Türkiye’nin İŞİD Kararı Doğru! Provokasyonlara Dikkat Etmeli!

Türkiye, İŞİD’e karşı yürütülecek askeri operasyon bildirisine imza atmadı. Karar son derece doğrudur ve Türk toplumunun bunu sebeplerini iyi anlaması gerekir.

Dünya kamuoyunu genel olarak ABD çıkarları yönlendirir. ABD’nin 11 Eylül 2001’de başlayan, Tehditle Varolma Politikası’nın yeni bir örneği ile karşı karşıyayız. Geçmişe kısa bir göz atarsak, ABD’nin askeri operasyonlarının düzmece gerekçelerle yapıldığını görebiliriz.

Öncelikle, bugünlerde yıldönümünü yaşadığımız 11 Eylül Saldırıları hala açıklığa kavuşmadı. ABD yönetimi, 11 Eylül Soruşturma Komisyonu’nun başına tecrübeli istihbaratçı ve diplomat Henry Kissinger’i getirmiş ve bütün üyeler Başkan Bush tarafından tayin edilmişti. Kissinger, ABD’nin dünyadaki büyük örtülü operasyonlarında başrolü oynayan kişiydi. Komisyon’un çalışmalarına ilişkin pek çok eleştiri yayınlandı. Komisyonun, 11 Eylül Saldırısını El Kaide ve Saddam Hüseyin ile ilişkilendirmek için zorlandığı açıkça ifade edildi. 11 Eylül Saldırısı’na ilişkin daha yüzlerce şüpheli konuyu yeniden aktarmaya gerek duymuyoruz. Hatta rapor sonucuna göre, uçaklarla intihar saldırılarını düzenleyenlerin ve El Kaide’nin finansörü Suudilerdi. Buna rağmen, ABD ile Suudi Arabistan hep dost kaldılar.

ABD, 11 Eylül’ü gerekçe göstererek önce Afganistan’ı ve ardından Irak’ı işgal etti. İşgalleri meşrulaştırmak için aynen bugün olduğu gibi NATO ve İslam ülkeleri sürece dahil edildi. Hem Afganistan hem Irak Operasyonları başarısızlığa uğradı. Askeri operasyonlarda yüzbinlerce insan, kadın, çocuk hayatını kaybetti.

Dünkü tehdit El Kaide ve Taliban idi, bugünkü tehdit İslam Devleti. El Kaide ve Taliban tehdidini yaratan ABD idi, El Kaide bahanesiyle Afganistan’a, Yemen’e, Sudan’a ve Ortadoğu’nun en stratejik bölgelerine yerleşen yine ABD oldu.

Bugünkü IŞID yani İslam Devleti Operasyonu’nun temel hedefi de yine ABD’nin bölgeye yerleşme çabasıdır. Önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi, Islam Devleti Örgütü’nün oluşumunda başta Rusya, ABD, İran, Irak Şii Hükümeti, Suud ve Körfez Ülkelerinin hepsinin önemli payı vardı. Rusya’nın beklentisi Esad Hükümetinin meşrulaştırılması ve dikkatlerin Ukrayna’dan Ortadoğu’ya çekilmesiydi. ABD’nin beklentisi ise Irak ve Suriye’deki Şiilere karşı Sünnilerin güçlendirilmesiydi.

Bugün Suriye’de, Esad Yönetimi başkent Şam’a sıkışmış durumdadır. Şam’ı bazı dış mahalleleri bile muhaliflerin eline geçmiştir. Suriyeli muhalifler biraz desteklense Esad yönetimi düşecektir. Ancak ABD’nin hedefi, bölgenin yeniden oluşumunda Koalisyon Lideri olmak ve Radikal İslamcıların Suriye yönetimine gelmesini önlemektir.

Planlanan askeri operasyonlar, bölgedeki yangını söndüremeyecek ve bütün dünyaya yayılmasına sebep olacaktır. Bölgeye bir şekilde ölmeye gelmiş binlerce İslamcı Savaşçı ile aynı çizgide ve aynı inançta daha yüzbinlerce Radikal İslamcı bütün dünya ülkelerinde yaşamaktadır.

Düşünceler ve inançlar savaşlarla önlenmez. Bunu başarabilseydi, yıllardır Filistinlilere karşı her türlü katliamı gerçekleştiren İsrail yapabilirdi.

ABD, kovboyluk mantığından sıyrılıp hala modern bir devlet olamamıştır. Silahla her sorunu halledebileceğine inanmış ve defalarca da bu konuda başarısız olmuştur. Bugün demokrasi adına bütün Ortadoğu ve İslam dünyası çatışma ve savaş alanı haline gelmiştir. Eğer amaç demokrasi ve aydınlanma olsaydı, harcanan milyarlarca doların belki de yüzde biriyle çok daha büyük başarılar kazanılabilirdi.

Türk Hükümeti, Büyük Ortadoğu projesine destek olmakla büyük hata yapmıştı. Bugün bunun acı sonuçlarını yaşıyor.

Bununla birlikte, Ortadoğu savaşına karışmama konusundaki karar –eğer gerçekten doğruysa- son derece doğrudur. Bu savaşta ABD ve Körfez Arap ülkelerinin hiçbir riski yok. Araplar parayı verecek, ABD ise hiçbir hava savunma sistemi olmayan Irak ve Suriye’deki hedefleri bombalayacak. Asıl risk, kara savaşını yürütecek ülkelerin olacak.

Türkiye Afganistan operasyonundaki sınırlarını kesinlikle aşmamalıdır.

Batı ülkeleri, Suriye konusunda da ikiyüzlü davranmış ve hala aynı tavrını sürdürmektedir. ABD’nin öncülüğünde kurulan İslami Cephe’nin en büyük savaşçı gurubu Ahraru Şam’ın lideri ve komutanları, geçtiğimiz gün şüpheli bir bombalı saldırı ile toptan öldürüldüler. Bu eylemde, Batılı ve Suud istihbaratlarının yardımı olduğuna ilişkin yaygın bir kanaat var. Şam Grubu, kendilerine saldırmadığı sürece IŞID ile savaşmayacaklarını açıklamıştı.

ABD, Türkiye’nin kararına yine zorbalıkla karşılık verirse önümüzde üç konuda büyük sorunlar bulunmaktadır:

  1. İstihbarat örgütlerince Türkiye şehirlerinde patlatılacak –Reyhanlı benzeri- IŞID markalı bombalar Türkiye yönetimini zor duruma düşürebilir.
  2. PKK Terör Örgütü’nün hâkimiyet alanındaki bölgelerde federatif yapılar kurması kolaylaştırılabilir.
  3. Türkiye, 2015 ile birlikte büyük bir ekonomik krize sokulabilir.

ABD, kendi çıkarlarını düşündüğü kadar dostlarının güvenlik sorunlarını da dikkate almalıdır. CIA, MI6 ve MOSSAD gibi örgütler, Türk toplumuna yönelik gizli operasyonlardan uzak durmalıdır. Batı ülkeleri dostlarına ihanet etmeyi bırakmalıdır.

2003 Tezkere kararı sonrasında, ABD’nin Türk Ordusuna karşı yürüttüğü psikolojik savaşın yaraları hala kapanmamıştır.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director