaçlayan bir plan. Bunda öncelikle başta Rusya olmak üzere Doğu ittifakının rol aldığını söylemek kolay olsa da, -Kürtlerle ittifakını derinleştirmek isteyen- ABD ile ve -Hamas’ın eylemleri yüzünden zor durumda olan- İsrail’in gizli servislerinin de bundan çıkar sağlamayacağını düşünmek yanlış olur.

Ankara Eylemi, kısaca PKK Terör Örgütü’nün Sivil Destekçilerini hedef alan bir eylem. Bunu gerçekleştiren taşaron örgüt ister -yine Batı’nın kontrolündeki- İŞİD olsun, isterse SVR, PKK veya müttefikleri olsun bazı temel nedenleri var.

  1. PKK Terör Örgütü’nün silahlı eylemleri sonucunda Kuzey Kürdistan(!)da başarısız olması.
  2. Bölgede ve büyük kentlerde PKK Terör Örgütü’nün eylemlerine Halk desteğinin sınırlı kalması ve bazı bölgelerde tepkiler görmesi.
  3. PKK Terör Örgütü’ne yıllardır Terör Örgütü diyemeyen Sol Sivil Toplum Kuruluşları ile dayanışmanın zayıflaması.

Bu temel nedenlerle beslenen Ankara eylemi, Tarihi 1 Mayıs beklentisiyle planlanmış bir Terör girişimidir. PKK’nın Askeri başarısızlığı üzerine Sivil PKK Destekçileri ve Sol Sivil Toplum kuruluşlarının sahneye sokulması amacını taşımaktadır. Nitekim aynı gün, PKK Terör Örgütü’nün tek taraflı Ateşkes ilan ettiğini açıklaması bir tesadüf değildir. Örgüt çökmüştür, ayağa kalkmak için koltuk değneği aramaktadır. Temel hedef, PKK ile başarılamayan iç kargaşa ve kaos ortamının destekçi sivil toplum örgütleriyle Türkiye’ye yayılmasıdır.

PKK Terör Örgütü, sadece Türkiye’de değil bölgede de son oyunlarını oynamaktadır. Bir yandan ABD ile işbirliğini sürdüren örgüt, bir yandan da Rusya ile görüşmeler yaparak adeta kendisini OrtaDoğu pazarına çıkarmıştır. ABD’nin amacı, Barzani kuvvetlerini Suriye’nin kuzeyinde de etkin bir duruma getirmek ve Rakka ile Musul’u kontrol eden bir Kürdistan inşa etmektir. ABD, PYD’yi elinde tutmaya ve Barzani ile anlaştırmaya çalışırken bölgedeki Kürtler arasında yeni çatışmalar ortaya çıkmıştır. PKK Terör Örgütü, bölgedeki en önemli müttefiki -Talabani yanlısı- KYB ile birlikte Süleymaniye gibi Güney Kürdistan şehirlerinde eylemlere başlamıştır. Barzani KDP’sinin büroları basılmakta, tabelaları indirilmekte ve büyük gösteriler düzenlenmektedir. Barzani Yönetimi bu olaylardan PKK’yı sorumlu tutmaktadır. PKK Terör Örgütü, Kandil’de olduğu gibi bu bölgede de İran ile ortak hareket etmekte Peşmerge’ye karşı durmaktadır. Uzun yıllar Barzani ile Talabani bölgesi arasındaki barış hattını Türk GenelKurmay’ının yönetimindeki Türkmenler korumuştu. Şimdi bölgede ırk, din ve mezhep ayrımı gözetmeyen adil bir topluluk da bırakılmadı. Bundan sonra bölgede Kürt aşiretler arasındaki çatışmalar da hızlanacaktır.

Yani kısacası bütün OrtaDoğu bir ateş çemberi içerisindedir. PKK’nın Türkiye’deki oyunu bozulmuştur. Aynı şekilde, Terör Örgütünün Siyasi Partisi ile onlara destek olan Sivil Toplum Kuruluşlarının kaos eylemleri de boşa çıkarılmalıdır. Özellikle Sosyal Demokrat düşünceli insanlarımız bölgedeki bu ittifakları ve gerçek amaçları çok dikkatlice sorgulamalı, etkin olduğu her yerde tam bir etnik ve faşist yönetim ve baskı kuran Terör örgütünün özgürlük söylemlerinin tabansızlığını görmelidir. İnsanları köleleştiren emperyalizmin ırkı dini, mezhebi ve ahlakı yoktur.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director