Adem Sarıgöl ve IQ Yayınevi : Bu Ülkenin İsimsiz Kahramanlarından Biri!

Biraz önce müjdeli bir haber aldım. İçinde Fetö’ye karşı kitapların da olduğu, Milli ve Stratejik 500 üzerinde kitap yayınlayan ve Türkiye tarihinde bir başka örneği olmayan IQ Yayınevi’nin Kurucusu ve Sahibi kıymetli dostum Adem Sarıgöl, fetöcülük suçlamasından beraat etti. Biraz milli güvenlik, terör, PKK, Asala, Ermeni Terörü, Siyonizm ve Türkiye’ye yönelik tehditler ve bölgesel stratejiler üzerine kitap okumuş kişiler IQ Yayınevini iyi tanırlar.

Kıymetli Dostum dediğim Adem Sarıgöl’ün yüzünü bile görmedim. Biz yıllar önce telefonda tanışmıştık ve benim PKK, Asala, Siyonizm ve Fetö karşıtı kitaplarımı yayınlamak istemiş ve yayınlamıştı. Bu süreçte, benim Siyasi Siyonizm, Türkiye’ye Yönelik Terör Odakları, Atatürk Reformları ve İslam adlı kitaplarımı yayınladıktan sonra Siyasal İslamcılık kitabımı da yayınlamak istedi. Ancak benim bu çalışmamda Fetö Terör Örgütü ile ilgili geniş bir bölüm vardı ve 2007 yılında Fetö Örgütü aleyhindeki bu bölümü kitaptan çıkarmamız için o dönemde Fetönün kontrolünde olan Polis birimlerinden tehdit ve baskı görmüştük. Bu dönem, Fetönün devletin neredeyse her birimine iyice sızdığı ve kendi ifadeleriyle Adliye, Mülkiye, Askeriye kademelerinde en güçlü oldukları dönemdi. Ben Fetö ile ilgili bölümün çıkarılması durumunda kitabın yayınlanmamasını ve kitabı elektronik olarak yayınlayacağımı ifade ettiğim zaman Adem Sarıgöl, kendisine yapılan tehditlere aldırmayıp kitabı bastırdı. Sadece benim kitabım değil, bir çok kıymetli yazarın yine Fetö’ye karşı yazdığı başka kitapları da yayınladı. Bu büyük mücadeleye rağmen 15 Temmuz sonrasının kaos ortamı içerisinde Adem Sarıgöl’e Fetöcü Yayınevi iftirası atıldı. Bir yıla yakın hapishanede tutuklu kaldı. Mahkeme sürecinde, Hakimler hazırlanan iddianameyi sanıyorum iki defa geri çevirdiler. Adem Sarıgöl’ün yayınladığı bütün kitapların ülkenin Milli Güvenlik Siyaseti ile ilgili olduğu bunların içinde Fetö aleyhinde kitapların da bulunduğu uzun süren mahkeme sürecinde bir bir ortaya çıktı. Adem Sarıgöl, bizzat savcının talebiyle üzerine atılan iftiralardan beraat etti. Ama geride yorgun, bitkin, dostlarına ve ülkesine güvenini yitirmiş bir Adem Sarıgöl kalmıştı. Mahkeme sürecinde, Sarıgöl aleyhinde manşetler atan gazeteler, haberler yapan televizyonlar acaba şimdi utanırlar mı? Fetönün devlete hakim olduğu dönemde, Fetö hakkında tek kelime edemeyenler 15 Temmuz sonrasında Fetö Uzmanı kesildiler. Ama kendisini bu ülkeye yönelik terör örgütleri ile mücadeleye adayan benim de içinde olduğum birçok arkadaşım ise hep mağdur oldular. Ergenekon soruşturmalarında mağdur edilen onlarca vatanseverin mağduriyetleri gibi, bu mağduriyetler nasıl giderilir?

Bu süreçte benim de Fetö ile mücadelem biraz sıkıntılı geçmişti. 1980’li yıllardan beri Askeri okullarda Terör Örgütleri ve Tehditler konusunda zaman zaman konuşmalar yapmış biri olarak, Fetönün devlete hakim olmasıyla birlikte bize Askeri okulların da kapısı kapandı, devletin de. Çok televizyon programı yaptım, çok tartışma programına katıldım, çok gazetede yorumlarım yayınlandı ama Fetönün yayın organlarının hiçbirisiyle ilgim olmadı, televizyonlarına konuşmacı olarak katılmadım. Atatürkçü geçinen bazıları gibi, Fetö’nün Bolu Toplantılarına da katılmadım. Zaten Fetönün kara listesinde olduğumuz açıktı. Zaman Gazetesi, aleyhimde neredeyse bir tam sayfalık hedef gösterir gibi haber bile yapmıştı. 25 yıl başarı ile görev yaptığım TRT Televizyonu’ndan, Fetöcülerin kuruma egemen olmasıyla birlikte yapılan baskılar sonucunda ayrılmak, emekli olmak zorunda kaldım. Akademik çalışmalarım sebebiyle bir üniversitede ders vermeyi veya bir özel üniversiteye girmeyi planlamıştım. Şu anda yayınladığım kitap sayısı 30’u geçti. Yüzlerce yazım, onlarca makalem, çok sayıda bilimsel çalışmam var. Ortadoğu olayları yıllardır bu ülkenin gündeminde iken, Arap ülkelerine adım atmamış, Arapça bilmeyen, bölge insanını, inancını tanımayan onlarca kişi her gün Uzman olarak televizyonlarda boy gösterirken, üniversitelerde ders verirken, bizim gibi Devletin ve Milletin menfaatinden başkasını düşünmemiş işin ehli birçok arkadaşımız yok sayıldı.

Yaklaşık 5 yıldır bizzat şahit olduğum bir başka Fetö’ye karşı mücadelede insanların bu konudaki samimiyetlerini test etme imkanımız da oldu. 15 Temmuz öncesinde Fetö’nün etkin olduğu yüzlerce eğitim kurumu, birçok üniversite vardı. Bunlardan birinde rektör olan kıymetli bir hocam ve bir gazeteci arkadaşım, yine Fetönün güçlü olduğu bir dönemde onlara karşı mücadele kararı almışlardı. Ancak Türk toplumunun yüzde 90’ı gibi ancak 15 Temmuz sonrasında bu yapılan mücadelelerin ne kadar önemli olduğu anlaşıldı. Hocam ve arkadaşım, kurumlarındaki Fetöcülerin faaliyetlerine ilişkin mahkemelerde tanıklık yaptılar. Onların yanında 50’nin üzerinde mahkemeye iştirak ettim. Fetöcü sanıkların yakınları büyük gruplar halinde mahkeme salonlarını doldururken, Fetöye karşı mücadele eden dostlarımın yanında bir tek ben vardım. Birkaç kez sözlü saldırıya ve tehdite maruz kaldık hem de Fetönün yargılandığı bir dönemde. Ayrıca altını çizerek ifade edeyim ki, Bu Üniversite, 15 Temmuz öncesinde Türkiye’de Fetö ile mücadele kararı alan tek özel üniversite yönetimiydi.

Son 5 yıldır süren bu mücadele Sayın Tayyip Erdoğan’ın kararlılığı olmasaydı çoktan her şey rafa kaldırılırdı. İstihbarat, Emniyet ve Adalet kurumlarında çalışan kahraman arkadaşlarımızın canla başla yaptıkları bir mücadele süreci yaşandı ve hala yaşanıyor. Burada bu kararlılığı gösteren bazı önemli bürokratların isimlerini belirtmek istemiyorum. Bu mücadeleyi takip edenler, onların kimler olduğunu ve çok sayıda isimsiz kahramanlarla gece gündüz çalıştıklarını bilirler. Buna karşılık yandaşlık görüntüsü ile ikbal ve koltuk kazanmış, yerini kaybetmek istemeyen ve fetöcülerle mücadeleden uzak duran çok kişiye de şahit olmuşlardır.

Ama insanlar iyi veya kötü ne yaparlarsa mutlaka bunun karşılığını Allah’tan görürler. Kuran’da bir ayetin hep yanlış tercüme edildiğini düşünürüm. “Herkes bir plan yapar ama onların üstünde Allah’ın da bir planı vardır.”

Kimileri 15 Temmuz’a hala tiyatro ve kurgu diye bakarken, Fetöcüler yıkıldıkları her yerden tekrar ayağa kalkmanın yollarını aradılar. Kendileri ile mücadele edenlere karşı suçlamalar yaparak, bazıları göstermelik itirafçılığa soyunarak, bu süreci en az zararla atlatmanın yollarını aradı. Hala toplumun bile bu mücadelenin ne kadar zorlu bir süreç olduğunu, bu örgütün ne kadar tehlikeli olduğunu bilmediği kanaatindeyim.

Fetönün yurt dışına kaçan ve çoğunluğu 1. ve 2. kademe sorumluları ve militanları, şimdi Avrupa’da, Amerika’da, Kanada’da, bazı OrtaAsya Türk Cumhuriyetleri’nde, bazı Afrika ülkelerinde faaliyetlerini ve varlıklarını sürdürme ve yeni bir gelecek inşa etme gayreti içindeler. Bırakın Fetö yöneticilerini, Fetö cemaatine inanmış sıradan bazı kişilerin bile hala kendilerini mağdur görmeleri ve gerçeği idrak etmemiş olmaları içler acısı.

İkbal için susmak veya konuşmak ülke sevdalılarına yakışmaz. Ülkemize yönelik tehdit ve tehlikelere her zaman ve her ortamda dikkat çekmek, toplumu aydınlatmak, gerektiğinde ülkeyi yönetenleri de uyarmak hepimizin görevi ve sorumluluğu. Bazen bu yolda haksızlığa, saldırıya, iftiraya ve büyük mağduriyete uğramak da bu işin doğasında var galiba. Hz Peygamber’den Ebu Hanife’ye, Mehmet Akif’ten Mustafa Kemal’e ve günümüze kadar mücadelesinde sıkıntı çekmeyen yok gibi.

Bu yazıyı yazmama vesile olan ve hala karşılıklı oturup bir çay bile içmediğimiz, ama yayınladığı yüzlerce eserle bu ülkeye büyük hizmetleri olmuş Adem Sarıgöl arkadaşımıza geçmiş olsun diyorum. Onu tanıyanların da veya mahkeme sürecinde bana da bir şey olur düşüncesiyle telefon açmaya bile korkanların bu hatalarını telafi etmelerini öneriyorum. Nasıl Ergenekon mağdurları şimdi başları dik yürüyorsa, Adem Sarıgöl de başı dik yürüyecektir. Yeter ki her zaman doğrunun yanında olmaktan korkmayalım.

Allah için bir şey yapan sadece Allah’tan korkar. Bu ülkeye ihanet eden Fetö gibiler içinse mutlaka Allah’ın da bir hesabı olacaktır.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director