Ortadoğu Bölünürken Türkiye ve Türkmenler!

Geçtiğimiz yıldan itibaren Irak El Kaidesi olarak bilinen Irak Şam İslam Devleti’nin sahneye çıkmasıyla birlikte OrtaDoğu’nun gündemi hızlandı. Gelişmelerden her ülkenin farklı beklentileri ve çıkarları var. Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz:

Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri, eskiden beri hem Suriye hem de Irak’taki Sünni Arapları desteklemişlerdir. Suriye’de ABD’nin geri çekilmesiyle birlikte, Suudi Arabistan İstihbarat Başkanı Bender Bin Sultan’ın kontrolünde Suriye ve Irak’taki Sünni İslamcı Gruplar hem lojistik hem de finans açısından çok büyük destekler aldılar. Suudilerin bu girişiminden şüphesiz ki hem Rusların hem de ABD ve İsrail’in çok yakından bilgileri vardı. Ancak, aynen Afganistan’da olduğu gibi Cihadın başarıya ulaşması için İslamcı grupların güçlenmesine herkes bir şekilde göz yumdu. Suudiler ve Körfez Ülkeleri, Irak ve İran Şiileri ile aralarında bir tampon bölge oluşturacak bir Sünni Arap Devleti kurulmasını planlıyorlar.
Ruslar, İŞİD Lideri Ebu Bekir El Bağdadi ve 1000 kadar El Kaide militanının Ebu Garip hapishanesinden kaçmalarına göz yumdu. Çünkü Orta Irak’ta daha önce SVR (Rus Dış İstihbarat Servisi) tarafından desteklenmekte olan Sünni Araplarla birlikte yeni bir çatışmanın başlatılmasını, ABD ve Batı tarafından desteklenen Suriye’deki muhaliflerin susturulmasını, Esad’ın güçlendirilmesini ve meşrulaştırılmasını, ortaya çıkan çatışma ortamı ile birlikte Ukrayna ve Kırım üzerindeki dikkatlerin Ortadoğu’ya çevrilmesini öngörmüşlerdi.
Amerikalılar, Ebu Garip kaçkınlarının Orta Irak’taki Sünni Arapları örgütleyeceğini tahmin etmişler ve onlar da bu duruma sessiz kalmışlardı. Hem Suriye politikası çıkmaza girmiş, hem Irak’ta Maliki yönetimi ile ipler gerilmiş, hem de İran ile görüşmelerde ciddi bir adım atılamamıştı. Nitekim her zaman olduğu gibi “Tehditle Varolma Stratejisi” üzerine kurulan planlarla şimdi El Kaide gerekçesiyle hem Irak’ın hem de Suriye’nin bölünmesi kolaylaştı. ABD, İŞİD başta olmak üzere Sünni Mücahitleri destekleyen ülkelerle görüşmek suretiyle bunları bir şekilde tasfiye edebileceğini, İran ve Irak Şiiliğine karşı Orta Irak ve Orta Suriye’de bir Sünni Arap Devleti kurulabileceğini düşünüyor. ABD’de Bu konuda iki farklı görüş var. Birinci görüş Irak’ta toprak bütünlüğünün sağlanması ancak 3 federal bölge kurulması. Kuzey petrollerinin Kürtlere, Orta Irak petrollerinin Sünni Araplara ve Basra petrollerinin ise Şiilere bırakılması. Dikkat edilirse bölgedeki çatışmalar hep petrol boru hatları ve üretim bölgeleri çevresinde yoğunlaşıyor. Neoconların arkasında olduğu görüş ise, Federatif yapılardan ziyade küçük devletler kurulması.
İsrail’in yıllardan beri Barzani yönetimini desteklediğini, Barzani özel kuvvetlerinin ve Barzani İstihbaratının MOSSAD tarafından eğitildiğini, teçhizat ve teknoloji yardımı aldıklarını artık herkes biliyor. Netanyahu’nun son açıklaması, sadece işbirliğinin ve geleceğe dönük umutların bir ifadesi niteliğinde. İsrailliler, Orta Irak Sünnilerinin Kürdistan ile Güney Şiileri arasında bir tampon oluşturmasını, İran ile sınır komşusu olarak çatışmaları İran içlerine ve Zahedan bölgesine kaydırmalarını bekliyor. Belki de en önemlisi, bu kargaşa ortamından yararlanarak istikrarsızlaşan hava sahasını kullanarak İran Nükleer Tesislerini vurmak için uygun zaman kolluyor.
Sonuç olarak, herkes İŞİD’in gölgesinde kendi hedeflerini gerçekleştirmeye uğraşıyor. Bu yüzden IŞID son derece modern araçlar ve teçhizatlarla savaşıyor. Ne Irak Maliki yönetimine ne de Sünni Araplara kesin hâkimiyet sağlayacak türden gelişmiş silahlar verilmiyor. Amaç, uzlaşmayla sonuçlanacak bir federal çözüme kadar güçlerin birbirlerini iyice yıpratması. Masaya oturulduktan sonra nasıl olması gerektiğine zaten yukarıdaki ülkeler karar verecekler.
Türkiye bu işin neresinde derseniz; Hiç kimsenin net bir bilgisinin olmadığı ve ortada hiçbir olumlu gelişmenin de bulunmadığı tek konu bu. Eğer OrtaDoğu’da bir bölünme pazarlığı olursa, mevcut Türk Hükümeti daha işin başında bunun dışında kalacak. Ancak, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte siyasi şartlar değişirse, Türkiye’nin saygınlığı da bir ölçüde geri gelecek.
Atatürk’ün milli hedeflerine uygun güçlü bir Türk Devleti olsaydı, Türkmen Koridoru ile birlikte Kerkük’e kadar olan Türk Petrol Boru Hatları çoktan güven altına alınmış olurdu. Irak’ın diğer bölgelerindeki bütün Türkmenler ise TuzHurmatu, Kerkük ve Telafer arasında iskân edilip, silahlandırılıp, güçlendirilirdi.
Bölgedeki son durumu gösteren Flash Haritayı dikkatlice incelerseniz, burada sözü edilmeyen pek çok konuyu da kolayca tahmin edebilirsiniz.

Haritayı ayrıntılı incelemek için, fare ile istediğiniz kadar büyütebilirsiniz.
[swf src=”http://www.manaz.net/wp-content/uploads/FotoGaleri/00STRMapsFlash/OrtaDogu.swf” width=767 height=555]

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director