Site icon ManazNet

Hadis’te Değişim

Kuran ayetlerinin büyük bölümü, inananlar tarafından sorulan meseleler, gelişen olaylar çerçevesinde açıklanması gereken hususlar ve benzeri etkenler neticesinde bildirilmişti. Şüphesiz, bu sorunların intikal ettiği ilk yer Peygamber Hz Muhammed idi. Hz Peygamber’e ulaşan problem iki şekilde çözüme ulaşırdı. Mesele ya ilahi Vahiy yoluyla, ya da Hz Peygamber‘in kendi içtihadı ile açıklığa kavuşturulurdu. Herhangi bir ihtilaf, bir olay veya  bir sual nedeniyle hüküm vermeyi gerektiren bir husus olduğunda, Hz Peygamber önce bu konuda bir ayet bildirilmesini beklerdi. Eğer  Allah tarafından, bu mesele hakkında bir veya birkaç ayet bildirilirse; Hz Peygamber, vahyedilen bu ayetleri uyulması gerekli bir esas olarak Müslümanlara tebliğ ederdi. Şayet mesele vahiyle açıklığa kavuturulmazsa, Hz Peygamber konunun kendi içtihadına bırakıldığı kanaatine varır ve içtihadda bulunarak hüküm verirdi.  Hz Peygamber, bu tür içtihadlarında bazan isabet eder, bazan da yerinde bulunmayan içtihadı vahiy yoluyla düzeltilirdi.[1] Bu misalleri şöyle sıralayabiliriz:

Kuran’da işaret edilen hususlar dışında, Hz Peygamber‘in, bazı suallere karşılık olarak verdiği cevap ve hükümler niteliğinde olan hadisleri çoğunluktadır. Bu nedenle, çok soru sorulmasını yasaklayan ayet ve hadisler bulunmaktadır. Nitekim Hz Peygamber, Müslümanlara çok sual sormayı yasaklamış ve şöyle söylemiştir : “Müslümanların, Müslümanlar hakkındaki en büyük hataları, Müslümanlar üzerine haram kılınmamış bir şey hakkında sual sormaları ve bu sualden dolayı o şeyin haram kılınmasıdır.” “Allah (bazı şeyleri) farz kılmıştır ki, onları zayi etmeyiniz. Bazı sınırlar koymuştur ki, bunları aşmayınız. Bazı şeyleri haram kılmşıtır ki, bunları ihlal etmeyiniz. Bazı şeyleri de unutmamış, fakat size rahmet olsun diye sükutla geçmiştir ki, onları da siz araştırmayınız.”[5]

Hz Peygamber, Kuran’da işaret edilip, isabet etmediği için uyarılan içtihadları dışında da bazı içtihadlarda bulunmuştur. Bunların hangi alana münhasır olduğu konusu tartışmalıdır. Eşariler ile Muzetile bilginlerinin çoğunluğu; Hz Peygamber‘in şer’i hükümlerde içtihadını caiz görmezler. Kadı İyad ve Cubbai’ye göre; Hz Peygamber, hükümlerde değil, diğer dini ve savaş ile ilgili konularda içtihad edebilir. Kemal İbn Hümam (V. 861/1261), Fıkıh İmamlarının çoğunluğunun, Hz Peygamber‘in her konuda içtihad edebileceği görüşünde olduklarını belirtirek şunları söyler :

Hz Peygamber, şer’i hükümlerde, savaşlarda ve dini işlerde herhangi bir şeyle sınırlı olmaksızın mutlak olarak içtihad yapmakla emredilmşitir. İmam Malık, İmam Şafii, Ahmed b. Hanbel gibi usülcülerin ve hadiscilerin çoğunun mezhepleri bu merkezdedir. Bunun delili : “Allah seni affetsin. Neden onlara musaade ettin?” ayetidir. İtikadi meselelerde kesinlik ifade eden nas bulunduğu için bu saha içtihada elverişli değildir.

Şeriat sahibi buraya dalmayı menetmiştir. Peygamber’in şer’i meselelerde içtihad ettiği sabit olmuştur. Yalnız şu var ki, Peygamber içtihad eder de isabet edemez ise, hata üzerinde bırakılmaz. Ayrıca şu da akıldan uzak değildir ki; Peygamber’in içtihadda hata etmesinin caiz olmasında, İnsan düşüncesinin ne kadar yüksek olsa da hata ihtimalinin olduğuna delalet eder. Fakat vahiy öyle değildir. Peygamber’in hataya düşmesini inkar etmek ve “Allah seni affetsin, neden onlara izin verdin” ve “Bir Peygamber için yurdunda kuvvetle yerleşmedikçe esirler almak vaki değildir” ayetlerini, bir zaruret olmaksızın, Kuran-ı Kerim’in kemaline helal getirecek şekilde zahirlerinin hilafına tevil edenlerin sözü, Peygamberlerin şanını daha fazla yücelteceğiz diye hiç bir ilim adamının demeye cesaret edemeyeceği bir sözdür. çünkü yapılan  içtihadda hata, onların yüce şanına noksanlık getirmez. Fakat Kuran’ın belagatını ihlal etmek çok tehlikelidir. Hiçbir Müslüman buna cesaret edemez.[6]

Hz Peygamber‘in içtihadı şeklinde bize intikal eden bütün haberler aslında ihtilafa düşülen konulardır. İhtilaf olduğu veya Hz Peygamber‘in görüşünün isabet kaydetmemesi nedeniyle, Hz Peygamber‘in içtihadı olarak nitelenmiştir.Ancak, burada şunu ifade etmek gerekir ki; Hz Peygamber‘in o konuda vahiy bildirilmediği için, hakkında hüküm verdiği, üzerinde ihtilaf olmayan veya tartışmasız kabul edilen konular çoğunluktadır. Üzerinde ihtilaf edilmediği için bunları Hz Peygamber‘in birer içtihadı kabul etmemek yanlış olur.

Hz Peygamber’in sağlam olduğu kabul edilen bütün hadisleri birer kişisel içtihaddır ve bunlar dönemin ihtiyaçlarına göre söylenmiş hususlardır. Yoksa, Peygamberlerin şeriatlarında ve şeriatların da kendi içinde değişme olduğuna göre, Peygamberin yüzyıllar önce verdiği kararların değişmez doğrular olduğunu söylemek Kuran’a aykırıdır. Hz Peygamber’in o çağda doğru olan bazı görüşlerinin bugün için akıl ve bilimle çatışması ve yanlış olması mümkündür. Hz Muhammed, ahlaken yüce bir insandır. Hatasızlığı ve kusursuzluğu ahlakındadır. O da bazı görüşlerinde yanılabilir ve hata edebilir.

Nitekim kaynaklarda, Hz Peygamber‘in birer içtihadı olarak nitelendirilen söz ve davranışlar oldukça çoktur. Biz bunlardan, çeşitli konular ile ilgili en önemli örnekleri özet halinde vermek istiyoruz :

Hz Peygamber‘in aklın kullanılması konusundaki tavrını, kendisine ait şu hadis ile noktalayalım :

“Bana vahyolunmayan hususlarda, aranızda reyimle (kendi aklımla) hükmederim.” “Size kendi reyimle birşeyi emredersem, unutmayın ki, ben sadece bir insanım.”[12]

Hz Peygamber‘in de ifade ettiği gibi, Onun Kuran ayetleri dışında ortaya koyduğu hükümler kendi içtihadı, kendi görüşüdür. Her insan gibi bu görüşünde isabet edip etmemesi mümkündür. Ayrıca verdiği hükümler, dönemin ihtiyaç ve şartlarıyla doğrudan ilgilidir.

KAYNAK: Dr Abdullah Manaz, Siyasal İslamcılık II, Türkiye’de Siyasal İslamcılık, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 1. Baskı, Ocak – 2008, İstanbul, sh.500.


[1]İslam Teşrii Tarihi, Abdulvahap Hallaf, s. 15.

[2] Mebahis fi Ulumi’l Kuran, Suphi Salih, s. 35.

[3] İslam Teşrii Tarihi, Abdulvahap Hallaf, s. 15,16.

[4] İslam Teşrii Tarihi, Abdulvahap Hallaf, s. 16.

[5] İslam Teşrii Tarihi, Abdulvahap Hallaf, s. 17.

[6] Peygamberimizin İçtihadları, A. İ. Ebu’n Nasr, s. 50-53.

[7] Mebahis fi Ulumi’l Kuran, S. Salih, s. 34,35; Huccetullahi’l Baliğa, Ş. Veliyullah, c. II, s. 184.

[8] Peygamberimizin İçtihadları, A. İ. Ebu’n Nasr, s. 128,129.

[9] İslam Hukukunda İçtihad, H. Karaman, s. 37,39.

[10] Peygamberimizin İçtihadları, A. İ. Ebu’n Nasr, s. 86,100-102.

[11] Peygamberimizin İçtihadları, A. İ. Ebu’n Nasr, s. 116.

[12] İslam Hukukunda İçtihad, H. Karaman, s. 41.

Exit mobile version