İran Türkiye’ye İhanetten Kaçınmalı!

İran, daha geçtiğimiz ay büyük bir sivil ayaklanmayı zor durdurmuştu. Arap Baharı planının son perdesinden biri olduğu açık olan isyanlarda çok sayıda kişi hayatını kaybetti. İran’ın bu kaos dönemini kolayca atlatmasında Türkiye’nin çok önemli bir payı var. Türkiye, İran’da bulunan Türklere sükûnet tavsiye etmeseydi, bu yangın çoktan büyümüştü. Bilindiği gibi, 1979 İran İslam Devrimi’nin başlangıcında ve başarıya ulaşmasında Türklerin ve Türk Ayetullahların öncülüğü ve desteği vardı. Bu arada, Humeyni’nin 1963 yılında idamını engelleyen en önemli kişinin de yine –bir Türk Milliyetçisi olarak algılanabilecek- Tebrizli ŞeriatMedari idi.

Herkesin Şii radikalizminin simgesi olarak gösterdiği Humeyni, aslında Türk ve Sünni dostuydu. Türkiye’deki sürgün günlerini ve Bursa hatıralarını hiç unutmamış, Fransa’da bile Türk İstihbaratı tarafından bir süre korunmuştu. Hanefi ekolüne büyük bir yakınlığı olan Humeyni (kendisine ait Şia İlmihalinde bu açıkça görülebilir), Şia Sünni yakınlaşmasını sağlamak için de büyük çaba sarfetmişti.

Türk ve Dünya kamuoyunun hafızasına yanlış not edilse de, İran radikalizminin başlangıcı Humeyni’den sonradır. Özellikle Alman ekolüne mensup idarecilerin işbaşına gelmesiyle birlikte İran Yayılmacılığı fikri yeniden canlanmıştır. 1990’lı yıllardan itibaren Alman İstihbaratı, İran’ın İstihbarat ve Güvenlik kurumlarını yeniden inşa etmiş, Türkiye ve bölgedeki Hizbullah yapılanmaları zirveye ulaşmıştır. Diğer yandan İran, Türkiye’de bir İran ekolü oluşturmak için büyük çaba ve paralar harcamış, kitaplar yayınlamıştır. İran’daki Humeyni sonrası radikaller, Devletin kilit noktalarından adeta Türkleri silmişlerdir.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen Türkiye, bugüne kadar İran’a ihanet etmemiş ve komşuluk ilişkilerini bozmamıştır. İran’ın Irak ve Suriye’yi doğal koruma ve yayılma alanı olarak kabul ettiği açıktır. Irak ve Suriye’nin istikrara kavuşmasında ve merkezi yönetimlerinin güçlendirilmesinde Türkiye’nin desteği hayati önem taşımaktadır. Nitekim Irak Hükümeti, Türkiye ve Türklerin desteğiyle, Barzani’nin Bağımsızlık isyanını başarısızlığa uğratmış ve Daiş Terör Örgütü’ne karşı da kesin bir zafer kazanmıştır.

Türkiye’nin istikrarlı dostluk çabalarına karşılık İran’daki bir kısım radikallerin Türk düşmanlığı hala devam ediyor. Bu radikaller, hem Humeyni’ye hem de Caferi mezhebine ihanet içindedir. Bu radikal gruplar aslında mücadele ettiklerini düşündükleri İsrail, ABD ve Almanya’nın çıkarlarına hizmet etmektedir. Özellikle radikal grupları yönlendiren bazı komutanlar ve istihbarat şefleri, batılı istihbarat örgütleriyle yakın işbirliği içerisindedir. 1988’den hemen sonra, PKK Terör Örgütü’ne Türkiye sınırları boyunca Eğitim Kampları tahsis edilmesinde bu ilişkiler rol oynamıştır. İran istihbarat elemanlarının Avrupa’da, Körfez’de ve hatta ABD içinde serbestçe hareket etmeleri, kimi zaman açık suikast eylemlerine karışmaları bu işbirliğinin sonucudur. Lübnan Hizbullahı üzerindeki en etkili batılı istihbarat servisi Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı’dır. Bugünlerde CIA ile flört eden Fransız DGSE, Hizbullah’ın kontrolündeki Güney Beyrut ve Lübnan’da çok rahat hareket etmektedir. Ve MOSSAD, İran’daki radikalleri kışkırtmak suretiyle bölgedeki istikrarsızlığı yaymak için sürekli çalışma yapmaktadır.

İran’ın Siyasi Liderleri, güvenlik ve istihbarat kurumları içerisindeki Radikal Yöneticileri iyi izlemelidir. İran toplumu hala patlamaya hazır bir bomba gibidir. Yabancı İstihbarat Servisleri, İran Güvenlik Kurumları içerisindeki işbirlikçileri vasıtasıyla tehdit, baskı, işkence ve iç düşmanlığı sürekli körüklemektedir.

Türkiye, İran’ın bir iç savaşa sürüklenmesini hiçbir zaman istemez. Türkiye Güvenlik sorunlarını büyük ölçüde çözmüş güçlü bir ülkedir. Buna karşılık İran’ın Güvenlik Zafiyeti ve Askeri Gücü gün geçtikçe zayıflamaktadır.

İran Yönetimi, özellikle Askeri ve Güvenlik Kurumları içindeki Radikal Yöneticileri en kısa zamanda kontrol altına almalıdır. Radikaller, Türk – İran dostluğunu bozma peşindedir. Türkiye, Merkezi Hükümet tarafından Irak’ta işgalci olarak görülmekten rahatsızdır. Kerkük – Ceyhan Boru Hattının genişletilmesi, İranlı radikaller yüzünden gecikmektedir.

Kısacası İran, Türkiye’ye İhanet etmemelidir. Bunun bedeli çok ağır olacaktır.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director