Putin’in Karizması Çizildi!

Türkiye ile Rusya’nın Suriye’de karşı karşıya gelebileceğini ve bu yüzden bir noktada uzlaşabileceklerini önceki yazımızda ifade etmiştik. Fakat Rusların Türkmen bölgesine yönelik ağır saldırıları ve Putin yönetiminin küstahlıkları bunu şimdilik imkânsız kılıyor. Türk Rus ilişkilerini bu hale getiren de Putin’in Maceracı ve Kabadayı tavrıdır.
Son birkaç yılda Ukrayna’yı ikiye bölen ve Kırım’ı işgal eden Ruslar, kendilerinin Avrasya’nın Süper Gücü olduğuna iyice inandılar. Aynen ABD’nin kendisini Dünyanın Tek Hakimi sandığı gibi. ABD, süper silahlarına, sınırsız askeri gücüne ve büyük ekonomik varlığına rağmen Vietnam’dan Irak işgaline kadar tek başına büyük bir zafer kazanamadı. ABD için savaşın kazanılıp kaybedilmesinden daha önemli olan Silah Sanayisine dayalı ekonomisinin ayakta kalmasıydı. Bu yüzden, artık Koalisyonlar ve Uluslar arası Kamuoyu desteğiyle hareket ediyor ve savaşların ekonomik yükünü de zengin müttefiklerine yüklüyor.
Ruslar ise, Ordusuz bir Avrupa Birliği’nin gözünün içine baka baka Ukrayna’nın yarısını ve Kırım’ı topraklarına kattı. Buna karşılık koskoca bir Sovyet İmparatorluğu, ABD’nin desteğindeki Afgan Direnişi ile dağıldı. Kafkasya’da Çeçenler birkaç bin kişilik savaşçı ile 200 bin kişilik Rus ordusu karşısında uzun yıllar direniş sergilediler. Rusya’nın Sovyetlerin Nükleer mirası ile hala büyük bir askeri güç olduğu tartışılmaz ancak Rusya da artık bir Sovyetler Birliği değil. Nitekim yaklaşık bir aydır Rusların ağır bombardıman desteğindeki Esad Ordusu, İran’dan gelen binlerce özel birlik takviyesine rağmen Suriye’nin hiçbir cephesinde kalıcı bir zafer kazanamadı. Kazandıkları tek anlamlı yer, İŞİD’in birkaç gün içinde terkettiği Kuveyris Havaalanı güzergâhı oldu. Zaten, birçok bölgede İŞİD ile Esad Ordusu arasında işbirliği ve yardımlaşma var, bunların detayına tekrar girmek istemiyoruz.
Rusya, Nükleer caydırıcılığını bir tehdit gibi kullansa da böyle bir girişim sadece hasmının değil kendisinin de sonu olacaktır. Dolayısıyla uzun vadede ekonomik güç, askeri gücün ve ülke bütünlüğünün de en önemli sigortasıdır. Rusya, mevcut ekonomik durumu ile Suriye’de çok uzun bir savaşı yürütecek güce sahip değildir. Suriye’de kullandığı bomba ve mühimmatlar, ülke savunmasına ayırdığı stoklara dayanmıştır.
Rusya’nın nüfusu 135 milyon civarında ve bunun yaklaşık 35 milyonu Müslüman. Rus nüfusu yıldan yıla azalıyor ve yaşlı nüfus artıyor. Genç nüfus arasında alkolizm oldukça yaygın. Ordusunun önemli bir bölümü paralı askerlerden oluşuyor ve Rus Ordu konsepti tamamen yurt savunmasına yönelik. ABD, İngiltere veya Fransa gibi topraklarının ötesinde operasyon yapacak Emperyal bir geleneğe sahip değil. Hele ki, Rus askeri yapısında zor durumda teslimiyet anlayışı hakim. İkinci Dünya Savaşı’nda 2 Milyon Rus askeri Almanlara esir düşmüştür.
Dünyada sadece Türkler ve Japon askerlerinde teslimiyet geleneği yoktur ve ölene kadar savaşırlar. Savaş ve mücadele azmi açısından Türkler dünyanın en öndeki asker varlığına sahiptir. Bu yüzden, Rusların Türkmen Dağı gibi Türkler açısından sembol olan bir bölgeye saldırmış olması büyük bir hata olmuştur. Rusların derme çatma İran ve Esad birlikleri ile bu bölgede kalıcı olması çok zordur.
Putin’in, daha yapıcı bir açıklama yerine Kabadayılık gösterisinde bulunması tamamen kendi iç politikasına yöneliktir. Çünkü Putin, uzun yıllardır muhaliflerini sindiren, Mafyavari bir ekonomik sistem kuran, -Kafkasya’da, Balkanlar’da, Soğuk denizlerde- bütün komşu ülkeler ile sorunları olan bir Diktatör durumundadır. Rusya, miras kalan nükleer silahları ile fazlaca abartılmış ve şımartılmış bir ülke haline gelmiştir. Dolayısıyla da, Ukrayna, Kırım ve Suriye krizlerinde Avrupa ülkeleri ile birlikte ABD de Rusya karşısında itibar kaybetmiştir.
Türkiye’nin sınır ihlali yapan Rus uçağını düşürmesi hem Batı’nın, hem de ABD ve NATO’nun moralini yeniden yükseltmiştir. Putin’in Türklere karşı Kabadayılık Politikası yürütmesi, Türkiye’den daha fazla kendi ülkesine zarar verecektir. Bunlardan sadece birkaçını saymak gerekirse;
– Türkiye’nin cesur karşılığı çok yakında Ukrayna’daki Rus işgaline karşı direnişi yeniden körükleyecektir. Bu durum Kafkasya ve Doğu Avrupa’daki Rus düşmanlığını da yeniden canlandıracaktır.
– Rusya’nın, Avrasya Birliği içerisindeki etkinliği zayıflayacaktır. Avrupa’dan Asya’ya 350 milyonluk Türk nüfusunun Rus düşmanlığı yeniden güçlenecektir. Çünkü Türkler için Ruslar her zaman “Moskof” olarak tarihsel bir düşmandır.
– Rusya’nın Suriye macerası uzadıkça ekonomisi daha zora girecek ve bu da Putin’in siyasi geleceğini etkileyecektir.
– Rusya’nın Avrasya’daki varlığından rahatsız olan Çin, Rusya ile işbirliğini sorgulamaya başlayacaktır.
– Rusya, neredeyse Türk firmaları tarafından imar edilmekte ve 50 Milyar dolarlık iş yapılmaktadır. Rusya ise 22 Milyar dolarlık Akkuyu Nükleer santralini inşa etmektedir. Herhangi bir anlaşmazlıkta –Ruslar ile hala sınır sorunları yaşayan- Japonya Türk santralini yapmaya hazırdır.
– Türkiye’nin Rusya ile soğuk savaşında her zaman ekonomik alternatifleri ve müttefikleri olacaktır. Buna karşılık, Rusya’nın kendisi gibi ekonomik krizde olan İran’dan başka yakın müttefiki kalmamıştır.
– ABD, NATO ve Batı için Türkiye her zaman çok önemlidir ve Rus tehlikesini durduracak başka bir güç de yoktur.
Kısaca söylemek gerekirse; Ayak basılmayan toprağa hakim olunmaz. İşgalciler bir gün çekilir gider ve bu topraklar yine kendi sahiplerine kalır.
Türkiye’nin iki büyük ordusu vardır. Birincisi, profesyonel ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri. İkincisi ise, İstiklal Savaşı’nda olduğu gibi yurdunu savunması gerektiğinde bütün Türk Milleti. Savaşmak, öldürmek bir maharet ve övünme gerekçesi olamaz ve savaş hiçbir zaman arzu edilmez. Türklerin bölgede hiç kimsenin toprağında gözü yoktur. Bölgedeki her toplumun, -yüzlerce yıl yaptığı gibi- kendi tarihsel yurtlarında barış içerisinde özgürce yaşamasını ister. Nitekim, Anadolu yüzlerce yıldır savaşlardan kaçan –Ruslar, İranlılar, Iraklılar, Kafkasya ve Balkan Muhacirleri- komşuları için bir barış yurdu olmuştur.
Türkiye ve Türk Milleti’nin tek arzusu, Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi Yurtta Sulh Cihanda Sulh’tür.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director