Lice ve Taksim Birleşmez!

1 Haziran’da Taksim’de başlayan ve milyonlarca insanın herhangi bir parti veya siyasi çizgi gözetmeksizin bütün Türkiye’de yaptığı protestolar Kürtçü grupların ve PKK’nın iştahını kabartmış görünüyor.

Çoğu yabancı servislerin kontrolündeki bazı aşırı sol örgütlerin, bu gösterileri sahiplenerek çeşitli meydanlarda çadırlar kurduklarını ve doğrunun yanlışa karıştığını da Türk Gençliği görmektedir. Bu gençliğin ekseri çoğunluğu Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerini yürekten benimsiyor ve kendilerini bu aşırı grupların hiçbirine yakın bulmuyorlar. Bütün dünyaya örnek olacak barışçıl gösterilerin, her biri ince bir zeka ürünü olan direniş türkülerinin ve mizah anlayışının sahibi son 10 yılda yetişen işte bu gençliktir. Bunların çoğu ne PKK katliamlarını hatırlar ne 12 Eylül öncesi ve sonrasının karmaşık çatışmalarını ve kaosunu.

Bu Türk Gençliği, insanların etnik ve dinsel ayrılıklarına bakmadıkları gibi, eski nesil gibi haremlik selamlık düşüncesine de sahip değiller. Nereden biliyor, ahkam kesiyorsunuz? Çünkü bunlar bizim çocuklarımız, dindar olsun veya olmasın teknoloji dünyasında yetişen, sadece bu ülkede olanları değil, bütün dünyadaki gelişmeleri ayrıntılı olmasa da gören, duyan, farkında olan çocuklarımız.

Kafalarını kuma gömen, değişmekte direnen, dediğim dedik, sadece kendini hak yolda görenler sanırım eski nesil. Kendilerini herkesten akıllı gören, insanları baş – ayak diye ayıran, yönetmeye emretmeye alışmış, kulluktan kölelikten hoşlanan, baş kaldıranı aksi söz söyleyeni çat bir tokatla susturan, sindiren bir eski nesil. Dünyanın hem de çok kısa bir zamanda değiştiğinin farkında olmayan, hala eskide yaşayan ve işte o gerici ve yobaz kavramına tam da uyan bir eski nesil.

Gericilik sadece Din ile ilgili bir kavram değil şüphesiz. Dünyaya ve olaylara tek bir pencereden, bir ideolojiden, bir inançtan bakmak da aynı şey…  İnsanları bireysel tercihleri ile yargılamak, herkesi Küp, Dikdörtgen yapmaya çalışmak da aynı… İnsanları aynı kıyafete sokmak da, örtüsüyle yargılamak da…

İşte bu yüzden her konuda “Yeni bir şeyler söylemek lazım”. Değişmek lazım. Dinde, düşüncede, felsefede, siyasette yenilik gerek.  Diktaya, sömürüye, terör ve toprak ağalarına, emperyalizme, ruhban sınıfına, kısaca insanları ve düşünceleri köleleştiren her şeye karşı yeter demek lazım. Ama yıkmadan, öldürmeden, şiddete başvurmadan, insanca ve özgürce. İnsanlar özgürlük adına kendi sonsuz isteklerine ve heveslerine (nefsine) de esir olmamalı. Kendi kararlarımızı kendimiz vermeli, örgütlerin, cemaatlerin, önderlerin köleliğinden kurtulmalıyız. Peşpeşe takılmış önünü görmeyen tırtıllar gibi değil, kol kola girmiş aynı geleceğe yan yana yürüyen insanlar olmalıyız. Sadece tüketen değil üreten, dağıtan, yaşatan, koruyan, birleştiren, sevdiren, aklı başında ortak akılda buluşan bireyler olmalıyız.

Bu sebeple, Türk gençliğinin geçmişe olan isyanını Türk Milletini bölmek ve Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak için kullanacağını düşünenler yanılmaktadır. Bu isyan zaten toplumu etnik ve dinsel olarak bölenlere, yıkanlara ve terör örgütleriyle ortak olanlara bir isyandı.

Kısacası Lice ve Taksim birleşmez.

Türk Bayrağı’nın yanında başka bir bayrağa yer olmaz. Siz de mi anlamadınız?

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director