İslamı Geçmişte Yaşamak

Müslümanlar için bir Ramazan ayı daha sona erdi. Yine Ramazan ayını ve İslamı geçmişte yaşadık. Bundan yüzlerce yıl önce belirlenmiş kelimeler, kavramlar ve dini yorumlarla. Yeni olarak çok bir şey yok. Belki en güzeli Türkçe ilahiler, çoğu da Yunus’tan şüphesiz. Ruhumuzu aydınlatan, gönlümüzdeki Allah sevgisini canlandıran, iyilik, doğruluk ve güzellikleri uyandıran o güzel ilahiler. Bir de çoğunluğumuz anlamını bilmesek de güzel sesli hafızların okuduğu Kuran’ın ahengi. Herhalde ruhumuzu biraz olsun sakinleştirenler de bunlar.

Bunlar dışında, adeta yine bir Din Sınıfı kasıp kavurdu ortalığı. Ahkamlar kestiler, hükümler verdiler, haketmediğimiz duaları ettiler, ettirdiler. Televizyonlarda bir psikolog görmedik bize “Çocuklarda Tanrı kavramı nedir? Nasıl verilmelidir?” diye açıklamalar yapan. Bir sosyolog görmedik, “Tanrısal otoritelerin toplum üzerindeki etkileri “ üzerine konuşsun. Bir Kimyager ile karşılaşmadık, “Orucun beden üzerindeki kimyasal etkilerini” bizlere söylesin. Bir Astronom hiç görmedik, “Nasıl oluyor da Ramazan başlar başlamaz Sabah ezanının vakti bir günde bir saat erkene alınıyor?” Yine Geçmişten hikayeler dinledik bol bol, görülmedik duyulmadık efsanelerle ayaklarımız yerden kesildi.

Yine, İslam Bilginleri (?) bilseler de korkularından yeni bir şey söyleyemediler, yeni tartışmalar açamadılar. Yine Medrese’nin dışına çıkamadık, yine Camilere sıkışıp kaldık. Sadece Kuran’ın Türkçesini bile sadelikle dinleseydik, bundan 1500 yıl önceki topluma ne kadar apaçık ve sade bir şekilde gerçekleri anlatmış, görebilirdik. Ama olur mu, bin yıl geçse de daha yine bir bin yıl geçse de biz anlayamayız. Birileri bize anlatmalı, izah etmeli, Allah’ın sözünü Allah adına bize açıklamalı. Peygamber olmasaydı, Ya Kuran olmasaydı ne yapardık, Allah’ı nasıl bulurduk haşa…

Peygamberler olmasa da, ilahi kitaplar olmasa da Allah’ı bulabiliriz. Çünkü o aklımızın, ruhumuzun ta derinliklerinde. Yaratılışta şifreleri varlığımıza yerleşmiş. İnkar da etsek, ateist de olsak, dinsiz de; Yine Onun varlığını hissederiz. Kainata gözünü çevir de bir bak, hepsi Allah’ın Ayetleri (Delilleri). Başka hiçbir Ayete, Delile ihtiyaç yok inanmak için.

İnanamadıklarımız aslında gözlerimizin önünde. İnancı, ticareti, siyaseti, dolarları, iki yüzlülükleri, sahte duaları birbirine karışmış olanlar. Aslında bunlara inanamıyoruz. “Masum olan bir taş atsın”, hangimiz Allah’ın istediği gibi “Dosdoğru”.

Yüzlerce yıldır aynı şeyleri tekrar edip, yapıp duruyoruz, bugüne kadar farklı bir sonuç elde etmedik. Hep daha kötüsü. Yeni fikirlere, yeni kavramlara ihtiyacımız var, en azından yeni nesillerin. Modern, bilimsel ve tertemiz kavramlara. Kölelikten, geri kalmışlıktan, ölmekten, öldürmekten, cehaletten, düşmanlıktan, kin ve nefretten, intikam duygularından, bitmeyen makam ve para hırsından, gıybet ve dedikodudan, lüks ve israftan kurtulmak için.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director