Şeytanın Maskarası

“Şeytan” kavramı biraz ağır gelebilir ancak, konuyu açıklığa kavuşturacak başka bir ifade olmadığı için kullanmak zorundayız. Ayrıca, adının içinde Allah kelimesi geçtiği için Feto kısaltmasının da çok yakıştığına inanıyoruz.

Türkiye’de İlahiyatçılar olarak Feto Hocaya karşı çok fazla dini eleştiri yazılmadı. Geçtiğimiz yıla kadar ciddi bir tehdit olarak da algılanmadığı için hiç kimse hedef olarak seçmedi ve Cemaatin hedefi haline gelmek de istemedi. 1980 ve 1990’lı yıllarda, Feto ve Cemaat konusunda bir makale düzeyinde bile olsa bir eleştiri yoktu. Yaşar Nuri hocanın bile Abant Flatformunun müdavimi olduğu düşünülürse, gerisini siz tahmin edin. 2000’li yıllardan sonra ise Cemaatin kılıcı epey keskinleşmiş, muhaliflerini derinden temizleyen bir Sır Cemiyeti ortaya çıkmıştı. Bu yüzden, biz de 1998’de bu konuda yayınladığımız ilk çalışmamızda hem yalnız hem de desteksiz durumdaydık. Cemaatin yayın organlarında doğrudan hedef gösterilip meslek hayatımızda sıkıntılı günler geçirdik.

Şimdi eski çalışma ve yazılarımıza ek olarak konuyu Kuran ve İslam açısından da değerlendirmenin gerektiğini düşündük . Zira bütün bu olaylara rağmen hala Feto’ya inanmayı sürdüren bir kesimin var olduğunu görüyoruz.

Kısaca ifade etmek gerekirse;

Bu şahıs temel olarak iki konuda İslam düşüncesinin dışında ve sapkınlık içindedir. Cemaat mensupları da yakından bilirler ki; Kendisini çocukluk yıllarından itibaren Allah tarafından özel olarak seçilmiş ve görevlendirilmiş olarak görmektedir. Hz Peygamber ile sürekli irtibatta olduğunu açıkça ifade etmekte ve her hafta Cuma (Perşembe) akşamlarında Peygamber ile görüştüğünü, güncel olayları mütalaa ettiğini ve doğrudan bazı tavsiyeler aldığını söylemektedir.

Feto’nun bu tavrı İslam düşüncesinde Küfür olarak tanımlanır. İslam İnanç Sisteminde Din Kurucusu (Şari) Allah’tır. Peygamberler, Allah’ın emirlerini dosdoğruca insanlara ulaştıran elçilerdir. Peygamberlerin bile Din adına kendilerine göre hüküm koyma yetkileri olmadığı gibi Allah’ın bildirdikleri dışında (ki bunlar Vahiydir) Gaib’i bilmezler. Dürüstlük ve Güzel Ahlakları ile örnektirler ancak, onlar da birer insandır. Bu konuda doğrudan Kuran’dan birkaç delil zikredelim:

21> DE Kİ: “BEN SİZE NE ZARAR, NE DE FAYDA VERME GÜCÜNE SAHİP DEĞİLİM.” 22> DE Kİ : “BENİ ALLAH’TAN BAŞKA KİMSE KURTARAMAZ VE O’NDAN BAŞKA SIĞINACAK KİMSE DE BULAMAM. 23> BEN ANCAK, ALLAH’IN BİLDİRDİĞİ EMİRLERİ SİZLERE TEBLİĞ (EDİYORUM)…>> <CİN SURESİ:72>

6> DE Kİ : “BEN DE ANCAK SİZİN GİBİ BİR İNSANIM. BANA TANRINIZIN BİR TEK TANRI OLDUĞU VAHYEDİLİYOR. O’NA YÖNELİN. O’NDAN MAĞFİRET DİLEYİN. (ALLAH’A) ORTAK KOŞANLARIN VAY HALİNE.”>> <FUSSİLET SURESİ:41>

188> DE Kİ : “BEN NEFSİME, ALLAH’IN DİLEDİĞİNDEN BAŞKA NE BİR FAYDA NE DE BİR ZARAR VERME GÜCÜNE SAHİP DEĞİLİM. EĞER GAYBI BİLSEYDİM. ELBETTE ÇOK HAYIR ELDE EDERDİM VE BANA KÖTÜLÜK DOKUNMAZDI. BEN SADECE, İNANAN BİR KAVİM İÇİN UYARICI VE MÜJDELEYİCİYİM.” <A’RAF SURESİ:7>

50> DE Kİ : “BEN SİZE; “ALLAH’IN HAZİNELERİ YANIMDADIR” DEMİYORUM. GAYBI DA BİLMEM. SİZE; “BEN MELEĞİM” DE DEMİYORUM. BEN SADECE BANA VAHYOLUNANA UYUYORUM.”.>> <ENAM SURESİ:6>

Hz Peygamber’de bile bulunmayan bazı özelliklerin kendisinde bulunduğunu iddia eden ve sürekli olarak Gaib’ten haber verir bir tavır benimseyen Feto açıkça İslam düşüncesinin dışındadır.

Feto’nun Hz Peygamber ile görüştüğünü, olayları her hafta mütalaa ettiğini ve kendiliğinden konuşmadığını ifade etmesi bir Ruh hastalığıdır. İslam düşüncesinde Hz Peygamber’in eşi, ailesi veya yakın arkadaşlarından herhangi birisinin vefatından sonra Peygamber ile rüyasında görüştüğüne ilişkin tek bir haber yoktur. Eğer böyle bir durum olsaydı, Hz Ayşe ile Hz Ali’nin ve Cennetle müjdelenen Sahabelerin iktidar kavgası yüzünden karşı karşıya geldiği savaşlar olmazdı.

Ayrıca, diğer tarikat ve cemaatlerde de çok yaygın olan “Hz Peygamber’in rüyada görülmesi” meselesi doğruluğu kesin (Mütevatir) olmayan hadislere dayandırılmıştır. Buhari ve Müslim’de yer alan aşağıdaki hadis, Hz Ömer’in uydurma hadisleri yüzünden cezalandırdığı Ebu Hureyre tarafından rivayet edilmiştir. Peygamberimize atfedilen hadiste “Rüyasında beni gören, gerçekten beni görmüştür. Çünkü şeytan hiçbir şekilde benim suretime giremez” denilmektedir. Bu sözün metin tenkidi yapılmamıştır. Mantıksal olarak ise, Hz Peygamber buna benzer bir söz söylemiş olsa bile kendisini bizzat görmüş ve tanıyan arkadaşlarına söylemiştir. Yıllar sonra hayatında Hz Peygamber’i görmemiş birisinin rüyasında gördüğü kişinin kim olduğunu sadece Allah bilir.

Rüya yoluyla bilgi almak sadece Peygamberlere ait bir durumdur. Rüya yoluyla ilahi bilgi aldığını söyleyen ve bunun da ötesinde Kâinatı yönetme yetkisi olduğunu iddia eden kişi Son Peygamber’den sonra ortaya çıkmış Sahte Bir Peygamberdir. Bu durum tamamen bir ruh hastalığıdır ve hem Türkiye’de hem de İslam tarihinde bu tür epey meczup bulunmaktadır. İbnu’l Kayyım El Cevzi isimli ünlü İslam Bilgini bu tür iddia sahiplerine “Şeytanın Maskaraları” adını vermektedir.

Nitekim son 40 yılda nesilleri zehirleyen bu şahıs gerçekten zıvanadan çıkmış ve hezeyanlarını hala sürdürmektedir. İlahiyatçıların ve özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu şahsın din konusundaki sapkınlığını ortaya koyması büyük önem taşımaktadır.

Cemaate mensup olarak buna inananlar genellikle temel bir din eğitimi almamış, Matematik ve Fen eğilimli kişiliklerdir. Bu kişilerde dünya Siyah veya Beyaz’dır. Ara renkler yoktur. Onlar için kendilerine verilen matematiksel formül ve doğruların dışında düşünmek mümkün değildir. Sosyal yönden çift kimlikli olarak yetiştirilen Cemaat mensuplarının dışarıdan görülen soğukluk ve duygusuzluğu, hâkim ve yetkin olduklarındaki merhametsiz ve acımasızlığı çok belirgindir.

Yıllar süren telkinlerle adeta beyinleri yıkananların, kendisini Peygamber’e taraftarlarını da Sahabelere benzeten bu hasta insanı artık görmelerini dileriz.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director