Emperyalizm İslamcı mı Ulusalcı mı?

“Katil Amerika Ortadoğu’dan Defol!” diye bağırıyor bugün İslamcılar. 1950’li yıllardan sonra Yeşil İslam Kuşağı’nı kurarak Fas’tan Pakistan ve Afganistan’a kadar İslamcı örgütlerin hamisi ve destekçisi bu ABD idi. 2000’li yıllardan sonra Büyük Ortadoğu ve Ilımlı Müslüman Kardeşler Kuşağı’nı oluşturan ve İslamcıları bu ülkelerde iktidara taşıyan da aynı ABD idi. Mursi iktidarı için de, Soros milyarlarca dolar harcamıştı.

Afganistan’da, Pakistan’da, Irak’ta milyonlarca saf Müslüman Emperyalizmin çıkarları için birbirlerini öldürürken, yüzbinlerce Müslüman sakat kalırken, açık gizli hapishanelerde CIA tarafından binlerce Müslümana işkenceler yapılırken de sessizdi Siyasal İslamcılar. Taliban, İran, Suriye düşmandı ama; Suudi Arabistan, Katar dosttu.

Aynı sessizlik, Ulusalcılar için de söz konusuydu. Türkiye’nin modernleşme sürecinin bir sonucu olan Başörtülü genç kızların eğitim mücadelesinde de onlar sessiz kalmışlardı. Özgürlükleri sadece kendileri için hak görenler, siyasal örgütlerle hiçbir bağı olmayan yüzbinlerce insanı İslamcı örgütlerin alanına itivermişlerdi. Bugün yaşadığımız bölünmüşlüğün ve siyasal sorunların temelinde, bizim gibi inanmayanların sorunlarına gösterdiğimiz duyarsızlık yatıyor.

Sadece kendimize dokunulunca, bizden birilerine dokunulunca ses çıkarıyoruz. Ne acıdır ki; içkilerine dokunulurken ses çıkaranlarla başörtülerine dokunulunca ses çıkaranlar arasında aslında pek bir fark yok anlaşılan. ABD’nin himayesinde birçoğu Kahramanlık Madalyası sahibi askerler tutuklanırken, Türkiye’nin GenelKurmay Başkanı’na Terör Örgütü suçlaması yapılıp yıllarca hapislerde tutulurken sesimiz çıkmadığı gibi.

Bugün bir yerlerden düğmeye basılmış gibi hepimiz aynı şeyleri haykırmaya başladık. Acaba “birbirimize daha fazla düşman olalım, birbirimize düşelim de ABD ve Batı hem İslamcılardan, hem Ulusalcılardan, hem Milliyetçilerden kurtulsun oyunu mu?” diye düşünmemiz gerekiyor. Hepimiz “Katil Amerika Ortadoğu’dan Defol!” diyoruz. İslamcılar “Tevhid, Adalet, Özgürlük” diye bağırırken, Ulusalcılar da “Barış, Adalet ve Özgürlük” diye bağırıyor. Aslında görüşümüz, inancımız ne olursa olsun bizleri bu hale getiren Emperyalizm. Emperyalizm İslamcı da değil, Ulusalcı da, Milliyetçi de ve hatta Kürtçü de. İngilizlerin, Kürt Devleti hayaliyle Osmanlı’ya karşı kışkırttığı Kürt aşiretlerini sonradan uçaklarla bombaladığını, Musul ve Süleymaniye’yi de Anadolu’dan kopardığını unutmamak gerek.

Muhammed Abduh, Cemaleddin Afgani, Hasan El Benna, Mehmed Akif de emperyalizme karşı mücadele etti, bütün İslam dünyasının özgürleşmesine öncülük eden Mustafa Kemal Atatürk de.

12 Eylül öncesinde NATO’nun ve VARŞOVA’nın çıkarları için kardeş kardeşe düşman edilmişti, Alevi Sünni onlarca provokasyona maruz kalmıştık. Sağcı veya Solcu, aynı emperyalizme karşı mücadele ettiğimizi sonradan anlamıştık. Sadece bizler değil, İran ve Irak sırf batının hakimiyet teorileri için 8 yıl yüzbinlerce insanın ölümüne sebep olan bir savaşa sokulmuştu. Örnekler o kadar çok ki…

Bu kaos ve çatışma ortamında Emperyalizm yine aynı yöntemleri kullanıyor. Gemilerini yürütenler, Emperyalist Krallardan, Hıristiyan ve Yahudi kulüplerinden en büyük madalyaları alanlar, Emperyalizm ile ortak komuta merkezi kurmuşlardı. Şimdi ortaklık bozuldu. Zaten Emperyalizmin dini de yoktur, imanı da, insafı da, adaleti de. Olan yine masum halklara olur, saf Müslümanlara, Ulusalcılara, Milliyetçilere, gönlündekini olduğunu gibi haykıranlara.

ABD, İsrail ve Batı ile ne Din birliğimiz vardı bugüne kadar, ne de soydaşdık. İngiliz Aydınlanmasından, Fransız Rönesansından, Amerikan Özgürlüğünden umut olur mu diye bekledik durduk. Ama Batı’yı yönetenler de aynı Emperyalist çetelerdi. Sınırsız ihtirasları, sonlu bedenlerini doyuramadı bir türlü. Hep kazandılar, hep kazandılar, insanların kanlarını yudumlayarak adeta…

Neye inanırsak inanalım, artık Emperyalizmin çıkarları için birbirimize düşman olmanın, vurmanın, kırmanın, öldürmenin zamanı değil. İster Müslüman, ister Hıristiyan, ister Yahudi veya Dinsiz olalım, demokratik bir ortamda aynı dünyayı, aynı ülkeyi, aynı mahalleyi ve hatta aynı aileyi paylaşalım, asıl sorunumuz bu. Duygularımızı, düşüncelerimizi, akıllarımızı paylaşalım. Hırslarımızı, kinlerimizi değil. Allah ilk insan toplumunu ortaya çıkardığında hangi ırktan, hangi dindendik? Önce insandık, bizler çoğaldıkça birileri hep bizleri yönetti, kendi çıkarları için çalıştırdı, savaştırdı. İnsan olmayı ve insanlık değerlerinde buluşmayı başarırsak kurtuluruz bu çıkmazdan.

Emperyalizm, düşmanlarını karşılıklı saflaştırıp savaştırmayı çok iyi başarıyor. Türkler, tarih boyunca her konuda İslam dünyasına ve esir milletlere örnek ve önder oldu. Bu konuda da önder olmak bize düşer. Hem dünyaya hem de Müslümanlara demokrasiyi, hoşgörüyü, birlikte yaşamayı gösterebiliriz. Onlarca etnik ve dinsel yapıyı 600 yıl barış ve huzur içerisinde yöneten bir Milletin fertleri olarak bugün İstiklal Caddesinde, farklı siyasal görüşlerden ve her renkten insanın yer sofralarında birlikte iftar etmesi çok güzel bir resimdi.

Bu güzel resim birlik ve beraberliğimiz, huzurumuz ve barışımız için hep daim kalsın.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director