Tarihi Haçlı seferlerinde olduğu gibi, Müslüman Yahudi çatışmasının temelinde de Emperyalist çıkarlar ve amaçlar yatıyor. İkinci Dünya Savaşına kadar, barış içerisinde olan iki din mensupları şimdi iki azılı düşman gibi algılanıyor.
Osmanlı devleti döneminde neredeyse 500 yıl Müslümanlar ve Yahudiler aynı kentlerde, yan yana mahallelerde yaşadılar. Havralar ve Camiler birbirlerine yürüme mesafesindeydi. Birbirleri ile komşuluk ve ticaret yaparlar, barış içerisinde yaşarlardı.
Siyasi Siyonizm fikrinin canlandığı yıllarda bile katı bir düşmanlık oluşmamıştı. Theodor Herzl, 19 Mayıs 1901’de Abdülhamid ile samimi bir görüşme yapmış ve Filistin’de bir yurt talebinde bulunmuştu. Abdülhamid bu talebi hiddetle karşılamamış ve Filistin yerine Urfa, Suriye veya Fırat Dicle arasındaki toprakları önermişti.[1] Bu döneme ilişkin Yahudi ve Müslüman yazılı kaynakları incelendiğinde iki toplum arasında hiçbir düşmanlık izinin bulunmadığı açıkça görülebilirdi.
İslam dünyasındaki Müslüman ve Yahudiler arasındaki barış ortamına karşılık, Avrupa’daki Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında büyük ayrılıklar vardı. Özellikle kıta Avrupası’nda yaşayan Yahudiler, nefret edilen üçüncü sınıf toplumlardı. Getto kavramı, İslam dünyasında değil Avrupa’da ortaya çıkan bir Açık Hapishane ifadesiydi. Avrupa’da dışlanan ve –Yahudi yazarların ifadesiyle- bir Ur olarak görülen Yahudiler Birinci Dünya Savaşı öncesinde Filistin’e dönmeye başladılar. Filistin’e gelen Yahudiler buradaki Araplardan parasını ödeyerek araziler satın alıp yerleştiler. Bu süreçte bile Müslümanlar ile Yahudiler arasında bir düşmanlık belirtisi yoktu.
OrtaDoğu’da Müslümanlar ile Yahudiler arasındaki ilk düşmanlıklar, İngilizlerin 1917’de Kudüs’ü işgal etmesi ve Yahudi kolonizasyonunu hızlandırmasıyla başladı. İngiltere’nin amacı, bugünkü gibi Irak Petrol bölgesi ile Akdeniz arasında bir geçiş koridoru açmak ve Akdeniz kıyısında Müttefik bir devlet kurmaktı.
Türkler, Arapların yabancı güçlerle işbirliği yapması ve Türk askerlerine gösterdikleri düşmanlıklar yüzünden bölgeden çekilmişlerdi. Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere’nin bölgedeki en büyük hasmı yine Almanya oldu. Nazi dönemi ile birlikte Almanya, gözünü tekrar OrtaDoğu’ya dikmişti.
Hitler’in Kavgam kitabı Arapçaya çevrildi ve 1933 – 1939 yılları arasında Beyrut, Bağdat ve Kahire’de dağıtıldı.[2] 1938’de Kudüs Müftüsü Emin Hüseyin, Alman Askeri İstihbarat Başkanı Wilhelm Canaris ile görüştü ve işbirliği kararı aldılar. Almanlar, Suudi Arabistan üzerinden silah yardımı vaadinde bulunsalar da bunu gerçekleştiremediler. Aynı şekilde Nazi Diplomat Fritz Grobba da Şam’da Müftünün yardımcısı ile buluşarak para yardımında bulundu ve Berlin ile para trafiği başladı.[3] Bernard Lewis’in ifadesine göre İkinci Dünya Savaşı öncesinde Suriye, Nazilerin Arab dünyasındaki istihbarat ve propaganda merkeziydi. Almanlar 1940’da Başbakan Raşid ali Geylani vasıtasıyla Irak’ta yönetimi ele geçirdiler. Geylani bir yıl sonra İngilizler tarafından devrildi ve Berlin’e kaçmak zorunda kaldı.[4] İkinci Dünya Savaşı öncesinde Halep, Humus ve Şam sokaklarında üzerinde “Allah’ın Cennetinde Hitler’in Emrinde” yazılı Hitler posterleri görülmeye başlanmıştı.[5]
NSA tarafından 2000’li yıllardan sonra derlenen yeni istihbarat kaynaklarına göre; Naziler ile Arap Milliyetçileri arasında derin bağlar kurulmuştu. Almanlar düzenli olarak, Emin Hüseyin’e bireysel olarak ayda 50.000, Geylani’ye operasyonlar için ayda 65.000 ve diğer günlük ihtiyaçlar ve masraflar için her ikisine ayda 80.000 mark ödüyorlardı. Bu yıllarda, bir Nazi generalinin aylık maaşı 26.000 mark civarındaydı. Hüseyin ve Geylani’ye göre; “İslam ile Nazizm ortak değerlere ve ortak bir düşmana sahiptiler”.[6]
İkinci Dünya Savaşı sonrasında OrtaDoğu’daki Alman çıkarları Gehlen Organizasyonu tarafından korunmaya devam edildi. Bilindiği gibi Nazi Askeri İstihbarat Başkanı Gehlen bir grup arkadaşı ile birlikte İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD saflarına geçmiş ve daha sonra CIA’nın kuruluşunu gerçekleştirmişti. Bizim kanaatimize göre Gehlen, bir yandan CIA’nın temellerini atarken, diğer yandan da eski Nazi subayları ve ODESSA örgütünü korumuş, Almanya için çalışmaya devam etmişti.
Bir CIA dokümanına göre, Nazi Almanyası’nın en önemli OrtaDoğu uzmanı Dr. Wilhelm Beissner, 21 Temmuz 1951’de Gehlen teşkilatıyla irtibatlı bir Hamburg firmasının temsilcisi olarak Kahire’ye gitmişti. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya OrtaDoğu sahnesinden çekilmiş ve Rusya devreye girmişti. Bu dönemi takiben Gehlen, Rus İstihbaratı ile de gizli ilişkiler kurarak yetişmiş Nazi subaylarını birer birer Mısır ve Suriye’ye göndermişti. Nazi İstihbaratçıları, Sovyet yanlısı Arap liderlerin en önemli askeri ve istihbarat danışmanları olmuşlardı. Kral Faruk döneminde Mısır’a yerleşen Nazi subaylarının, Nasır’ın 1956’da İktidara gelmesinde önemli bir payı vardı. Nasır, Beissner’in ekibinde yer alan Zekeriya Muhiddin’e bağlı özel bir İstihbarat birimi kurmuştu.[7]
Nazi geçmişinden kopamayan Almanya 1989 yılında Doğu parçası ile birleştikten sonra da, hem Sünni hem de Şii Radikal İslamcı örgütlerle yakın ilişkilerini sürdürdü. İran gizli servis ajanlarının eğitimi konusunda 1991 yılında Almanya ile İran arasında bir anlaşma yapıldı. Bu ilişkiler 17 Ekim 1993 tarihinde yapılan gizli bir toplantı ile daha da pekiştirildi ve İran Dış İstihbarat Servisi Şefi Ali Fallahyan, Kohl’ün Bonn’daki ofisinde ağırlanarak özel istihbarat danışmanı Bernad Schmidbauer’in rehberliğinde bir dizi toplantıya katıldı.[8] Ambargo dönemlerinde bile Almanya ile İran ticareti karşılıklı olarak en üst düzeydeydi. Humeyni’den sonra göreve gelen Rafsancani, İran’da Alman ekolünün temsilcisi olarak kabul ediliyordu.
İran’ın Körfez Arap Ülkeleri ve Türkiye’deki Hizbullah yapılanmalarında Alman BND İstihbarat Teşkilatının önemli yardımları oldu. Hizbullah örgütleri Alman hücre yapılanmasını esas alarak teşkilatlandılar. Aynı şekilde Almanya, Türkiye, Kuzey Afrika ve Mısır’daki Siyasal ve Radikal İslamcı örgütlerin en önemli destekçisi oldu. Arap Dünyasındaki Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Benna’dan sonra radikalleştirilmesi, Türkiye’de Milli Görüş Hareketi’nin desteklenmesi, Alman ekolünden yetişen eski subayların yazdıkları kitaplarla Yahudi Aleyhtarlığı ve Hitler Hayranlığının yayılması, OrtaDoğu’daki Müslüman – Yahudi çatışmasının sürekli kışkırtılmasında Alman hükümetleri ve istihbarat kurumları önemli rol oynadılar.
Özellikle Suriye Yönetimi, Nazi Savaş Suçluları ve Subayları ile irtibatını hiç kesmemişti. Daha 2010 yılında Şam’da ölen Alois Brunner 128.000 Yahudinin ölümünden sorumlu tutulan bir Nazi Suçlusuydu. Brunner, 1950’de Suriye’ye gelmiş ve hem Hafız Esad’a hem de oğlu Beşşar Esad’a hizmet ederek Suriye Muhaberatına ve PKK Terör örgütüne saldırı ve işkence yöntemlerini öğretmişti.[9] Suriye Muhaberatı’nın işkencelerinde Esad iktidarları boyunca binlerce Müslüman hunharca öldürülmüştü. Son olarak Birleşmiş Milletler’de sergilenen işkenceyle öldürülmüş 11.000 kişiye ait fotoğraf sergisi bu vahşetin sadece küçük bir örneğiydi.[10]
Bugünkü Suriye Savaşı, Almanya’nın OrtaDoğu iştahını yeniden kabartmış görünüyor. Bir yandan Lübnan Hizbullahı ve Esad Yönetimi ile yakın ilişkiler kuran Almanya, diğer yandan da ayrılıkçı Kürt gruplarına olan desteğini sürdürüyor.
Bu çerçeve içerisinde son yüzyıldaki Müslüman Yahudi çatışmasının, Emperyalist güçlerin savaşında sadece bir Araç ve Taktik olduğunu iyi bilmeliyiz. Müslümanlar ve Yahudiler kıyamete kadar düşmanca yaşayacak toplumlar değildir. Hatalar ve kusurlar tamir edilirse, her iki din mensupları da barış içerisinde yaşayabilir. Bu konuda, Peygamberimiz Hz Muhammed’in Medine Anlaşması güzel bir örnektir. Medine Anlaşması’nın şu maddeleri bugün de geçerli olabilir:
- Müslüman ve Yahudi topluluklar barış içerisinde yaşayacaklar.
- Şehrin dışından gelen saldırılarda, hep birlik olunacak ve şehir savunması birlikte yapılacak.
- Yahudiler dinlerinde serbest olacak.
- İki taraftan birinin, üçüncü bir tarafla olan anlaşmazlığında diğer taraf yanında yer alacak.
- Her topluluk kendine ait bölgeden sorumlu olacaktır.
Emperyalist ülkelerin çıkar savaşlarına malzeme olan Müslümanlar ve Yahudiler bu savaşı artık bitirmelidir.
EK TABLO:
NAZİLERİN KAÇTIĞI RUS MÜTTEFİKİ ÜLKELER |
||
Gerçek Adı ve (Müslüman Kimliği) | Hitler Yönetimindeki Görevi | Savaş Sonrası Görevi |
Erich Altern – (Ali Bella) | Himmler Bölge Şefi | Mısır – Filistin Kampları Eğitmeni |
Hans Appler – (Salah Cafer) | Goebbels’in Bilgi Merkezi | Mısır – Enformasyon Bakanlığı Uzmanı, 1956 |
Franz Bartel – (Hüseyin) | Kattowitz Gestapo’nın Şef Yardımcısı | Mısır – Enformasyon Bakanlığı Yahudi ilişkileri, 1959 |
Baurnann – | Varşova Gettosunun Tasfiyesi | Mısır – Savaş Bakanlığı’nda FKÖ Eğitmeni |
Albay Fritz Bayerlein – | Rommel’in Emir Subayı | Mısır |
Hans Becher | Viyana Gestapo Subayı | Mısır – İskenderiye Polis Eğitmeni |
Dr. Wilhelm Beissner | Kamp Şefi | Mısır |
Bernhardt Bender – (Beşir Bin Salah) | Varşova Gestaposu | Mısır – Kahire Siyasi Polis Eğitmeni |
Werner Birgel – (Al Gamin) | Subay | Mısır – Enformasyon Bakanlığı Uzmanı |
Wilhelm Boeckler | Varşova Gettosu Tasfiyesi | Mısır – Enformasyon Bakanlığı İsrail Departmanı |
Wilhelm Boerner – (Ali Bin Keşir) | Mathausen Toplama Kampı Sorumlusu | Mısır – İçişleri Bakanlığı FKÖ Eğitmeni |
Friedrich Buble – (Ben Amman) | Gestapo Subayı | Mısır – Polis Eğitmeni, 1952 |
Franz Buncch | Goebbels’in İş Arkadaşı | Mısır – Enformasyon Bakanlığı İsrail Departmanı |
Daemling Joachim – (İbrahim Mustafa) | Dusseldorf Gestapo Şefi | Mısır – Cezaevi Sistemi Eğitmeni ve Kahire Radyosu |
Oskar Dirlewanger | SS Subayı | Mısır – Kahire |
Dr. Hans Eisele | Bunchenwald Toplama Kampı Şef Doktoru | Mısır – Kahire |
General Wilhelm Farmbacher | Doğu Cephesi Müfettişi | Mısır – Nasır’ın Askeri Danışmanı |
Leopold Gleim – (Albay Naşar) | Varşova Bölge Komutanı | Mısır – Milli Güvenlik Subayı |
Ludwig Heiden – (Hacı) | Yahudi Aleyhtarı Gazeteci | Mısır – Hitler’in Kavgam’ını Arapçaya çevirdi |
Heribert Heim | Mauthausen Toplama Kampı Doktoru | Mısır – Polis Doktoru |
Franz Hitholfer | Viyana Gestapo Subayı | Mısır |
Dr Johannes Von Leers – (Ömer Amin) | Goebbels’in Propoganda Sorumlusu | Mısır – İsrail |
Karl Luder | Hitler Gençlik Hareketi Şefi | Mısır – Savaş Bakanlığı |
Rudolf Mildner | Kattowitz Gestapo Şefi | Mısır – Alman Kamuflaj Operasyonu, 1963 |
Alois Moser | Rusya’daki Yahudi Katliamı Sorumlusu | Mısır – Paramiliter Gençlik Grupları Eğitmeni |
Oskar Munzel | SS Generali | Mısır – Askeri Danışman |
Georges Oltramare – Charles Dieudonne | Fransa’daki Pilori Gazetesi Direktörü | Mısır – “Arapların Sesi” televizyon şovu sorumlusu. |
Seipel – Emmd Zuher | Paris Gestapo Subayı | Mısır – İçişleri Bakanlığı İstihbarat Servisi |
Heinrich Sellman – (Hasan Süleyman) | Ulm Gestapo Şefi | Mısır – Enformasyon Bakanlığı |
Albert Thiemann – (Amman Kadir) | Çekoslovakya SS Subayı | Mısır – Enformasyon Bakanlığı |
Erich Weinmann | Prag Himmler Güvenlik Servisi Şefi | Mısır – İskenderiye Polis Gücü Eğitmeni |
Alois Brunner – (Ali Muhammed) | Toplama Kampları Sürgün Görevlisi | Suriye – Şam İstihbarat Servisi Eğitmeni |
Granz Rademacher – Thome Rossel | Dışişleri Bakanlığı Yahudi Karşıtlığı Servisi Yöneticisi | Suriye – Şam’da Gazeteci |
Walter Rauff | Tunus Himmler Güvenlik Servisi Şefi | Suriye, 1962’de Şili’de yakalandı. |
[1] Manaz, Abdullah. Siyasi Siyonizm Tarihi, s. 65, https://play.google.com/store/books/details/ Dr_Abdullah_Manaz_Siyasi_Siyonizm_Tarihi?id=OIunCAAAQBAJ
[2] Wild, Stefan. “National Socialism in the Arab near East between 1933 and 1939.” Die Welt des Islams, Brill: 1985. p.127
[3] Nicosia, Francis. “Arab Nationalism and Nationalist Socialist Germany, 1933-1939.” International Journal of Middle East Studies, vol. 12, 1980. pp.363-364
[4] Lewis, Bernard. “The New Anti-Semitism.” American Scholar. Vol. 75. Issue 1: Winter 2006. p.32-33
[5] Aglion, Raoul. The Fighting French. New York, 1943. Cited by, Wild, Stefan. “National Socialism in the Arab near East between 1933 and 1939.” Die Welt des Islams, Brill: 1985. p.127
[6] Richard Breitman & Norman J.W. Goda, Hitler’s Shadov, Published by the National Archives.
[7] Richard Breitman & Norman J.W. Goda, Hitler’s Shadov, Published by the National Archives
[8] Germany’s New Ostpolitik, Foreign Affairs, Charles Lane, s. 77-89.
[9] http://www.bbc.com/news/world-europe-30275358
[10] http://www.aljazeera.com.tr/haber/suriyedeki-iskencenin-fotograflari-bmde