MİLLET DEVLETİNDEN ÜMMET DEVLETİNE

Bir Bilim İnsanı ve konunun uzmanı olarak çok hızlı bir şekilde Millet Devleti anlayışından Ümmet Devleti anlayışına doğru evrildiğimizi söylemem gerekir. Ülkemizde yaşanan temel sorunun Ekonomik olmaktan daha önemli şekilde Din ve Kültür açısından köklü dönüşüm olduğunu görmeliyiz. Bu sebeple temel sorun “Patates ve Soğan Değil Din ve Kültür”.

Bu dönüşümün iki temel nedeni var:

Birincisi Dinde Dönüşüm:

İslam Dini’nin Siyasi, Hukuki ve Ekonomik bir düzen değil bir İnanç ve Ahlak Sistemi olduğunu hala öğrenmiş değiliz. Siyasi, Hukuki ve Ekonomik konular Akıl ile dönemin şartlarına göre belirlenir, uygulanır, vazgeçilir, yenilenir. Kuran ayetleri içerisinde Hüküm bildiren ayetlerin sayısı en muhafazakar bilginlere göre bile 150-200 civarındadır. Bunlar da ilk günkü Arap toplumunun ihtiyaçlarına göre ortaya çıkmış ve belirlenmiş kurallardır. Geriye kalan 6.000 Ayet Siyasi, Hukuki ve Ekonomik kurallar bildirmez. (Kuran’ın 1/3’ü Geçmiş Dönem Peygamberleri ve Toplumları, 1/3’ü Hz Muhammed Dönemi Olayları, 1/3’ü ise Tabiat, Bilim, Akıl vb Hikmetli Sözler içerir) Akıl ve Ahlak temeline dayalı bir İnsan ve Toplum oluşturmayı amaçlar. Hep söylerim: “Allah’ın Yeryüzündeki Temsilcisi İnsan, İnsandaki Temsilcisi Akıl’dır.” Amaç, Ahlak ve Adaleti hakim kılmaktır. Geçmişten günümüze kadar binlerce Dinsel, Siyasal, Hukuki ve Ekonomik sorunlara cevap olarak yine Geçmiş İnsanlar tarafından verilmiş binlerce kural vardır. Bu kuralların hepsi insani kurallardır. Hata ve yanılmaya, eleştiri ve düzeltmeye açık, asıl önemlisi de ilgili toplumu ve kültürü bağlayan kurallardır. Hz Muhammed’in sağlığında bile Nesih denilen düzeltmeler olmuştur. Bu durum son derece doğal ve gereklidir. Kuran’dan bir Ayeti alıp: “Allah’ın İndirdiği ile Hükmetmeyenler Kafirdir” diyerek ortaya çıkmak tam bir bilim cahilliğidir. Durum böyle iken, günümüzün bütün siyasal, hukuki ve ekonomik sorunlarını yazılı kaynakların bile olmadığı, bilimin gelişmediği Sözlü Kültür döneminin basit ilkelerine dayandırmaya çalışmak işte bu Gericilik’tir. Gericilik buna denir. İlk Akıllı insanın 500.000 yıl öncesinde, her kıtada farklı formlarda ortaya çıktığının artık kesinleştiği bir çağda, Yaratma kavramını anlamak için Kuantum fiziğini çok iyi kavramak ve Adem hikayesinden kurtulmak gerekir. İnsanlık binlerce yıl önceki bebeklik çağındaki sözlü ve ilkel bir medeniyeti çoktan geride bırakmış, hikaye ve efsanelerin yerini micro biyoloji, yapay zeka, zihin bilimi, beyin araştırmaları, enerji türleri gibi Bu Kusursuz Akıl ve Matematik düzenini kavramaya ve tanımlamaya çalışan bir çağa ulaşmıştır. Ama gelin görün ki, hala Din Kültürü kitaplarımızda bu hikayeleri okuyor, okutuyor ve bir Ümmet Toplumu oluşturmaya çalışıyoruz. İddia ediyorum ki, Osmanlı Devleti’nin son dönemi bile bugünkü Din Eğitimi müfredatından daha moderndi. Arapça kavramlar, geliş sebepleri ve amaçlarının gözardı edildiği Ayetler, hikayeler, aslı olmayan efsaneler çocukları gerçekle ilgisi olmayan ve Kuran’a temelden aykırı bir Kutsal için yetiştiriyor. Kuran, bu anlayışa “Ataların Dini” ifadesiyle karşı çıkmıştır.

Bu anlayış sadece Cahil Mollaların, Şeyhlerin ve Modern Bilimlerden Habersiz ve Kopmuş, yüzlerce yıllık Kelam Fıkıh Tasavvuf tartışmalarına boğulmuş güya Akademisyenlerin avuttuğu, eğittiği ve yönettiği bir Ümmet Toplumu oluşturur.

İkincisi Kültür ve Toplumda Dönüşüm:

Her Milletin kendine has özellikleri, dili, kültürü, gelenekleri, giyinme biçimi, aile ve yönetim biçimi vardır. Artık Osmanlı değiliz, Türk Milleti temeline dayanan modern bir Türk Cumhuriyeti’yiz. Kadının sadece Hizmet için var olduğu Arap Kültürü, Türk milletinin karakterine aykırıdır. Arap kültüründe Kadın, “Rabbetu’l Beyt” yani “Evin Eğitmeni” olarak tanımlanır. Türk Kadını ise, Hanların Hanının “Benim Hanım” diye tanıttığı Yönetici kimliğini taşır. Nasıl Arap Kadını, Arap Erkeği gibi giyinirse, Türk Kadını da Türk Erkeği gibi giyinir, kuşanır, her yerde çalışır, savaşır. Türk ailesinde Kız – Erkek Evlat eşittir, miras eşit dağıtılır. Arap kültüründe Kadın, (Miras Ayeti geldiğinde Arapların karşı çıktığı ifadeyle:) Mal ve Ganimet elde etmediği için Yarım Hisse alır. Kölelik, Arap kültürünün temelidir, bu yüzden Kuran köleliği kesin bir dille yasaklamamış, ancak tavsiyede bulunabilmiştir ve Köle Cariye Hukuku yüzlerce yıl devam etmiştir. Türk Milletinin dili Türkçe’dir ve 8 Sesli Harf temeline dayanır. Arap toplumunun dili Arapça’dır ve 3 Sesli Harf temeline dayanır. Arap Alfabesi, Türk Dilini ve telaffuzunu karşılamaz. Arapça’nın din açısından kutsallığı yoktur, Araplar bile (Türk Bilgini Zemahşeri’nin sistemleştirdiği) Klasik Arap Gramerini bilmez, günümüzde tamamen habersizdir. Bu örnekleri çoğaltabilirim, ancak sanırım bu kadar yeter. Bu ve benzeri konuları derinliğine öğrenmek isteyenlere web sitemdeki Türkçe İslam bölümünü dikkatle okumalarını tavsiye ederim.

İşte bu sebepledir ki, ülkemize Suriye, Irak, Afganistan gibi ülkelerden gelen göçmenler ekonomik bir yük olmaktan daha önemlisi Din ve Kültür açısından büyük bir tehlike ve Ümmet Devleti yapılanmasına doğru giden bir yoldur.

Konuyu dinsel delillerle açıklamamın bir sebebi var: Yanlışa sadece Yanlış demek, Cahile sadece Cahil diye karşı çıkmak basitliktir. Bilim, insanla değil kavramla uğraşır. Kavramlar düzelirse insan da düzelir. Cehaletin sadece Dindarları ilgilendirdiğini düşünmeyin. Açıkçası, Dindar olmayanlar da Dindar olanlar kadar Cehalet içerisinde. Bu yüzden bir Kör Dövüşü devam edip gidiyor. Ne zaman ki İran ve Afganistan gibi sınırı aştığımızda bunun farkında olacağız ve iş işten çoktan geçmiş olacak ve aynen İranlılar ve Afganistanlılar gibi daha modern ülkelere göç etmeye başlayacağız. Erkek egemen bu gidişin en büyük sıkıntısını ne yazık ki yine (aslında örgütleri de ayakta tutan) bu kadınlar çekecek.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director