Provokasyon ve Ortadoğu Savaşı

Mustafa Kemal Atatürk’ün, I. Dünya Savaşı sonunda kalan Anadolu topraklarında kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ve Türk kültürüne dayalı ulus devleti en zor günlerini yaşıyor. Osmanlı’nın yıkılışına sebep olan Etnik ve Mezhep ayrılıkları son on yıldır, ülkemizin en önemli gündemi. ABD ve Avrupa’nın, dünyanın en güzel bölgesi olan Anadolu’yu parçalama planı bir asırdır hiç değişmedi ve aynı aktörler ve yerli işbirlikçiler tarafından amacına ulaştırılmaya çalışılıyor.

Son günlerde, tartışmaya açılan Dersim konusu bu planın belki de son ve en önemli aşamalarından biri. Bilindiği gibi, bölgemizde Irak’ı çöküşe götüren ve çatışmaların hala en büyük temelini oluşturan etnik ve mezhepsel ayrılıklar; İran’da uzun yıllardır desteklenen Azeri Farisi Kürt ayrılıkçılığı; Lübnan’ı parçalayan Hıristiyan Müslüman Dürzi Sünni ve Şii bölgeler biraz dikkatlice incelendiğinde Suriye ve Türkiye için amaçlananlar da çok daha iyi anlaşılacaktır.

Bir dış müdahale olmaksızın çökmesi mümkün olmayan Suriye’deki iktidarın gitmesi için planlanan tek yol yine Etnik ve Mezhep ayrılığına dayalı bir iç savaş. ABD’nin öncelikle Kuzey ve Güney olarak ikiye bölmek istediği Suriye’de, iç içe girmiş bölgeler planı önemli ölçüde aksatıyor. Lazkiye’nin Şii yapısı, Kamışlı’nın Kürt çoğunluğu Kuzey’deki birliği engelliyor. Ancak gruplar arasındaki çatışma ortamını artıracak provokasyonlar devam ediyor. Bu arada, daha önce Irak’ta olduğu gibi Batı tarafından özellikle gözden kaçırılan ve görmezlikten gelinen bir Suriye Türkmen varlığı söz konusu. İktidardaki Nusayri azınlık gibi nüfusun % 10’undan fazlası Türk. Halep, Şam, Kunaytra gibi bölgeler bu açıdan çok hassas noktalar.

Suriye’de Amerikan ve İngiliz gizli servisleri ile doğrudan ilişkili önemli bir Ermeni kesim var. Bunlar eskiden beri mevcut Esad yönetimi ile işbirliği içinde hareket etmişler ve ekonomiden önemli bir pay almışlardı. Şimdi bunlardan bazı genç grupların, Suriye’deki provokasyonları planlamada ABD ve Batı istihbarat örgütleri ile yakın ilişkileri mevcut.

Suriye’deki rejimin bir an önce yıkılması ve onlarca yıldır zulüm gören geniş halk kesimlerinin huzura kavuşması lazım. İşte Batı’nın samimiyetsizliği burada ortaya çıkıyor. Etnik ve Mezhepsel ayrılıkları körükleyerek, daha onlarca yıl sürecek bir ayrılığın ve düşmanlığın temellerini atmanın bölge insanına bir yararı olmayacak. Etnik ve Mezhep ayrılığı gütmeden Suriye’de gerçek bir demokrasinin gelmesi için bütün grupları birleştirmek gerekir. Bunu yaparken de ayrılık unsurları değil, ortak noktalar esas alınmalıdır.

Sırada olan Türkiye’nin durumu da farklı değil. Sürekli ayrılık unsurlarını ön plana çıkarıp tartışma yaratmak sadece ve sadece gaflet ve ihanettir. Dersim’i, Kürtleri ve Alevileri tartışma konusu yapanlar ve kışkırtanlar hep aynı çevrelere hizmet etmektedir. ABD’de Kürt ve Ermeni lobilerini yöneten ve destekleyenler aynı Yahudi finans kuruluşlarıdır. Yahudilerin bir bölümü, kaybolan kabilelerinin Kürtler mi yoksa Ermeniler mi olduğunu tartışıp dururken; Süryaniler, savaş yıllarında kendilerine yönelik katliamlardan Kürtleri sorumlu tutmakta, Tehcir sırasındaki bazı Ermenilerin yine Kürtler tarafından öldürüldüğü konusunda yeni belgeler ortaya çıkmaktadır. Bugün bu tartışmalara öncülük edenlerin birçoğunun, Savaş ve Milli Mücadele yıllarında isyancılara önderlik edenlerin, ya da Tehcir sırasında Kürtlerin arasına karışanların olduğu çok açıktır.

Bu ülke, uzun yıllar etnik ve mezhep ayrılığını düşünmeden barış içinde yaşamış, akrabalık bağları kurmuş ve bir ulus olmuştur. Bu ulusu parçalamanın, ayrılık ve düşmanlığa sürüklemenin hiç kimseye yararı olmayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temeli kültürdür. Bu topraklarda yaşayan Türk Milleti etnik ve mezhep ayrılığına değil, tarih ve kültür birliğine dayalı büyük bir ulustur.

Bir asırdır aynı planı uygulamaya çalışan Batılı ülkelerin desteğiyle ayrılık, düşmanlık ve çatışma ortamına hizmet edenleri iyi bilelim. Ülkemizi ve Ortadoğu’yu büyük bir çatışma ve savaş ortamına doğru götürecek büyük provokasyonlara karşı son derece dikkatli olalım. Milli birlik ve beraberliğimizi koruyalım ve bu devleti yaşatalım. Etnik ve Mezhebe dayalı kışkırtmalara meydan vermeyelim.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director