Kerkük Çocukluk Cennetim!

Ali Kerküklü

Kerkük, asırlardan beri Irak Türkmenlerinin bu coğrafyada şekillenmiş Türk kültürünün merkezidir. Bir kentin aidiyeti ve kimliği, o şehrin tarihi mimari eserleri, sosyal ve kültürel yapısıyla da yakından ilgilidir. Kerkük Kalesi, Gök Kümbet’i, Nakışlı Minare ve Camisi, Aziziye Kışlası, Kayseri (Kapalı) Çarşısı, Kilciler Pazarı, Altun Köprü, Kırdar Hanı ve Çarşısı, Kale Hanı, Mecidiye Sarayı, Dakuk Ulu Camii Minaresi, 16 gözlü Taşköprü gibi 60’tan fazla Türk eserine Kerkük’ün her noktasında rastlamak mümkün. Kerkük’te yaşayan Türkmenlerin dışındaki milletlerin buna benzer acaba kaç tane tarihi eseri vardır? Yok. Diğer taraftan edebiyat ve kültür alanında da Türkmen ağırlığını görmek mümkün. Kerkük’teki sanatçıların çoğunluğu da yine Türkmenlerden. Kerkük Türküleri tüm dünyada hangi dille icra ediliyor? Türkçe. Bazı gruplar Kerkük bizim diyor, o zaman haklı olarak şu soruları sormak gerekiyor, Kerkük sizin ise o zaman Kerkük’te tarih, medeniyet ve kültür mirasınız nerede?  Kerkük sizin ise neden nüfus kayıtlarını ve tapu dairelerini tahrip edip yaktınız? Kerkük sizin ise devlet dairelerini, okulları, hastaneleri, insanların evlerini, özel araçlarını ve iş yerlerini neden talan edip yağmaladınız? İnsan kendine ait olan bir şehri talan edip, yağmalar mı hiç? Kerkük sizin ise Irak işgalinden hemen sonra sahte belgelerle 700 bin Kürdü Kerkük’e neden yerleştirdiniz?

Türkmen şehri Kerkük, tarihin her döneminde önemini korudu. Kültür varlığı, sanat, müzik, spor ve çevresinin mimarisi ile de dikkat çekici bir şehir. Kerkük, geleneksel yapı ve tarihe tanıklık eden kitabeleri ile de göz alıcı bir hazine.

Kerkük’ü karanlığa boğan onun kalesi, Gök Kümbeti, Dakuk Ulu Camii Minaresi, Sultan Saki Yatırı, Danyal Peygamber Türbesi ya da kurumuş Hassa Su çayı değil, toprağın altında yatan karanlık. Yani petrol. Türkmen şehri Kerkük’ü gezerken insanı karşılayan perişan manzara, bu şehirde yaşayan sade insanların, toprağın altındaki dev zenginlik kaynağının sıkıntısından başka bir yanını görmediğini ispatlıyor. Başkaları için “petrol cenneti” bizler için ise çocukluğumuzun cennetidir Kerkük.

Kerkük şehri düz bir ovada kurulmuştur. MÖ. 3. yüzyılda yapılan kale bir tepenin üzerinde yer alır ve Kerkük’ün her tarafına kuş bakışı bakan bir konuma sahiptir. Kerkük’ün ortasından Hassa Su çayı geçer. Hassa Su çayı Kerkük’ü Eski yaka ve Korya yaka olmak üzere iki yakaya ayırır. Kale ile beraber şehir üç kısma bölünür. Kale şehrin ilk yerleşim yeridir. Çevresine hâkim surları ve dar sokakları vardı. Kalenin içindeki kesim Hamam, Ağalık, Meydan ve Zindan adlı dört mahalleden oluşmaktaydı. Şehrin kale dışına taşması muhtemelen nüfusun da baskısıyla XVII. yüzyılda olmuştur. Eski yaka (Karşıyaka) kesiminde kale çevresinde zaman içerisinde ortaya çıkan İmam Kasım, Çay, Çukur, Musalla, Bulak, Avcı, Piryadi ve Ahi Hüseyin, adlarında mahalleler bulunuyordu. Korya yakasında ise Sarıkâhya, Begler, Mahatta (İstasyon), Şaturlu, Hasa, Elmas, Yeni Kerkük (Arafa) adlı mahalleler vardı. Kürtlerin yoğun yasadığı Şorca Mahallesi de geçen yüz yılın kırkları ve ellilerinde yoktu. Kerkük’te sonradan ihdas edilen ‘’iskân (Azadi)’’ ile ‘’Rahimava’’ Kürt mahalleleri de yoktu. Bunlar sonradan Süleymaniye ve Erbil yolu istikametinden göç alarak kurulmuştu.

Kerkük’te, kale dışında İmam Kasım’ın küçük bir yerleşme çekirdeği olarak varlığını biliyoruz. Ayrıca kalenin yarım mil ötesinde ve Hasa Su çayının diğer tarafında Korya’nın, tıpkı Tisin köyü gibi küçük bir yerleşme olduğu tarihi belgelerle saptanmıştır. Daha sonraki tarihlerde bu iki yerleşme de Kerkük kentinin yerleşme dokusu ile bütünleşmişlerdir. Korya yakasında çokça resmi devlet binaları bulunuyor. Nitekim valilik, kışla, belediye binası, nüfus dairesi, tapu dairesi, adliye, kamu yapıları Korya yakasında inşa edilmişlerdir.

 Büyük Pazar, Korya Pazarı, Kayseri Çarşısı Kerkük’ün Türkmen kimliğinin en yoğun şekilde hissedildiği yerlerin başında geliyor. Aslında Kayseri ’Kapalı Çarşı’ anlamında kullanılıyor. Geçmişten bu yana alışılagelmiş şekilde, Anadolu’nun ortasında yer alan ve ticaretiyle ünlü Kayseri’nin adı verilmiş ’Kapalı Çarşı’lara. Bu çarşılardaki dükkân mülkiyetlerinin hemen hemen tamamı Türkmenlere ait.

 Kerkük’ün ilk yerleşme merkezinin çekirdeği olan kale, bu yüzden en eski mimarlık ve kentsel dokunun da merkezi idi. Kerkük kalesi 4 mahalle, 743 geleneksel ev ve onlarca tarihi eserden oluşuyordu. Kerkük Kalesi’nde oturanların hemen hemen tamamı Türkmen’lerdi. 1995 yılında Saddam Hüseyin’in talimatıyla kale sakinleri zorla boşaltılır ve 1997’den itibaren 2003’e kadar yüzlerce geleneksel tarihi Türk evi ve eseri buldozerlerle yerle bir edilir. Türkmenlere ait ne varsa, evleri, tarihi eserleri, hatta mezar taşları bile yok edilir. Amaç Kerkük’ün Türkmen kimliği ve izlerini silmekti.

Türkmenlere Asimilasyon ve Kerkük’ün Kimliğini Yok Etme  Operasyonu

Diktatör Saddam Hüseyin, kentin Türk kimliğini ortadan kaldırmak istedi. Bir­çok yer­le­şim yerinin Türk­çe olan ad­la­rı Arap­ça isim­ler ile de­ğiş­ti­rildi­. Kerkük Kalesi ve on­lar­ca Türk­men köyü ve yer­le­şim ye­ri yı­kıl­dı ve Türk­menler Irak’ın gü­ne­yi­ne ve farklı illerine sü­rül­dü. Türkmenle­rin ara­zi­le­ri­nin is­tim­lak edi­le­rek gü­ney­den ge­ti­ri­len Arap­la­ra da­ğı­tıl­ma­sı sağlandı. Irak Dev­rim Ko­mu­ta Kon­se­yi­nin al­mış ol­du­ğu ka­rar ile, nü­fus kü­tü­ğü­nü Kerkük’e nak­le­den ve yerle­şen Arap­la­ra 10.000 Irak di­na­rı (33 bin do­lar) ve be­da­va ar­sa­lar ve­ril­di. Türk­men­le­re gay­ri­men­kul alım-sa­tı­mı ve res­mi da­ire­ler­de bi­le ara­la­rın­da ana dille­ri ile ko­nuş­ma­la­rı yasaklan­dı.

1970’lerden başlayarak, Baas rejimi tarafından Kerkük’te asimilasyon politikası uygulandı. Şehri Araplaştırmak için Kerkük’e yüzbinlerce Arap ailesi yerleştirildi, şehrin güney, güneydoğu ve güneybatısında yeni mahalleler yapıldı. Devrik Baas rejimi tarafından yeni kurulan bu mahallelere Arapça adlar verildi.

Başlangıçta, “Araplaştırma” politikası ile Türk kimliğini eritme çabaları, günümüzde  “Kürtleştirme” politikasına dönüştü. Türk­menlere yönelik yıllarca in­san­lık dı­şı uygulamalarının bugün daha beteri yapılmaktadır. Çeşitli siyasi gelişmelere bağlı olarak Kerkük ve çevresinin demografik yapısı değiştirilmeye çalışılmıştır. Bunda bölgenin zengin petrol kaynaklarına sahip olması en önemli etken olmuştur. Dün ve bugün emperyalist devletler ile bunların yönlendirdikleri Arap ve Kürt gruplar bölgenin nüfus yapısını Kerkük Türklerinin aleyhine değiştirmek için her yola başvurmuşlardır.
Ne zaman ki işgal güçleri ABD ve İngiltere Irak’a girdi, Kerkük’te tapu ve nüfus kayıtları yakıldı ve bu kent talan edildi, yağmalandı. Türkmen şehri Kerkük’ün nüfusunda ve nüfuzunda büyük hareketlenmeler ve oynamalar baş gösterdi. Irak’a getirilmek istenen özgürlük ve demokrasinin yerüstündekiler için değil, yeraltındakiler (Petrol) için olduğunu sonunda saflar bile anladı.

2003 yılında Amerika ve İngiltere’nin Irak’ı işgalinin ardından Kürtlerin Türkmen bölgelerinde etkin konuma getirilmesi sonucu, Türkmenlerin hakları yine yok sayıldı. Daha önceden olan Araplaştırma politikasının yerini Kürtleştirme politikası aldı. İşgal sırasında oluşan istikrarsız ortamda Kürtlerin Kerkük’e kamyonlarla taşınması, Saddam Hüseyin döneminde, Araplar ve Kerkük petrol şirketi çalışanları için yapılan konutlara, askeri garnizonlara, sosyal tesislere, devlet daireleri ve hatta Kerkük Stadyumu’nun soyunma odalarına bile Kürtler yerleştirildi. On binlerce Kürt planlı ve programlı bir şekilde çadırları ile getirildi, Kerkük’e 700 bin Kürt ithal edildi. Dün çadırlarla gelen bu ithal Kürtler bugün konut sahibi oldular. Kürt grupları, devletin tüm imkânlarını sözde göçmen diye bu ithal Kürtlere seferber ettiler. Onlara aş, iş, aylık maaş ve konut imkânı sağladılar. Getirilen Kürtlere sahteKerküknüfus kâğıdı ve gıda karnesi (bu karne her Iraklının devlet işlemlerinde bulundurması gereken bir belge) verildi. Bu ithal Kürtler Kerkük’e yerleştiği içinde Kürt partiler ve Devlet’ten de “göçmen adıyla” maaş almaktalar.

Kerkük’teki Kürtleştirme hareketlerinin ne derece tehlikeli bir noktaya geldiğini kanıtlayabilecek en önemli durum, Kerkük-Erbil ve Kerkük-Süleymaniye şehirleri yolu üzerinde kurulan yeni mahallelerdi. Petrol kenti Kerkük’e yerleşen ve ev kurmak için geniş araziler üzerinde hak iddia eden on binlerce Kürt, Kerkük üzerinde hak iddialarını güçlendirmek için kurduğu konutlardan bir kısmı, dumanların yükseldiği doğal gaz tesislerine sadece yarım mil uzaklıkta. Kerkük’e ithal edilen Kürtler, Kerkük petrol yataklarını ele geçirmek için kentin zengin petrol yatakları ve rafinerisi etrafındaki devlete ait arazilere kanunsuz konutlar yaparak yerleştirildiler. Çeşitli vaatlerle Kerkük’e getirilen Kürtlerin oluşturduğu bu mahalleler kentin demografik yapısının nasıl değiştirilmeye çalışıldığına en belirgin örneklerinden bir tanesidir. Kültür ve medeniyet şehri olan bir kent ancak bu kadar acımasız bir şekilde tahrip edilebilirdi.

Bu yerleşen kişilere para verilmesi, “tecavüz evleri” olarak nitelendirilen gecekondulaşmanın yoğunlaşması, 700 bin Kürt’ün Kerkük’e ithal edilmesi, nüfus kayıtlarının ve tapu dairelerinin tahrip edilip yakılması, tüm devlet daireleri ve müdürlüklerin Kürtlerin eline geçmesi gibi gelişmeler Türkmen toplumu üzerinde psikolojik etki yaratmıştır. Bunun akabinde kamunun üst düzey Türkmen yetkililerine, siyasetçi, doktor, iş adamı, bilim adamı, askeri komutan ve sivil halka karşı tehdit, yıldırma, sindirme, fidye isteme, göçe zorlama, bombalı saldırı ve suikast girişimlerinin hala devam etmesi, Türkmenler üzerinde bu psikolojik etkiyi daha da arttırmıştır. Kerkük, Telafer, Tuzhurmatu ve diğer kritik merkezlerde oluşan şiddet olayları ve bombalı terör saldırıları, Türkmenlere yönelik eylemler bu çerçevede değerlendirilmelidir.

Irak Türklerinin Irak’taki binlerce yıllık varlığı tehdit altında. Baas rejimi 35 yıl baskı ve zulüm altında tuttuğu ve Araplaştırma politikalarına maruz bıraktığı Irak Türkleri, bugün dış güçlerin işbirlikçilerinin zulmü altında yaşam ve kimlik mücadelesi veriyor. Bölgedeki binlerce yılık Türk kimliği ve varlığı yok ediliyor.

 KerkukKenti2

Petrol: Kan, Ölüm ve Göz Yaşı

Petrol, 20’nci yüzyıldan 21’ncisine miras kalan kara yağ… Topraklarında bu yağdan olanlar pek mutlu olamadılar. Zenginlik yaşasalar bile, başları hep belada oldu. O petrol yataklarına sahip olup, o kara yağı kullananlar. Yani “ötekiler…” Bakın işte onlar zengin ve rahat yaşadılar.

15 Ekim 1927 tarihinde Kerkük yakınlarında ve şehre 15 kilometre uzaklıktaki Baba Gürgür bölgesinde zengin petrol yatakları bulunmuş, sondaj yapılarak adeta bir “ırmak” gibi petrol akmıştı. Kerkük petrol rafinerisi de aynı bölgede kurulmuştu. Bu akan petrol Kerkük’e refah ve huzur getireceği yerde felaketler getirdi bunun adı da kan, ölüm ve göz yaşı oldu.

Kerkük, bu gezegende, aklımıza gelebilecek en büyük servetin üzerinde oturup, ama yoksulluk ve sefalet içinde yaşatılan insanların kenti… Bugün Kerkük bir turisti çekecek herhangi bir yeri yok. Ama bu şehrin sokaklarına adım attığınız andan itibaren, bu gezegenin nasıl bir adaletsizlik diyarı olduğunu çok daha iyi anlarsanız. Kerkük’te bulunan petrol herkesin can damarı olacaktı. Olacaktı da bunun Kerkük’e faydası ne?

Dünyanın en zengin şehirlerinden biri olan Kerkük işin ehli ve şehrin sahibi olmayan insanlar tarafından idare edilmekte. İşgal ile beraber ilk iş olarak nüfus ve tapu dairelerini yağmalayan Kürt gruplar, Türkmenleri sadece askeri ve kültürel bir baskı altına almakla da yetinmediler. Tüm devlet daireleri ve müdürlüklerin başına Kürtleri yerleştirdiler. Bugün Kerkük asıl sahiplerinin elinde değil, ellerin elinde.

Çocukluğumun Cennetti Kerkük

Çocukluğum, doğduğum Kerkük’ün Korya yakasında Sarıkahya Mahallesi sokaklarında futbol, misket, çelik çomak, saklambaç oynayarak geçti. Kerkük caddelerinin, sokaklarının her adımında ve her karış toprağında bir hatıramın hâlâ capcanlı aklımın bir köşesinde duruyor. Yaşadıklarımı unutmak mümkün mü? Zaten bu yaşadıklarım hayatımın önemli bir parçasıdır. Ne güzel günlerdi o günler.

Çocukluğunu Kerkük’te yaşamış olan Türk edebiyatının tanınmış ismi Halide Nusret Zorlutuna bakın Kerkük’ü nasıl anlatıyor:

“Ey çocukluğumun cenneti masal şehir
Kulaklarımda hep senin sesin
Gözümde, gönlümdesin…”

Başkaları için ‘petrol cenneti’ bizim için ise çocukluğumuzun cennetidir Kerkük. Çocukluk ve gençlik yıllarımda Kerkük’ün ahalisinin büyük çoğunluğu Türk’tü. Ne Arap ne de Kürt’e rastlamazdınız. Şehirde herkes Türkçe konuşuyor. Biraz farklı bir lehçeyle, ama her şeyiyle Türkçe, etraf hep Türklerle dolu, evde, sokakta, pazarda, çarşıda, camide, parkta, sinemada, lokantada….. Türkler sadece okulda bir miktar Arapça öğreniyorlardı. Hatta Arap öğretmenler eğitim verebilmek için Türkçe öğrenmek zorunda idiler.

Kerkük’te Komşuluk, Misafirlik ve Bayramlaşma Gelenekleri

Çocukluğumda komşuluk ilişkileri, Kerkük yaşayışında çoğu zaman akrabalıktan ve hısımlıktan daha önemli bir yer alırdı, bu ilişkiler çoğunlukla din, kültür, ırk ayrımı düşünülmeden birlik içinde sürdürülmüştür.

Komşulukta mahallenin tüm insanları birbirini tanır, selamlaşır, görüşür, yardımlaşır. Bir evde hasta olsa ziyarete gidilir, yemek götürülür, hal hatır sorulur. Bir düğüne davet edilince tebriğe gidilir, hediyeler götürülür; bir cenaze olsa taziyeye gidilir; bayramlarda ziyaretler yapılır. Mahalle gençleri mahalle kızlarını korur, mahalleye giren yabancılar hemen fark edilerek mahallelinin meraklı bakışlarının hedefi olur. Bu türden komşuluklarda akranlık yahut sınıf farkı gözetilmez, büyükler küçükleri korur, küçükler büyüklere saygı gösterir, mahalle gençleri komşuların lafından sözünden çekinir. Mahalleye yeni taşınan kimseye “hoş geldin ziyareti” yapılır, bu tanışmaların ardından yakın komşuluklar kurulurdu.

 Komşular birbirlerinin düğünü, sünneti, misafiri, cenazesi, hastalığını kendisininmiş gibi düşünür, planlarını buna göre yapar, misafirlerine gerektirdiği takdirde kendi evini açarlardı. Bahar geldiğinde yakın komşular birlikte pikniğe, sinemaya, gezmeye gider; kış yiyeceklerini birlikte hazırlar, halılarını, yorganlarını birlikte yıkar, her işi birlikte yaparlardı. Bir sokaktan cenaze çıkması bütün sokağı, hatta mahalleyi ilgilendirirdi. Cenaze beklemeye, hazırlıklara yardıma gidilir, başsağlığı dileklerinde bulunulur.

 Türkmenlerin en önemli özelliği misafirperver oluşudur. Ev sahibi misafirini ağırlamak için her türlü zahmete katlanır. Misafirliklerin dışında da çeşitli bahanelerle Kerküklüler sık sık birbirlerini ziyarete giderdi. Hastalık, kaza gibi durumlarda “geçmiş olsun” ziyareti; evlilik, nişan, terfi, ev alma, çocuk sahibi olma gibi durumlarda “göz aydınlığına gitme”; aileden biri uzak bir yolculuğa çıkacaksa “Allah kavuştursun” ziyaretine gitme; yeni taşınanlara “hoş geldin” ziyareti; cenaze olduğunda “taziyeye gitme”, bayramlar da “bayram tebriği” ne gitme gibi özel ziyaretlerde bulunulur. Bu ziyaretlerin her birinde farklı kurallar, gelenekler söz konusu olsa da öz itibariyle misafir karşılama ve uğurlama adetlerine daima riayet edilirdi.

 Kerkük’te Ramazan ve Bayramlar

 Kerkük’te insanlar Ramazan ayının en önemli ay olduğuna inanır, verilen ehemmiyetin büyük olması sebebiyle Kerkük’te ve evlerin içerisinde Ramazan hazırlıklarına haftalar öncesinden başlanır. Ramazan ayının gelmiş olduğu gerek sokaklarda gerek evlerde olağan gücüyle hissedilirdi.

Ramazan ayı, geleneksel etkinliklerle renkli bir şekilde yaşanır. Ramazan ayına has “sini zarf” oyunu, Kerküklülerin iftardan sonraki vazgeçilmez eğlencesini oluştururdu. Oyun, iftardan sonra kahvehane ve çay bahçelerinde toplanan erkekler arasında oynanır. Bir ay boyunca devam eden etkinlik kimi zaman mahalleler arasında, kimi zaman da başka şehir ve kasabalardan gelen konuk oyuncularla karşılaşma şeklinde düzenlenirdi. 3’er veya 4’er kişilik takımlar halinde oynanan oyunun temel kuralı, sini (tepsi) üzerindeki 11 fincandan birisinin altına yerleştirilmiş “zarf” denilen renkli boncuğu bulmak. Heyecan ve keyfin gece yarılarına kadar sürdüğü oyunda fincanın altındaki boncuğu bulan kazanıyor.

Kerkük’te bayram sevinçle karşılanır. Bayramdan bir hafta önce evlerde bayram hazırlığına girerler. Her evde külçe denilen pasta yapılır. Kerkük’te külçe her bayram ve uzak yolculuğa giden yolcular için yapılır. Külçeler, hurmalı, şekerli ve cevizli yapılır. Bayramdan bir gün önce yani arife günü ikindi namazından, bayram günü ise bayram namazından hemen sonra aile kabirleri ziyaret edilir. Ölüsü için kuran-i kerim okuyan ve ağlayan kadınlarda rastlanır. Kadınlar bayram gecesi yemek yapar, bu yemeğe bayram aşı denilir. Bu yemekler genellikle kuru fasulye, latike (kurutulmuş kayısı), şıh mahşi (karnı yarık), tavuk kızartması ve pilavdan oluşur. Bayram sabahı herkes yeni giysilerini giyer. Sabah ezanı okunduğunda erkekler camiye giderler. Namazdan önce bayram duası okunur, sonra bayram namazı kılınır. Namaz bittikten sonra herkes birbiriyle bayramlaşır. Sonra eve döndükleri zaman sofrayı hazır bulurlar ve birlikte bayram aşı yerler.

 Bayramlarda temiz elbise giymek ve bayramlık adıyla bir kenarda temiz elbise bulundurmak Türkmenler için günümüzde de varlığını devam ettiren bir gelenektir. Kurban Bayramı adetlerini Ramazan Bayramı’ndan ayıran pek fark yoktur, bayram hazırlıkları ve bayramlaşma gelenekleri Ramazan Bayramı’ndaki adetlerle aynı mahiyettedir.

 Mahallelerde komşular birbirlerine giderek bayram tebriğinde bulunur. Daha sonra herkes dost ve akrabalarının evlerine gider. Bayram ziyaretlerine ise öncelikle en yaşlılardan başlanır. Çocuklara bayramlık verilir. Bayram süresince çocuklar eğlence yerlerine giderler.

 Eskiden bunun için Kerkük’ün Eski yaka ve Korya yakasında bayram yerleri kurulur, bu yerlerde salıncaklar, atlıkarıncalar, dönme dolap ve diğer oyuncak çeşitleri bulunurdu. Çocuklar bayramlarda bu yerlerde eğlenirlerdi. Bayramlarda bir eğlence de sinemalardı. O yıllarda Kerkük’te beş kışlık sinema vardı. Hepsinde de bayram günlerinde ikişer film oynatırdı. Ayrıca o yılarda Kerkük’te 6-7 yazlık sinema bulunuyordu. Bugün Kerkük’te sinema yok, evet yanlış duymadınız Kerkük’te sinema yok!

Kerkük’te Spor

Kerkük’te yalnız gençler değil, her yaştan insan doğuştan futbolseverdir. Hele Kerkük Futbol Karmasının maçları ki takımın çoğunluğu Türkmenlerden oluşuyordu bütün Türkmenlerin, gününü iple çektiği ve milli şuurun zirveye çıktığı bir spor hadisesiydi.  Futbol dışında, güreş, basketbol, masa tenisi, halter, boks ve atletizm dallarında da ciddi başarılara imza atılmıştı. Türkmen şehri Kerkük sporda büyük bir potansiyele sahipti, Irak sporuna damgasını vurmuş ve Irak Milli Takımlarına sayısız sporcular kazandırmıştır.

Çocukken yaşadıklarını hiçbir zaman unutmazsın. Çünkü hafızanın en temiz en güçlü olduğu zamanlardır çocukluk. Çocukluk cennetim Kerkük, nasıl bir “yitik cennet”e dönüştüğünü görüyorum. Bu da bana derin bir acı ve keder veriyor. Zalimler, çocukluk cennetimi harabeye ve hayatımızı da cehenneme çevirdiler. Kerkük giderek solan, el değiştiren, artık tutunamayan bir kent. Ötesi, halen, belleğimdeki yaşayan, kanayan haliyle çocukluk cennetim.

Bugün Yerimizi yurdumuzu ve haklarımızı silah zoru ile gasp edenler, bizleri baskı ve zulüm altında tutanlar, ezmeye çalışanlar ve hürriyetimizi elimizden alanlar bilsinler ki haklarımızı mutlaka geri alacağız. Biz başaramazsak, çocuklarımız başaracak, çocuklarımız başaramazsa torunlarımız başaracaktır. Çünkü çocuklarımızı ve torunlarımızı da bu yönde eğitiyor ve yetiştiriyoruz.

Ali Kerküklü “Irak’a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük” Kitabının Yazarıdır.)

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director