Kürt Sorunu mu? Kürtlerin Sorunu mu?

Tarih boyunca sayısız devletler kurmuş bulunan Türk Milleti, son asırda ağırlaşan bir etnik sorunla karşı karşıya. Birçoğunun “Kürt Sorunu” olarak tanımladığı sorun, sosyolojik olarak bakıldığında aslında “Kürtlerin Sorunu”. Kürt Sorunu olarak algıladığımızda bizim sorunumuz gibi görünen problem, aslında tamamen Kürtlerin Kendi Sorunu. Kürtlerin çağdaşlaşma, medeniyetle entegrasyon ve önce kendi içlerindeki Barış sorunu…

Araştırmalarım nedeniyle, 4 Parçalı (İran, Irak, Suriye ve GüneyDoğu) Kürt yerleşim bölgelerinin neredeyse çoğunu inceleme imkanım oldu. Kürtlerin bütün bu bölgelerdeki sorunları aslında birbirine benzer. Öncelikli sorunları; Feodalizm yani Ağalık. Örneğin Kuzey Irak; Bölgesel yönetim tamamen Barzani ailesi tarafından ele geçirilmiş. Molla Mustafa’nın torunu, Mesut Barzani’nin yeğeni Başbakan. Mesut Barzani, hem aşiretin hem de bölgesel yönetimin değişmez lideri. İrili ufaklı (Herki, Sehan, Şindi, Zibari, Bervari, Piştmer vb) birçok aşiretin yanında, Nakşi ve Kadiri (Şeminan, Brifkeni, Bamerni) büyük şeylerin ve onlarca toprak ağasının bölgede büyük bir ağırlığı var. Bunların içerisinde siyasi kabiliyeti ve dış destekleri ile öne çıkan Barzani ve Talabani, bir yandan yıllarca komşu ülkelerle, CIA, Mossad ve KGB gibi büyük istihbarat örgütleriyle pazarlıklar kurarak varlıklarını sürdürürken, diğer yandan da kendi aralarında kanlı çatışmalara giriştiler. Ne acıdır ki; 2000’li yıllardan sonra ABD ve NATO planları çerçevesinde Türk Genelkurmay’ı bu iki aşiretin birbiriyle çatışmasını önlemek için bir tampon bölge oluşturdu ve (900’ü aşkın Türkmen) 1000 Kişilik bir kuvvetle barış görevi üstlendi. Çekiç Güç olarak isimlendirilen Harekat Planı ve 36 Paralel Yalanı ile de, Irak Kürdistanı’nı ABD’nin Irak işgaline kadar korudu. 36. Paralelin üzerinde olmasına rağmen 250 bin nüfuslu Türkmen Telafer kasabası Saddam’ın insafına terkedilirken, 36 Paralelin altında kalan Talabani’nin Süleymaniye’si koruma altına alındı. Kerkük kendi kaderine terk edildi.

Kuzey Irak’taki güçlü Feodal Yapı aynen sürüyor. Başbakan ve Bakan düzeyinde büyük rüşvetler ödenmeden, Kürt bölgesinde yatırım yapılmıyor. Zaho ve Dohuk gibi kentleri daha emin gören Kürt Ağalar lüks villalarda yaşarken, son model Toyota ve Mercedes araçlarla gezerken, Kürt ahali sefaletten kırılıyor. Jeneratör parasına zor güç yetiren fakir halk karnını zor doyuruyor. Cehalet ve Din sömürüsü, geleneksel Aşiret ve Ağalık düzenini bir kat daha güçlendirmiş.

Türkiye’deki Kürtlerin Gerilla olarak tanımladığı Kandil Bölgesindeki PKK varlığı, bir başka Ağalık düzeninde işliyor. Çoğu eğitimden yoksun Kürt gençleri Bağımsız Kürdistan hayaliyle dağlarda zor şartlar altında, yarı aç yarı tok çatışmaya sokulurken, Ağa Komutanlar korunaklı sığınaklarda keyif çatıyor ve Uyuşturucu trafiğini yönetiyor. Afganistan Pakistan sınırlarından Zahedan’a gelen Uyuşturucular, Belucilerden PEJAK tarafından teslim alınıyor ve Bisur’dan HacUmran’a kadar olan Irak – İran sınır hattında bu bölgeyi kontrol eden PKK’ya teslim ediliyor. PKK ise, Türkiye, Irak, Suriye, Güney Kıbrıs gibi alternatif rotalardan bunu Avrupa ülkelerine aktarıyor.

PKK tabiatıyla şimdi daha büyük bir taşaronluğa hazırlanıyor. Suriye, Irak ve İran’daki Şii yönetimleri devirmek için büyük bir isyana öncülük etmeye ikna ediliyor. Bazı (İslamcı ağırlıklı) Feodal liderler olayın farkında ve ABD, İsrail ve NATO’nun bu planına karşı çıkıyorlar. Plana ikna edilen İmralı, bir an önce Irak ve Suriye’de toparlanma konusunda bastırırken, Türkiye’den koparılıp Ortadoğu Savaşına sürüleceklerini düşünen Kandil ise plana direniyor. Olayın sonucunu birlikte göreceğiz.

KurdishFeodalismGelelim Kürdistan Hayali ve Kürt Sorunu masalıyla uyutulan Türkiye Kürtlerine. Irak, İran ve Suriye’deki Ağalık düzeni biraz makyajlı da olsa biz de de devam ediyor. Aşiret Ağaları, Feodal Liderler şimdi Kürt siyasetinin önünde gidiyorlar. Bugünlerde bile İstanbul’da, Bodrum’da, Marmaris’teki villalarında eğlenmeye, dinlenmeye ve çapkınlık yapmaya fırsat bulabiliyorlar. Neredeyse bütün sahil kentlerinde varlığını hissettiren Kürt Mafya Ağaları, misafir ağırlamaya rantlarını pekiştirmeye devam ediyorlar. Kürt genç kızları üniversite eğitimi alsa bile hala başlık parası ile (satılarak) evlenmeye ve feodaliteye direnemiyorlar. Kürt gençleri, eğitimlerini, geleceklerini ve hayatlarını tehlikeye atarak bu Ağaların yönettiği siyasete mahkum oluyorlar. Yazık, gerçekten sizlere yazık… Ağalarınız, sizin hayal ettiğiniz Kürdistan peşinde değiller. Ne Bodrum’daki villalarından ne Ankara’daki saltanatlarından, ne de sarışın sevgili düşkünlüklerinden vazgeçemezler.

Bırakın bu hayalleri. Ağalık düzeninin farkına varın. Medeniyetle, çağdaş dünya ile ve yüzyıllardır birlikte yaşadığınız Türk halkı ile entegre olun. Ayrışmayın, ırkçılık yapmayın. Kürtçe ikinci dil olsa bile siz kendi çocuklarınızı öğrenmeye ikna edemeyeceksiniz. İçinden dereler aktığı halde bir tek ağaç dikilmeyen Kürt köyleri gördüm ve üzüldüm, siz de kendi halkınız adına üzülün. Sadece tüketmeye ve savaşmaya alışmış halkınıza önderlik edin, üretim toplumuna taşıyın. Karadenizli’nin o dik yamaçlara kendini iple bağlayarak nasıl sarıldığını, nasıl ürettiğini, hiç devletine, içinde yaşadığı topluma düşman olmadığını görüyorum ve kendi adıma ders alıyorum. Yörüklerin, Ege’nin ıssız dağlarında keçi ve deve sürüleriyle aylar geçirirken, kilim dokuduğuna, sipsi, cura çaldığına, modern kentlerin çok katlı hapishanelerine ve tapusuz gecekondulara mahkum olmadıklarına, mutluluklarına ve ülke sevgilerine hayran oluyorum.

Düşmanlığınız dostluğunuzu gölgelemesin. Bizler hiçbir zaman Kürtleri ayrı, gayrı görmedik. Siz de kendinizi bu milletten ayrı görmeyin. Bu milletin dostluğunu, hoşgörüsünü ve sevgisini, düşmanlığa ve nefrete dönüştürmeyin. Emperyalizmin ve Feodalizmin oyunlarına alet olmayın. Ayrışırsanız, ayrı kalırsınız…

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director