Her Kürt PKK’lı Her Başörtülü İslamcı!

Sadece Siyah-Beyaz düşünenler için dünyayı sınıflandırmak kolaydır. Ya tamamen Doğru, ya da tümden Yanlış, arası olmaz. Din ve Siyaset alanında da aynı kesin inançlılık oldukça yaygın. Sevap veya Günah, Dindar veya Dinsiz, Taraftar veya Düşman.

Radikal düşünce tarzının aslında biraz da psikolojik temelleri var. Yaptığım tüm araştırmalarda, kesin sınıflandırma yapan radikallerin fen bilimlerine daha yatkın olduğunu gördüm. Yanlış anlaşılmasın ama Doktor, Mühendis ve benzeri mesleklerde daha fazla radikal düşünce üretiliyor. Örneğin, dünyadaki radikal siyasal İslamcıların büyük çoğunluğu mühendis, doktor, teknisyen sınıfından. Bu örnekleri herhangi bir meslek türünü aşağılamak için değil, kendimizi tanımak için veriyorum.

Radikalizm tek yanlı değil şüphesiz, Dindar radikaller gibi Sağ veya Sol radikaller de var. Herkes, bütün dünyanın kendisi gibi düşünenlerden oluşmasını istiyor. Günümüz deyimiyle Empati kurmak, karşıdakini anlamak, onların içinde bulunduğu psikolojik ve sosyolojik durumu kavramak, sahip olduğu ve savunduğu değerlerin bunlarla ilişkisini dikkate almak insanı sakinleştirir, duygularını dizginler ve daha sağlıklı kararlar vermesine yardımcı olur. En küçük bir olumsuzluk yüzünden, tümden inkâr yoluna gitmek kolaycılık, basitlik ve radikalliktir. Aynen şu anda Sünni Radikallerin, aynı Kuran’a inanan ve aynı Kâbe’ye yönelen Şiileri katletmesi gibi.

Yıllarca aynı hataları yaptık. Her Kürt insanımızı, hemen PKK’lı olarak yaftaladık ve sonra bugünkü gibi PKK düşüncesi yaygınlaştı. Bizim dışladıklarımız, PKK’nın hâkimiyet alanında kaldı. Aynı şekilde, her Başörtülü kızımızı peşinen Siyasal İslamcı olarak damgaladık, ikinci sınıf insan muamelesi uyguladık ve sonra Siyasal İslamcılık hortladı. Biz de şaşırıp kaldık, şimdi çoğu konuda çözümsüzlük, çaresizlik, kin ve nefret gittikçe perçinleniyor.

CHP ve MHP ülkenin ve bölgenin sorunlarını dikkate alarak ortak bir Cumhurbaşkanı Adayı belirledi. Herkesin alkışlaması gereken bir uzlaşma. Ama Kesin İnançlılık burada da kendini gösterdi. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu bireysel olarak tanımayanlar, hemen İslamcı damgasını yapıştırdılar. Kendisinde, yazdıklarında, ailesinde bir şeyler bulamayanlar, ta Osmanlı dönemine kadar gitti. Babasını, dedesini araştırdı oradan bir şeyler bulup da suçlamalara temel oluşturmak için. Bu konuda söylenenler ve iddialar temelsiz olmasına rağmen, gerçek olsa ne çıkar. Benim, Dedem, Dayım, Akrabalarım İslamcı, ben Atatürkçü Milliyetçiyim. Ne yapalım? Ailemi, ülkemi mi terkedeyim, yoksa onlar mı bu ülkeyi terketsin. Bu ülkede milyonlarca insan var ve hepsi de farklı düşünüyor, farklı inanıyor.

Farklı düşünmek, farklı inanmak zenginliktir. Yeter ki, ona saygı duyalım. Dine inanmayanların da haklı sebepleri ve korkuları var, dindar olanların da kötü tecrübeleri. Önemli olan bunları akılcı ve bilimsel bir şekilde tartışmak, ortak doğrularda buluşmak. Belki biraz basit bir tanımlama olacak ama –çünkü bu tür sınıflandırmaları yanlış buluyorum- ; Öyle Başı Açıklar var ki, Baş Örtülülerden daha dürüst. Öyle Baş Örtülüler var ki, çoğu Başı Açıklardan daha entelektüel ve modern. Gelenekler, Önyargılar ve Sınırlar hayatımızı sarıp sarmalamış.

Mustafa Kemal Atatürk, kendi döneminde hiçbir İslamcıyı dışlamadı. Süleyman Hilmi Tunahan İstanbul’da, Said Nursi doğuda hayatlarını rahatça sürdürdüler. O bir Hilafet toplumundan Cumhuriyet çıkardı. Nasıl? Tartışarak, konuşarak, akıl ve bilime dayalı reformlar, eğitimler ve aydınlanma ile Modern bir Türk toplumu oluşturdu. Atatürk’ten sonra Aydınlanma durdu, tepeden inmeci kararlar, siyasi baskılar ve yasaklarla yanlışların önüne geçilemedi. Aynen 1960, 1980 ihtilallerinde olduğu gibi.

Dindar olsun veya olmasın Türk toplumunun aydınlanmaya ihtiyacı var. Herkes ön yargılarından kurtulmalı, okumalı, araştırmalı. Din ve Siyaset alanındaki Efendilik-Kölelik kültürü yıkılmalı. Önce Akıllar özgür olmalı, sınırlarından kurtulmalı. Din ve İdeolojiden önce İnsanlık değerlerinde buluşmalı. Karşımızdaki insanın dindarlığı, sağcılığı, solculuğu veya ideolojisinden önce çalışkanlığı, ahlakı ve dürüstlüğü, yani insanlığı önemli olmalı.

Bir Dindar ile Ateist dost olabiliyorsa –ki son yıllarda örnekleri çoğaldı- doğru yoldayız demektir.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director