PKK Çocukları Savaşa Sürüyor!

Kentlerde ilkokul düzeyindeki öğrencileri bile güvenlik güçlerine karşı kışkırtan PKK Terör Örgütü, şimdi de genç yaştaki çocukları Suriye savaşının ön saflarına sürmeye başladı.

Özellikle Suriye’nin AynulArab (Kobani) kentindeki çatışmalardan sonra Kandil’deki yüzlerce militanını savaşa gönderen PKK, sadece 2014 yılında 2300 civarındaki yetişmiş örgüt mensubunu kaybetmişti. Bu kayıplar üzerine, “Kendilerinin dağ savaşçıları olduğunu ve Ova savaşına girmeyeceklerini belirterek” bölgeye militan göndermeyi kesmişlerdi. ABD öncülüğündeki Koalisyon ve Barzani tarafından gönderilen peşmergeler, Terör Örgütü’nün imdadına yetişmiş ve Kobani’de uçaklar tarafından bombalanmış harabe bir kenti İŞİD Terör Örgütü’nden kurtarmayı başarmışlardı.

2014 yılının başında İŞİD Terör Örgütü’nün ortaya çıkışı ile birlikte PKK Terör Örgütü de yeniden güç kazanmak ve militan devşirmek için faaliyetlere başladı. Örgütün, cephede savaşmak için eğitime aldığı militanların yaş sınırı 14 olarak belirlendi. Kız militanlar, daha çok lojistik destek birimlerinde, sabit noktalarda ve güvenli binalarda (sniper olarak) görevlendirilirken, çocuk yaştaki erkek militanlar ön cephelerde ve ilk saldırılarda kullanılmaya başlandılar. Kandil’de bulunan Örgüt yöneticilerinin, teftiş amacıyla bile çatışma bölgelerine hiç gelmedikleri belirtiliyor.

Terör Örgütü 2014 – 2015 döneminde Türkiye’den ve Avrupa’dan yarısından fazlası 18 yaşın altında olan 7 bine yakın militan devşirmeyi başardı. Bu devşirmelerin çoğunluğu da köyleri geceleri basmak ve çocukları alıkoymak şeklinde gerçekleştirildi. Bunlara ilave olarak İran’ın Mahabad bölgesinden de 3 bini aşkın yeni militan örgüt saflarına katıldı. Örgüt, Kuzey Suriye’deki üç kantonu (Haseki, Kobani, Efrin) korumak ve bunları birleştirmek suretiyle Akdeniz’e ulaşan bir Kürt Koridoru oluşturmak için geniş bir alanı kontrol etmeye çalıştı. Alan genişledikçe, savunma ve kontrolde büyük sıkıntılar yaşayan örgüt sık sık saldırılara maruz kaldı ve 2015 yılında da yine bu bölgede –ABD’nin hava desteğine rağmen- 1900 civarında militanını kaybetti. Önceleri kayıplarını gizleyen PKK Terör Örgütü, sayı arttıkça Parti bayraklarına sarılı Cenaze konvoyları oluşturmak suretiyle taban oluşturmaya çalıştı. Çatışmalarda ölenlerin birçoğunun çocuk yaşta militanlar olması bir süre sonra halk arasında huzursuzluğa ve özellikle anneler tarafından büyük eleştirilere yol açtı.

Nitekim 2010 yılında da Danimarka’nın Berlingske Tidende gazetesi, PKK’nın 9-10 yaşlarından başlamak üzere 3 bine yakın çocuğa eğitim verdiğini haber yapmış ve konu UNESCO’nun gündemine taşınmıştı. 2012 yılında ise Aksiyon Dergisi’ne ana konu olan Çocuk Militanlar konusunda, Kürdistan Medya Sorumlusu ve PKK Mardin Bölge Başkanı ve Yazar Şükrü Gülmüş aynen şunları söylemişti:

Hatırlıyorum, Öcalan daha 80’lerde bile “Bana 14 ve 16 yaşları arası çocuklar gönderin.” diyordu. O zamanın çocukları sonra genç oldu. … Savaş ciddiyet işidir. Çocukları savaşa sürmek ve onları birer kalkan gibi kullanmak cinayet ve alçaklıktır. Ama bu bir zihniyet işi. Bizim feodal toplumdan gelen alışkanlıklarımız var. Oğluna sigara tutan, küfre alıştıran, eline silah veren ve ‘Biji-Diji’ diyen bir toplumsal yapıdan geldik. Bugün savaşanların hangi birinin çocuğu var? KCK konsey üyeleri, ‘kısır katırlar birliğidir.’ Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan, Mustafa Karasu, Rıza Altun ve bildiğim kadarıyla büyük çoğunluğu evlenmedi. Aile nedir, çocuk nasıl büyür, nasıl yetişir bilmezler. Hele de Ali Haydar Kaytan denen canavar kendi evladının katilidir. Evladının katili olanlar hiç çocuk korur mu?

Bir başka Kürt Siyasetçi İbrahim Güçlü ise şunları ifade etmişti:

“Ne yazık ki Türkiye kamuoyu, siyaset sınıfı ve aydınları bu konuda duyarsız ve sağır. PKK’nın son dönemde, bölge devletlerinin ve özellikle de Suriye’nin vesayeti altına yeniden girmesinden sonra savaş stratejisini geliştirmeye, çatışmaları derinleştirmeye ihtiyacı var. Bunun için de savaşacak insanlara ihtiyaç duyuyor. Son günlerde de 18 yaşından küçük çocukların yeniden dağa çıkarılmasında bir artış olduğu görülmektedir. Çocukların dağa çıkarılması, uluslararası hukuka ve sözleşmelere, insani ve ahlaki değerlere, çocuk hakları sözleşmesine ve çocukların menfaatlerine aykırıdır. Bir insanlık suçudur. Uluslararası hukuk, devletler açısından askere alınacak gençlerle ilgili kriterler belirlemiştir. Ama ne yazık ki PKK, 12, 13 ve hatta daha küçük yaştaki çocukları dağa çıkarmakla kalmıyor, kendi siyasal ve elitik emelleri için değişik alanlarda araçsallaştırarak kullanıyor.”

Yapılan araştırmalara göre; “Örgüte katılan çocukların yüzde 59’u erkek, yüzde 41’i kız. Örgüte katılıp geri dönmeyi başaran çocukların oranı ise yüzde 25. Dağa gidenlerin yüzde 75’inin akıbeti hakkında net bilgi yok. Dağa giden çocukların yüzde 50’si 2-3 yıl içinde ölüyor. Ölüm sebebi çatışma, örgüt içi infaz veya hastalık olarak değerlendiriliyor.

PKK Terör Örgütü’nün bir başka stratejisi de, Erkek militanları cesaretlendirmek ve yönetmek için Kadın militanlar kullanması. Sosyolog Dr. Necati Alkan’ın “PKK’da Semboller, Aktörler, Kadınlar” isimli kitabında bu konuda geniş değerlendirmeler var. Kitapta yer alan bilgilere göre; “PKK’ya katılan kadınların yüzde 82’sinin 14-25 yaş grubunda oldukları belirlenirken, bu kadınların yüzde 55’den fazlasının 15-18 yaş, yüzde 20’ye yakının ise 15 yaş altı çocuklardan oluşuyor. Yapılan çalışmada dağa çıkan kadın militanların yüzde 4’ünün üniversite mezunu, yüzde 10’unun lise, yüzde 57’sinin ise ortaokul ve ilkokul mezunu olduğu görüldü. Yüzde 9’unun sadece okuma yazma bildiği, yüzde 16’sının ise okuma yazma bile bilmedikleri ortaya çıktı. Kadın militanların büyük bölümünün ‘mesleksiz’ ve ‘ev kızı’ olarak kendisini ifade ettiği özgeçmişlerde, radikalleşme ve dağa çıkma nedeni olarak töre, namus cinayetleri, berdel baskısı, eğitimsizlik, aile içi iletişimsizlik ile devletin kötü uygulamalarını göstermişler.

Dağdan geri dönmeyi başaran veya güvenlik güçlerine teslim olan genç kızların ifadelerine göre; “15 yaşına gelenlere artık yetişkin gözüyle bakılıyor ve yıllardan beri dağda yaşayan eski militanlar tarafından birçoğu tacize ve tecavüze uğruyor.” (Bu konuda anlatılan birçok çirkin örnekleri yazımıza almadık)

PKK Terör Örgütü’nün şimdiki en büyük korkusu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin özel yetişmiş komandolar tarafından yürüteceği büyük bir operasyon. Bu operasyonda sadece Kuzey Suriye’deki PKK varlığının değil, Kandil ve Türkiye’deki önemli eğitim kamplarının da hedef alınması bekleniyor. Özellikle sınır ötesinde yapılacak özel operasyonlarda PKK’nın çok büyük kayıplar vereceği ve gerçek bir çatışma ortamında esir durumuna bile düşmeden örgüt yapısının büyük ölçüde imha edileceği öngörülüyor.

Bilindiği gibi bugüne kadar PKK Terör Örgütü, yol kesme, karakol basma, güvenli bölgelerden taciz ateşleri, sivil halkın ve çocukların kullanıldığı kent isyanları gibi yöntemlerle alan savaşından uzak durarak terör estirmekteydi.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director