Ortadoğu Barışında Türkmenlerin Rolü

DÜNYA TÜRKMENLER BİRLİĞİ
“ORTADOĞU BARIŞINDA TÜRKMENLERİN ROLÜ”
PANELİ SONUÇ BİLDİRİSİ

3 Mart 2012 Cumartesi günü Saat 10:00 – 13:00 arasında Adana Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonunda bir araya gelen Türkmenler ve Uzmanlar “Ortadoğu Barışında Türkmenlerin Rolünü” el aldılar.
Oturum Başkanı Çağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr Esat Arslan; “Irak ve Suriye Türklerinin Ortadoğu’nun kaderinin belirlenmesinde çok önemli bir rolü olması gerektiğini ve bugüne kadar göz ardı edilmelerinin gelecekte telafi edilmez zararlara yol açacağını” ifade etti.
Suriye Türkmenleri Birliği Başkanı Bekir Atacan; “Son zamanlarda izlenen bölgesel politikalarda, sadece belirli grupların muhatap alındığını, Suriye Türkmenlerinin ne resmi ne de siyasi toplantılarda temsil edilmediğini ve Suriye Muhalefeti içerisinde bir tek Suriyeli Türkün bulunmadığını” söyledi.
Suriye Türkmen Hareketi Sözcüsü Ali Öztürkmen; “Suriye Türklerinin tarih boyunca Suriye yönetiminde önemli görevler üstlendiklerini ve son aylardaki en şiddetli çatışmaların da bir Türk bölgesi olan Humusta yaşandığını, buna rağmen Türkiye’de yapılan Suriye Muhalefeti toplantılarına davet edilmediklerini, Türk devletinin her kademesinde gerekli girişimlerde bulunmalarına rağmen bir sonuç alamadıklarını ve artık bunda bir kasıt olduğunu düşünmeye başladıklarını” vurguladı.
Irak Türkmenleri adına toplantıya katılan Irak Türkmen Cephesi Eski Temsilcisi Sadun Köprülü; “Irak Türkleri olarak Osmanlı Devleti’nden ayrıldıktan sonra birçok katliamlara uğradıklarını, Irak işgalinden önce ve sonra bazı siyasi hatalar yapıldığını ve bugün bunların sonuçlarını yaşadıklarını, benzer hataların Suriye’de de tekrar edilmemesi ve Suriye Türklerinin ve görüşlerinin dikkate alınması gerektiğini” kaydetti.
Çözüm Vakfı Başkanı Ümit Ateş; “Türkiye’deki Arap asıllı bir Türk vatandaşı hangi haklara sahipse, Suriye’deki Türk asıllı bir Suriye vatandaşı da aynı haklara sahip olmalıdır. Bunu bizim değil, Türk devletinin söylemesi lazımdır.” Dedi ve Türkiye’nin bir Türkmen politikası olmadığını vurguladı.
Aydınlar Ocağı Başkanı Veysel Erdem Bozdoğangil; “Ortadoğu’daki sorunların çözümünde Türkmenlerin dikkate alınması için, Türkiye’de yaşayan her Türk vatandaşına ve sivil toplum kuruluşuna da büyük sorumluluklar düştüğünü, hepimizin kendi görev ve hizmet alanına uygun olarak buna katkıda bulunması gerektiğini” ifade etti.
Strateji Uzmanı Dr Abdullah Manaz; “Bölgedeki çatışmaların Irak petrollerinin güvenli bir şekilde Akdeniz’e ulaştırılması ve petrol boru hatlarının güven altına alınması için yürütüldüğünü, Irak’ın hızla bir bölünmeye gittiği ortamda Suriye’nin de Kuzey ve Güney olarak ikiye bölünmeden siyasi bir bütünlük içinde demokrasiye kazandırılması gerektiğini, Suriye’deki çatışmalarda Türklerin ve Arapların öne sürülerek Kürtlerin özellikle korunduğunu” kaydetti.

Oturum Başkanı Prof. Dr. Esat Arslan toplantı sonunda üzerinde ittifak edilen sonuç bildirisini maddeler halinde şu şekilde özetledi:

1. Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye‘nin Fransa mandası hükümeti arasında imzalanan 20 Ekim 1921 tarihli Ankara anlaşmasının 7. maddesi “Suriye’deki Türkmenlerin resmi dillerinin Türkçe olması ve tüm kültürel sosyal haklarının korunmasını” içermektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘nin burada bir tarihi sorumluluğu ve garantörlüğü bulunmaktadır.
2. 1963 yılında askeri bir darbe ile iktidara gelen Baas Partisi yönetiminde Suriye’de Türkmenler devamlı olarak dışlanmış ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ulusal sınırları dışında kalmanın vebalini ödemişlerdir. Bu bağlamda mülkiyet hakları ihlal edilmiş, özelikle sınır bölgelerinde, kendi dil ve kültürlerini yaşatma ve koruma hakkı tanınmamıştır. Türkmenler bin yıllık hakim unsur olarak yaşayıp yönettikleri topraklarda yok sayılmıştır.

3. Arap Baharı’nın bir devamı olarak 2011 Mart ayından itibaren hızlanan Suriye’deki çatışmalar sürecinde Türkmenlere yapılan baskılar şiddetlenerek artmıştır. Suriye’de oluşacak yeni devlet sisteminde Türkmen kimliğinin ve haklarının yeni anayasa çerçevesi içerisinde korunması, Suriye’yi oluşturan üç ana unsurdan biri olduğunun kabul edilmesi, eğitim hakkının ve diğer sosyal ve kültürel hakların verilmesini istiyoruz.

4. Muhaliflerin 285 üyeden oluşan Suriye Ulusal Meclisinde hiçbir Türkmen temsilcisine temsil hakkı tanınmamış, Kürtlere, Ermenilere, Asurilere ve yüzde bir nüfusa sahip diğer gruplara tanınan haklar Türkmenlere verilmemiştir. Türkiye’nin bu süreçte oynadığı role ve Suriye Türklerinin 3,5 milyon olarak ifade edilen nüfus yoğunluğuna uygun olarak, Suriye Ulusal Meclisi içerisinde gerekli üye sayısıyla temsil edilmesini talep ediyoruz.

5. Tüm İnsan hakları ellerinden alınan, Suriye‘nin birliği ve bütünlüğünü isteyen Suriye Türkmenlerinden çeşitli bahanelerle tutuklanan beş bini aşkın tutuklunun akıbetinden endişe duymaktayız.

6. Suriye’de yaşanan çatışmalar sebebiyle, Türk hükümetinin Irak Türkmenlerine uyguladığı ikamet, çalışma ve eğitim kolaylıklarının Suriye Türkmenlerine de tanınmasını istiyoruz.

7. Suriye’nin yeniden yapılanması sürecinde oluşturulacak Anayasa’da, Türkmen kimliğinin diğer halklarla eşit düzeyde tanınmasını ve yönetimde temsil edilmesini bekliyoruz.

8. Mülkiyet ve mimari eserlerimizin korunması konusunda uluslararası hukuktan doğacak bütün haklarımızın takipçisi olduğumuzu duyuruyoruz.

9. Suriye Türkmenlerinin, tarihte olduğu gibi gelecekte de Türkiye ile Suriye arasında en önemli köprü vazifesini göreceklerinin unutulmaması gerektiğini vurguluyoruz.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director