Hainle Pazarlık mı? İnce bir siyaset mi?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, geçmişte hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği bir noktaya geldi: Binlerce insanını, askerini, polisini, öğretmenini, çocuğunu, kadınını öldüren Terör Örgütü’nün lideri ile pazarlığa oturdu.

Bütün kamuoyu araçları ile bu pazarlık desteklenmeye ve hoş görülmeye çalışılıyor. Herkes bir çözümden bahsediyor ama, çözüme ilişkin hiçbir ipucu veya ortaya konulmuş şartlar yok.

Ortada olan gerçekler şunlar:

  • Sevr ile başlayan süreçte Batı tarafından planlanmış Ortadoğu Kürt Devleti planı büyük mesafe katetmiş.
  • Irak’ın kuzeyinde ilan edilmemiş Irak Kürt Devleti hazır bekletiliyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi Türkmenlerini bile feda edercesine Barzani ile sıcak ilişkilerini sürdürüyor ve Irak’ın meşru hükümeti ile düşmanlık politikası yürütüyor.
  • Suriye’deki Esat rejiminin neredeyse sonuna gelinmiş. ABD, Rusya ve Çin gizlice bazı asgari müştereklerde anlaşmış görünüyor. Suriye rejimi bu haliyle yıkılacak olursa, Haseki Kamışlı bölgesinde yeni bir PKK destekli bir Kürt Federasyonunun insan altyapısı hazır durumda.
  • Suriye’den sonra İran’ı yıkmak için ABD’nin ihtiyaç duyacağı en önemli sivil isyan tabanı da yine PKK destekli İran Kürtleri.
  • Şartlar böyle olunca, ABD’nin PKK’dan vazgeçmesi ve ezilmesine izin vermesi neredeyse imkansız. Tek yol, Türkiye ile PKK’nın uzlaşması. Yeni Ortadoğu düzeninde Birleşik Kürt Devleti’nin anahtarı burada gizli.
  • Türkiye’nin PKK ile uzlaşması için vermesi gereken Anayasal tavizler var. Bunları verince, Anadolu’nun tepkisi nasıl olacak? Bunu kimse tahmin edemiyor. Örtülü destekli kamuoyu araştırmaları ne söylerse söylesin, Türk halkı olayları sessizce ve ibretle izlemeyi yeğliyor.

Şartlar ve gerçekler özetle bunlar. Aslında en tehlikeli sürece girmiş bulunuyoruz. PKK’nın güçlü bir Anayasal taviz almadan barışa yanaşması çok zor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de bu tavizi vermesi büyük bir risk. Bu sürecin açık bir sonucu var:

  • PKK’nın siyasi ve askeri kanadı arasında ayrışmalar, bölünmeler ve çatışmalar olsa da neticede askeri kanadın talepleri öne çıkacak. Bu talepleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti kabul ederse, bu anlaşma bu devletin de sonu olur ve yeni bir Cumhuriyet kurulmuş olur ama adı Türkiye olmaktan ziyade ancak Osmanlı olur, O da kısa zamanda eskisi gibi parçalanır gider.

Osmanlı’nın 1900’lü yılların başında yaşadığı bütün şartları aynen yaşıyoruz, sonucu da tarihten farklı olmayacak gibi görünüyor. Tarihten ibret alsaydık, tekerrür etmezdi!

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director