Almanların Ortadoğu Operasyonları!

Son günlerde Almanya’nın Ortadoğu aşkı yeniden alevlendi. Barzani Peşmergelerine silah yardımı yaparken, PKK ile de dostluk şarkıları söylüyor.

Almanya, 1871’den itibaren Avrupa’nın en güçlü emperyalist ülkelerinden biri haline gelmişti. O dönemde, Osmanlı Ordusu ile yakın ilişkiler kuran Almanlar Türklerin de en yakın müttefikiydi. Berlin Bağdat Demiryolu, hem Ortadoğu petrollerinin hem de demiryolu hattındaki yeraltı kaynaklarının Almanya’ya taşınması için yapılmıştı.

Almanlar Türkler ile müttefik olmalarına rağmen, Ortadoğu’da hep kendi hedeflerinin peşinde koştular. Osmanlı ordularının Ortadoğu’daki yenilgilerinde Alman komutanların büyük payı oldu. Alman hayranı Türk komutanları Osmanlı’yı Birinci Dünya Savaşı’na sürüklediler ve sonunda birlikte yenildiler.

Almanya 1930’lu yıllardan sonra yeniden güçlendi ve Avrupa’nın en büyük militarist devleti haline geldi. Nasyonal Sosyalizmi hayata geçiren Nazi Almanyası, dünyadaki benzer ırkçı hareketlere de büyük ilham kaynağı oldu. Yahudilere karşı dünyanın en büyük soykırımını gerçekleştiren Naziler, II. Dünya Savaşı’ndan da yenilgiyle çıktılar.

Askeri bir devlet olan Almanya, 1944 yılında yenildiğini gördü fakat yeni Alman yapılanması için savaşı bir yıl daha uzattı. Gehlen yönetimindeki Alman Askeri İstihbarat Servisi, yetişmiş bütün Alman subaylarını dünyanın dört bir yanına dağıttı. Bunların kimi Güney Amerika ülkelerine, Kimileri Asya ve Afrika’nın en stratejik ülkelerine, bazıları da İslam coğrafyasına gittiler. Gehlen kendi yakın arkadaşları ile ABD’ye iltica etti ve Rusya’ya karşı casusluk faaliyetleri yürütmek amacıyla CIA’yı yeniden yapılandırdı.

Dünyaya yayılan yetişmiş Alman subayları, Gehlen ekolünün kontrolünde pek çok konuda psikolojik savaş yürüttüler. Burada bunlardan sadece birkaç temel konuyu vurgulamak istiyoruz:

Siyasal İslamcı Hareketlerin Organizasyonu: Almanların en başarılı olduğu faaliyetlerden ilki Kuzey Afrika, Mısır ve Türkiye’deki Siyasal İslamcı Hareketlerin Organizasyonu oldu. 1950’li yıllardan sonra Mısır’daki Müslüman Kardeşler Örgütü’nün felsefi ve psikolojik alt yapısının kurulmasında ve ilk Filistinli direniş gruplarının oluşturulmasında Alman istihbaratçılar önemli rol oynadı. Alman subayları Müslüman kimliğine büründüler ve Arap isimleri alarak bulundukları ülkenin saygın kişileri arasına girdiler. 1960’lı yıllardan sonra Türkiye’de gelişen Milli Görüş Hareketi, Alman ekolünün bölgedeki en önemli temsilcisiydi.

Aşırı Irkçı Gruplar ve Fikirler: Türkiye’de Atatürk’ün önderlik ettiği Türk Milliyetçiliği hareketi temel olarak Kültür Milliyetçiliğine dayanıyordu. 1950’li yıllardan sonra ortaya çıkan bazı aşırı Türk Irkçısı grupların oluşumunda da yine Gehlen ekolünün ve Türkiye’deki uzantılarının önemli desteği oldu.

Siyonizm Teşvikçiliği: Belki de Dünya’da ve Türkiye’de bilinmeyen ve konuşulmayan bir başka önemli husus Alman askeri istihbaratçılarının Siyonizm’in gelişmesindeki önemli rolüdür. Yahudi Soykırımı döneminde el konulan Yahudi kimlikleriyle Avrupa ülkelerine, ABD ve Filistin’e giden çok sayıda Alman subayı oldu. Bunlar, Almanca konuşan ve Alman kültürüyle yoğrulmuş Eşkenaz’lar içerisinde kolayca kayboldular. 1960’lı yıllardan sonra alevlenen Arap Yahudi savaşında Siyonizm’in en acımasız savunucuları Eşkenazlar oldu.

Baas Felsefesi: Suriye ve Irak gibi ülkelerde kurulan Irkçı Baas Partisi, Alman İstihbaratı’nın öncülük ettiği en önemli yapılanmalar arasındaydı. 1970’li yıllarda Irak Kimyasal Silah Sanayisi’nin geliştirilmesinde Alman firmaları önemli destek verdiler.

İran ve Hizbullah Destekçiliği: Almanya’nın Ortadoğu sorununa en büyük katkısı İran’ın güçlendirilmesi ve silahlandırılması oldu. Humeyni’nin Türkiye, Irak ve Fransa sürgünlerinde Gehlen ekolünün önemli yardımları oldu. 1989’da Doğu ve Batı Almanya birleşince Alman istihbaratının gücü zirveye ulaştı. Almanya İran İstihbaratının yeniden yapılandırılması, Türkiye ve Körfez ülkelerindeki Hizbullah örgütlerinin kurulması ve İran’ın Nükleer faaliyetlerini geliştirmesinde en büyük rolü oynadı.

PKK Terör Örgütünün Desteklenmesi: 1985 sonrası Türkiye’deki PKK terör örgütünün Avrupa’daki en büyük destekçisi yine Almanya idi. Bu konuda fazla söze gerek yok; isteyen herkes İstanbul Askeri Müzesindeki terör örgütünün kullandığı Alman askeri üniformalarını görebilir.

Özellikle son bir aydır Almanya, Ortadoğu’da Etkin Bir Oyuncu olmak için yeniden devreye girdi. Arap Selefi Hareketi’nin destekçisi İngiltere, Almanya ile Türkiye arasındaki muhtemel bir ittifakı önlemek için Almanya’nın Türkiye’yi dinlediğine ilişkin eski raporları deşifre etti. Geçtiğimiz gün ise, bu kez Alman İstihbaratı NSA (Amerikan Milli Güvenlik Ajansı)’nın Türkiye’yi nasıl dinlediğini gündeme getirdi. 2011 Aralık ayında Cudi’deki PKK’lılar ve Kürtlerin, ABD istihbarat bilgisine dayanılarak öldürüldüğünü açıkladılar.

Bu telaşın bir başka önemli sebebi şüphesiz ki, Yeni Türkiye Başbakanı Davutoğlu’nun Almanca eğitim veren bir liseden mezun olması. Şimdi bölgede Rusya, Almanya ve İran’dan oluşan geleneksel eski bir ittifak var. Almanlar ve Ruslar, Ukrayna konusunda çoktan anlaştılar. Şimdi bütün güçleriyle Ortadoğu’ya yöneldiler. Ruslar PKK’yı, İran hem Irak hükümetini hem Peşmergeleri, Almanya ise genel olarak Kürtleri destekliyor. İngiltere, sessiz ve derinden Selefi Arap Hareketi’nin arkasında dururken, ABD yeniden kaybetmeyeceği bir strateji belirlemeye çalışıyor. ABD, Kürtlere destek vermeyi sürdürürse sonuçta bölgede kazanan yine Rus – Alman ittifakı olacak.

Bu yüzden ABD Savunma Bakanı Türkiye’ye geliyor ve pazarlıklar başlayacak. ABD, Büyük Ortadoğu’daki en büyük ve son savaşını yapıyor. Ya İngilizler gibi bu topraklardan askeri olarak tamamen çekilecek, ya da güçlü bir bölgesel müttefik ile belki bir başarı şansı olacak.

En önemli soru: ABD, Türk Ordusu’nun dostluğunu yeniden kazanabilecek mi?

Bu arada İsrail, Golan’daki Nusra Cephesi’ni bahane ederek yeni bir maceraya girişebilir –ki bunu tavsiye etmeyiz-, bu konuyu da başka bir yazıda ele alırız.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director