Almanya Ortadoğu’da Terörü Besliyor!

Almanya, Türkiye’nin İŞİD‘e yönelik saldırısını anlamış ama PKK‘ya yönelik müdahaleye anlam verememiş. Türkiye de Alman silahlarının PKK ve DHKP-C terör örgütlerinin elinde olmasına bir anlam veremiyor.

Geçtiğimiz günlerde DHKP-C Terör Örgütü’nün Gazi Mahallesi‘ndeki gösterilerde MP5 makineli tabancalarla gösteri yapması önemli bir işaretti. Teröristlerin elindeki silahlar Almanya’nın ürettiği Heckler & Koch MP5 türündendi. Sadece birkaç silahtan hareketle geniş bir yargıda bulunmak yanlış diye düşünülebilir ancak, yine geçtiğimiz günlerde Batılı medya örgütleri İŞİD tarafından kullanıldığı söylenen -ve PKK Terör Örgütünce ulaştırılmış- MKE damgalı bazı silah kovanlarının resimlerini yayınlayarak Türkiye’yi İŞİD destekçisi ilan etmişlerdi. Halbuki, MKE mermileri bütün NATO envanterinde bulunan ve her ülkenin kolayca elde edebileceği türden mühimmatlardı. Hatırlanacağı gibi, Türkiye Kıbrıs‘a müdahale ettiğinde Kıbrıslı Rum Teröristler bile MKE mermileri ile karşılık vermişlerdi.

Almanya‘nın Ortadoğu’daki Terör örgütlerine yaptıkları destekler böyle birkaç tabanca veya mermiden ibaret değil şüphesiz. Öncelikle, Ortadoğu’nun en büyük Terör Devleti İran‘ın Nükleer Tesisleri’ni Alman Siemens şirketi kurmuştu. 1990’lı yılları takiben Almanya, İran ile en yüksek düzeyde Gizli İstihbarat Anlaşmaları yapmış ve hem İran İstihbarat Örgütü‘nü hem de bütün bölgedeki Hizbullah Terör Örgütleri‘ni yeniden yapılandırmıştı. Aynı şekilde, Türk Hizbullah‘ı da yine Alman menşeli hücre yapılanmaları ile teşkilatlanmıştı. Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı‘nın İran ve Hizbullah güvenlik birimleri ile derin dostlukları vardı.

Almanya’nın OrtaDoğu’da gözü gibi beslediği bir başka örgüt de PKK Terör Örgütü idi. PKK Terör Örgütü’nün dünyadaki en geniş siyasi ve finansal yapısı eskiden olduğu gibi bugün de Almanya‘da yerleşik bulunuyor. PKK Terör Örgütü’nün Afganistan‘dan Zahedan, Pejak eliyle Kandil, Irak, Suriye, Kıbrıs Rum Kesimi, Türkiye ve Hollanda‘ya uzanan Uyuşturucu Koridoru‘nun en büyük patronu olduğu Almanya yönetiminin de yakından bildiği gerçeklerdendi. Alman Meclis üyelerinin zaman zaman ve en kritik dönemlerde Türkiye’ye ve GüneyDoğu illerimize yaptıkları siyasi ziyaretler ve kışkırtmalar hiç eksik olmadı. Yine Alman parlamenterlerin PKK Terör Örgütü‘nün bayrakları ile çektirdikleri fotoğraflar unutulmadı. Türkiye’nin ve Almanya’daki Türk kamuoyunun baskıları neticesinde PKK Terör Örgütü‘nü terör listesine almak zorunda kalan Almanya, örgütün siyasi yapılanmasına hiç dokunmadı ve aksine önemli finansal yardımlarda bulundu.

PKK Terör Örgütü ile İŞİD Terör Örgütü‘nün stratejik savaş tiyatroları, Almanya ile PKK Terör Örgütü’nü daha da yaygınlaştırdı. İŞİD Terör Örgütü’ne katılan 400 civarında vatandaşının Almanya‘dan çıkışına sessiz kalan -ve belki de kurtulduğu için sevinen- Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı, kendi suçlarını örtbas edip, yüzsüzce başkalarını suçlamaya kalkıştı. Son olarak, Barzani Peşmergelerine gönderilen bazı silahların sandıklar halinde Kandil‘e de ulaştığı anlaşıldı ve Alman basınında ve kamuoyunda eleştirilere konu oldu.

Şimdi Almanya çok daha büyük bir anlaşma peşinde, Ortadoğu’da Esad Hükümeti‘ni ve Hizbullah Terör Örgütlerini besleyen İran ile büyük bir silah anlaşmasına hazırlanıyor. ABD‘nin ambargoları kaldırmasını fırsat bilen Alman firmalarının temsilcileri yine Tahran otellerini doldurmaya başladılar. Hatırlanacağı gibi, 1990’lı yılları takiben de Almanya ve İran‘ın karşılıklı ticaret hacimleri birinci sıradaydı.

Almanya, Türkiye’ye söz söylemeden ve PKK Terör Örgütü’nü desteklemeden önce kırk kez düşünmeli…

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director