Türkler Kürtler Hakkında Ne Düşünüyor?

Kendisini Türk olarak tanımlayanların çoğunluğu Ayrılıkçı olmadıkları için, Kürtlere ayrılıkçı bir gözle bakmaktan ve söz etmekten hep çekinmişlerdir. Ancak Ayrılıkçı Kürtçülüğün son 10 yılda geldiği nokta, Türklerin bu hassasiyetini epeyce zedelediğini gösteriyor. Bu yüzden, bu yazıda Türkler ile kastedilen, kökeni ne olursa olsun devletini, vatanını, bayrağını ve milletini seven, kendisine Türk demekten mutluluk duyanlardır. Ayrılıkçı Kürtler ise, kendilerini bu ailenin bir ferdi saymayan, devletine, vatanına ve kendilerinden olmayanlara kin ve nefret duygularıyla bakanlardır.

Yaz tatili sebebiyle İç Anadolu‘nun birçok ilinde insanların ülkenin durumu hakkında ne düşündüklerini öğrenme ve gözlemleme fırsatı oldu. Artık toplumun geniş bir kesimi bundan on yıl öncesine nazaran bu konuda daha endişeli ve kısmen kızgın bir tavır içerisine girmiş. Birçok kişi artık Kürt kimliğini vurgulayarak eleştirilerini, yıllara dayalı olumsuz gözlemlerini ve düşüncelerini ifade etmekten çekinmiyor.

Bilindiği gibi İç Anadolu’nun birçok bölgesinde Kürt nüfusun yaşadığı köyler mevcut ve kentlerin bir kısmında da göçle oluşmuş Kürt mahalleleri bulunuyor. Bu yerleşim alanlarında PKK Terör Örgütü‘nü ve Ayrılıkçı Kürt Siyasetini destekleyenlerin artmış olması bu bölgede yaşayanları özeleştiriye ve sorgulamaya yöneltiyor. Özellikle milliyetçi duyguların güçlü olduğu kentlerde bile Ayrılıkçı Kürtlerin özgürce siyaset yapmaları ve tercihlerini korkusuzca dile getirip zaman zaman taşkınlıklara yol açmaları dikkatlerden kaçmıyor. Bu noktada birçok kişinin dile getirdiği ortak sorular ve kanaatler var:

“Onlar burada özgürce siyaset yapıyor, düşüncelerini dile getiriyor, baskı ve şiddete maruz kalmadan ticaret yapıyor, huzurlu bir şekilde yaşıyorlar. PKK zihniyetinin güçlü olduğu doğu kentlerinde bunun aksi düşünülebilir mi? Bizlere, onlardan farklı düşünenlere o doğu illerinde yaşama hakkı vermiyorlar? Oraya memur olarak hizmet için giden çocuklarımız sürekli korku içerisinde. Asker, polis olarak gönderdiğimiz çocuklarımızın şehit haberlerini almak üzüntümüzü, sabrımızı, tahammül sınırlarımızı son noktasına getirdi. Bu ayrılıkçı siyasetin, terörün, taşkınlığın ve şımarıklığın artık son bulması gerek!.. Amaç birlikte yaşamaksa, Türkiye’nin her kentinde ve özellikle büyük şehirlerde, sahil kentlerinde Ayrılıkçı Kürtler özgürce yaşıyorlar. Yok eğer amaçları bir Kürdistan hayali ise buradaki varlıklarını terkedip de kuracakları Kürdistan’a dönecekler mi?

Türk toplumu genel olarak doğrudan Kürt kimliğine değil, Ayrılıkçı Kürtçülüğe karşı bir öfke duyuyor. Bir çok yöremizde, kökeni Kürt olmasına karşın diğer Türk boylarıyla evlenmiş, akrabalık bağları kurmuş geniş bir kesim var. Bunlar, kökenlerini bilmelerine rağmen kendilerini Türk olarak tanımlıyor ve Ayrılıkçı Kürtçülüğe de karşı çıkıyorlar. Esasen Ayrılıkçı Kürtler, psikolojik ve sosyolojik olarak Kürt toplumunun bir çok kesiminden farklı özelliklere sahip. Bu farklılık, siyasi köktenciliklerinden bireysel davranışlarına kadar bütün tavırlarına yansıyor. Sertlik, nefret hisleri, yabancılık, şımarıklık, toplumun ve devletin değerlerini umursamazlık, empati yoksunluğu gibi bir çok belirgin vasıflarla ortaya çıkıyorlar. Bu yüzden Türk toplumunun, Ayrılıkçı Kürtler hakkında basın ve kamuoyuna yansıyan haberlerin de etkisiyle bazı temel yargıları var. Bunlardan bir kısmını şöyle özetlemek mümkün.

  • Çok sayıda çocuk yapmak suretiyle, ailenin ekonomik geleceği konusunda plansız ve düşüncesiz davranmak.
  • Devlete karşı yükümlülüklerinden, vergi vermekten, harcadığı elektriğin bile parasını ödemekten kaçınırken, her ihtiyaçlarını devletin karşılaması gerektiğine inanmak.
  • Ekip biçerek, normal yollardan ticaret yaparak geçinmek yerine, az çalışıp çok para kazanmayı amaçlamak. Ticaretlerinde yalan, hile ve aldatmayı bir meziyet olarak görmek. Yaptıkları işleri yarım ve eksik yapmak.
  • Hayatın her kesiminde sadece tüketmeye odaklanırken, üzerinde yaşadıkları çevreyi ve tabiatı tahrip etmek. İçlerinden dereler akan köylerinde bile Ağaç yetiştirmekten kaçınmak, varolan yeşil alanları kesip yakmak suretiyle ihtiyaçları için kullanmak.
  • Birçok büyük kentin Sebze Pazarlarında adeta bir mafya gibi örgütlenmek suretiyle, kendileri dışındaki esnafa yaşama hakkı tanımamak.
  • Özellikle sahil kentlerinde ve bazı büyük şehirlerde uyuşturucu trafiğini yönetmek. (Bilindiği gibi uluslararası raporlarda ifade edildiği şekilde Asya’dan Avrupa’ya uzanan Uyuşturucu Koridoru’nun en büyük payı PKK Terör Örgütü’ne aittir. Son Kuzey Irak Operasyonunda, Terör Örgütü’nün en büyük Uyuşturucu deposu ve Nakit varlığı yok edilmiştir. Örgüt, bu ihmalden sorumlu gördüğü 10’a yakın mensubunu kurşuna dizmiştir.)
  • Adeta birer kurtarılmış bölge haline getirdikleri mahallelerde, kendi siyasi görüşleri dışındaki kişileri şiddet, terör ve psikolojik baskı ile sindirmek.
  • Yıllardan beri Devlet hizmetlerinin ihmalinden dert yanarken, şimdi kendilerine ulaşan bütün hizmetleri sabote etmek, hizmet verenleri aşağılamak, korkutmak ve öldürmek.(Bilindiği gibi son yıllardaki devlet hizmetleriyle, Doğu Anadolu köyleri İç Anadolu, Ege ve Akdeniz’in birçok köyünden daha iyi imkanlara eriştiler.)
  • Tek başlarına iken korku psikolojisi ile sığınacak yer ararken, grup haline geldiklerinde acımasız, merhametsiz, şiddet ve nefretle hareket etmek. Yakıp yıkma, nefret ve düşmanlık duygularını aile içerisindeki küçük çocuklarına kadar aşılamak.
  • Toplum içerisinde eğitim, beceri ve başarı ile yücelmek yerine içi boş ayrılıkçı bir kimlik, şiddet ve nefret ile kendisini göstermeye çalışmak.

Evet, genel olarak Türk toplumu, Ayrılıkçı Kürtler hakkında bu şekilde düşünüyor. Burada biz de şu tespitimizi ifade edelim ki, PKK Terör Örgütü içerisinde Efendilik ve Kölelik zihniyeti çok ileri düzeylerde. Örgüt yöneticileri ve siyaset önderleri, örgüt yoluyla elde ettikleri para ve iktidarı kaybetmemek için köktenci inanç ve şiddet politikasını sürekli canlı tutuyor. Birçok örgüt yöneticisi, kendi bireysel çıkarlarını Örgüt yararı gibi göstermek suretiyle kazanç elde ediyor. Kimileri de bireysel veya ticari hasımlarını Örgüt maskesiyle ortadan kaldırıyor. Ayrıca belki de en önemlisi, PKK Terör Örgütü son yıllardaki militan kazanımının büyük çoğunluğunu köy baskınları ve zorbalıkla elde etmiş bulunuyor. Çok sayıda örgüt mensubu Terör Örgütünden kaçmak için fırsat kolluyor ve son aylarda örgütten kaçarak Güvenlik Kuvvetlerine teslim olanların sayısı hızla artıyor.

Umarız ki, kökenleri Kürt olmadığı halde Ayrılıkçı Kürt Siyasetine ve PKK Terör Örgütü’ne destek veren ve onları şımartan kesimler, onların dışındaki sessiz çoğunluğun düşünce ve kaygılarını da dikkate alırlar.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director