Site icon ManazNet

ABD’nin Yeni Çaresizliği: ARAMCO İttifakı

Amerika Birleşik Devletleri’nin Onlarca Yıl süreceğini ilan ettiği Daiş Terör Örgütü ortadan kalkmak üzere. Bir bakıma, Büyük OrtaDoğu Projesi ve Arap Baharı’nın önemli hedeflerinden olan Enerji Kaynaklarının paylaşım aşamasına geldik. Ancak bunu gerçekleştirmek için Batı’nın önünde önemli bir engel var. Sünni Şii Çatışması üzerine kurgulanan Irak ve Suriye İç Savaşı sonucunda, İran ve Hizbullah Tahran’dan Beyrut’a ve aşağıda Yemen’e kadar önemli bir güç kazandı.

Bilindiği gibi, Batı İttifakının İran’ı Saddam Irak’ı ile durdurma planı başarısızlığa uğramış, Türkiye ile İran’ı karşı karşıya getirme çabaları da amacına ulaşmamıştı. Son olarak Türkiye’yi Fetö Karakolu haline getirme planı da yarıda kaldı. İngiltere, Almanya ve Fransa’nın Türk toplumunun karakterine ilişkin tarihsel tecrübeleri olmasına karşın, ABD böyle bir tecrübeden mahrum. Bu yüzden, Türkiye’nin ve Türk milletinin hassasiyetlerini hiç dikkate almadı. Sonunda da % 80’leri bulan ABD ve Batı Düşmanlığı, Türkiye’yi kendilerinden uzaklaştırdı.

Türkiye’nin Rusya ve İran ile bölgesel ittifakı Daiş Terör Örgütü’nü çok hızlı bir şekilde bitirdi. Şimdi ABD’nin elinde –Kıbrıs Barış Harekâtı başkaldırısını takiben Fetö ile birlikte kurulan- PKK Terör Örgütü kaldı. Türkiye’nin OrtaAsya, OrtaDoğu ve Enerji alanlarına erişimini engellemeyi amaçlayan Kürt Seddi Planı yine başarısızlığa mahkûm. PKK, kendi kazdıkları hendeklere gömülmeye başladığı Temmuz 2015’ten bugüne kadar 15 bin militanını kaybetti. ABD, ne kadar silahlandırsa da sadece PKK Terör Örgütü ile bu kadar geniş bir alanı kontrol edemeyecek.

Türkiye’yi kaybeden ve Kuzey Kürt Seddi ve Enerji Koridoru planı başarısız olan ABD şimdi kendisine göre yeni bir Büyük Plan peşinde: ARAMCO İttifakı. Batı Sermayesi ve Emperyalizminin can suyu olan Petrol ve Gaz Kaynakları için OrtaDoğu gündemi ve siyaseti oldukça hızlandı. Bu konudaki önemli gelişmeleri kısa cümleler halinde özetleyelim:

Bütün bunlara karşılık, ARAMCO çatısı altında toplanan bu ülkelerde halk tabanında İsrail ve ABD yakınlaşmasına karşı tepkilerin artmaya başladığı belirtiliyor. ABD’nin Hizbullah Cephesi’ni açacağı Ürdün’ün durumu oldukça zor. Ürdün, Müslüman Kardeşler ve Arap entelektüellerin en güçlü olduğu ülkelerden biri. İsrail ile ittifak, hem Batı Şeria’da hem de nüfusun % 60’a yakını Filistin kökenli olan Ürdün’de beklenmedik toplumsal tepkilere yol açabilir. Bu yüzden Kral Abdullah bu cephenin dışında kalmaya çalışıyor. Bilindiği gibi babası Kral Hüseyin de Büyük Ortadoğu Projesi dışında kalmayı seçtiği için şüpheli bir şekilde vefat etmişti.

Diğer yandan savaşın yürütüleceği Lübnan’da Hariri’nin mensup olduğu Sünni halk tabanı da dâhil olmak üzere ABD & İsrail planını destekleyen önemli bir grup yok. Lübnanlı Hıristiyan ve Müslümanlar mezhep ve din farkı gözetmeksizin İsrail’e karşı Hizbullah güçlerini bir güvenlik teminatı olarak görüyor. Bugün, Lübnan GenelKurmay Başkanı, İsrail saldırısına karşı Güney Lübnan’daki birliklerin hazırlıklı olması emrini verdi. Cumhurbaşkanı Aun’nun Hizbullah’ın yanında olduğunu söylemeye bile gerek yok.

Yemen’de hemen sınırındaki Husilere karşı ciddi bir başarı gösteremeyen Suudi Silahlı Kuvvetleri’nin böyle bir savaşta ne kadar başarılı olacağı şüphe götürür. Suudiler ve Körfez Müttefikleri savaşa girdiğinde ülkelerindeki Şii azınlıkların tepkilerinin ne olacağı da bilinmiyor. Sisi, ülkesi içindeki Müslüman Kardeşleri henüz kontrol altına alamamış ve Sina’daki küçük bir grup Daiş teröristini bile etkisizleştirememişken böyle bir savaşa nasıl Ağabeylik yapabilir düşünmek gerek.

Kısacası, İran ve Hizbullah’a karşı ARAMCO ittifakı kurmaya çalışan ABD son çaresizliğini yaşıyor. Bu plan sonunda, askeri bir başarıya ulaşmanın zorluğu yanında, bu ülkelerdeki Arap halkları arasında huzursuzluk ve ABD düşmanlığının da yükseleceğini söylemek kehanet sayılmaz. Bugüne kadar ABD’nin her Barış söylemi Ölümcül bir Savaşa dönüştü.

Exit mobile version