OrtaDoğu’da Yeni Afganistan!

Afganistan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasına neden olan en önemli etkenlerden biriydi. ABD, Sovyet işgalini kırmak için bölgedeki İslamcıları örgütlemiş ve onlar da işgali sona erdirmişti. Bununla birlikte Afganistan’da sadece Ruslar yenilmedi. Ruslara karşı Hizbi İslami ve Cemaati İslami gibi büyük İslamcı örgütleri kuran, bunlarla arası bozulunca da Taliban’ı örgütleyen ABD de Afganistan’da başarılı olamadı.

Şimdi Ortadoğu’da yeni bir Afganistan doğuyor. Libya, Tunus ve Mısır’daki diktatörleri isyanlarla deviren ABD, aynı yöntemle Suriye’de başarılı olamadı. Çünkü Suriye’nin arkasında Rusya, İran, Irak ve daha da geride Çin vardı. Bu ittifak aynı zamanda Şii mezhebine de dayanıyordu. Bu yüzden, ABD ve Batı ülkeleri ile Sünni Arap ülkeleri, bölgedeki Sünni İslamcıları örgütleme kararı aldılar. Ve netice olarak Ortadoğu’da yeni bir Afganistan doğdu.

Şimdi Sünni İslamcı Örgütler, Suriye’de direnen Doğu ittifakını yener mi? Evet, belki de fazla uzun sürmez! Irak Şam İslam Devleti, Suriye rejimini yıkabilir ve Orta Irak’ta kalıcı olur. Bir tehdidi yıkmak için bir başka tehdit yaratmak, yüzyıllardan beri Batı’nın en önemli stratejisi. Sovyetlere karşı Yeşil Kuşak, Humeyni’ye karşı Saddam Hüseyin, Ulus devletlere karşı Müslüman Kardeşler bunların en önemli örnekleri.

Bu strateji kısa vadede istenilen sonuçları verse de uzun vadede yine ABD ve bölge ülkelerinin aleyhine işliyor. Yaratılan yeni tehdit, sadece bölgeyi değil buna destek veren bütün ülkeleri de etkiliyor.

Ortadoğu’nun Yeni Afganistan’ı, diğerinden daha deneyimli, daha örgütlü ve çok daha güçlü. Bütün modern iletişim araçlarını ve sosyal medya kanallarını başarıyla kullanıyor. Bütün İslam dünyasındaki yeni nesillere rahatça ulaşabiliyor. Amaçlarını gizlemiyorlar ve dünyanın her yanından finans ve insan desteği alıyorlar.

Sünni Radikal İslamcılar, uzun zaman içinde Suudi Arabistan, Ürdün, Türkiye ve İsrail’deki Batı yanlısı yönetimler için kalıcı bir tehdit oluşturacak. Çünkü artık ellerinde dünyanın en önemli silahlarından biri olan petrol de var.

Bölgedeki Sünni Militanların “Küresel Cihad Lideri” olarak kabul ettiği Eymen El Zevahiri geçtiğimiz yıl yayınladığı Cihadın Genel Esasları’nda şunları söylüyordu:

Askeri çalışmalar öncelikle küresel küfrün başı olan Amerika ve müttefiki İsrail’i, sonrasında ise ülkelerimizi yöneten yerel müttefiklerini hedef alır.

İstihbarat örgütleri, Sünni İslamcıların -bazılarının düzmece olduğu açık olan- vahşet görüntülerini dünya kamuoyuna dağıtarak karşı mücadele yaptıklarını sanıyor. Ancak, İslamcı örgütler kendi içlerinde bu olumsuzluklara şiddetle karşı çıkıyorlar. İşte Zevahiri’nin örgüt mensuplarına verdiği bazı emirler:

Mecbur bırakılmadıkça yerel rejimlerle silahlı çatışmaya girmekten kaçının.

Ehl-i Sünnet’le savaşmadıkları takdirde Rafiziler, İsmaililer, Kadiyaniler ve aşırı Sufiler (Ğulât-ı Sûfiyye) gibi sapkın mezheplerle savaşmaktan kaçınılmalıdır. Ehl-i Sünnet’le savaşsalar bile verilen cevap doğrudan savaşa katılanlarla sınırlı olmalıdır. Aynı zamanda sadece kendimizi savunduğumuzu net olarak belirtmeliyiz. Aralarındaki bize karşı savaşa katılmayanlar ve aileleri evlerinde, ibadet yerlerinde, dini merasimleri ve dini toplantılarında hedef alınmamalıdır.”

“Bizimle savaşanların aileleri olsalar bile muharip olmayan kadın ve çocuklarla savaşmaktan ve onları öldürmekten kaçının. Mümkün olduğu kadar onları hedef almayın.”

“Müslümanlara patlamalarla, öldürme ile kaçırma ile mal ve zenginliklerini yok etme ile zarar vermekten kaçının.”

“Düşmanı başka Müslümanlarla veya bizimle savaşmayanlarla karışık halde bulundukları camiler, pazarlar ve toplantılarda hedef almaktan kaçının.”

Dünya kamuoyu, yayınlanan görüntüler ve haberlerle Sünni İslamcıları büyük bir tehdit olarak algılarken, Onlar ele geçirdikleri bölgelerde yerel halkla çok yakın ilişkiler kuruyorlar. Gıda ve ilaç yardımları yapıyorlar.

İslamcı savaşçıların belki de en önemli gücü inançlarından geliyor. Ölümü “Cennete Giriş” olarak gören binlerce insanın karşısında maaş veya para için savaşmak oldukça güç. 100 bin kişilik Batı’dan maaşlı Özgür Suriye Ordusu, yıllardır Suriye’de hiçbir başarı sağlayamadı. Sadece 5 bin kişilik düzenli ordusu olan Nusra Cephesi ise, başta Şam olmak üzere Suriye’nin her yanında büyük eylemler gerçekleştirdi. Geçtiğimiz yıl Esad güçlerine karşı 600’ü aşkın saldırı yaptı. Esad yönetimi büyük kayıplar verdi ve Beşar Esad’ın kayınbiraderi ve Savunma Bakan Yardımcısı General Asıf Şevket, Savunma Bakanı General Davud Rajiha, Eski Savunma Bakanı Hasan Türkmani ve Milli Güvenlik Teşkilatı Başkanı Hişam İhtiyar 18 Temmuz saldırısında öldürüldü.

Söz fazla uzatmaya gerek yok. Ortadoğu’da yeni bir Afganistan kuruldu. Bu sorunun birkaç günde, birkaç yılda halledilmesini beklemek hayalcilik olur. Aynen Türkiye’deki Siyasal İslamcılık sorunu gibi. İslamcı örgütler, insan ve finans kaynakları ile iyice topluma yerleşmiş durumda. Bu tehditler, bir sihirle, bir seçimle kısa zamanda ortadan kalkmayacak. Hem Türkiye, hem de Ortadoğu ülkeleri daha yıllar boyunca İslamcı örgütlerle mücadele edecek.

İşte bu yüzden ABD ve Batı ülkeleri bu ateşin dışında duruyorlar. Uzaktan kontrol edebildikleri gruplarla bölgedeki çıkarlarını korumaya çalışıyorlar. Bölgede öldürenler de ölenler de Müslüman.

Bu sorunları aşmanın tek bir çaresi var: İslam toplumlarının eğitilmesi. İslam dünyasındaki Dindarlar da Dindar Olmayanlar da, bu gerçeklerden habersiz. Sadece duygusal tepkilerle birbirlerine düşman oluyorlar.

Adı “Barış ve Huzur” olan İslam dini ise hiç ortada yok. Herkesin Müslümanlığı sadece dilde ve görünüşte. Yalan, dedikodu, gıybet, kibir, para ve mülk hırsı, dünyalık sevdası, lüks ve gösteriş almış yürümüş. Devletin malını israf edenler, devletin imkânlarıyla makam keyfi sürenler, buralarda ve dünyada kalıcı olduklarını sanıyor. Güzel ahlakı gerçekten hayatına aksettirenleri mumla arıyoruz.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director