Ekmeleddin İhsanoğlu Eleştirilerine Cevap!

Ekmeleddin İhsanoğlu, CHP ve MHP’nin Çatı Adayı olarak Cumhurbaşkanlığına aday gösterilecek. Bu konuda en başta tebrik edilmesi gereken kişi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Çünkü CHP tabanının çoğunlukla hiç tanımadığı ve bazı CHP’lilerin de muhtemelen karşı çıkacağı bir isim. Buna karşılık, MHP ile birlikte bütün Sağ kesimden ve AKP tabanından da oy alabilecek son derece dürüst, çok çalışkan bir şahsiyet.

Ekmeleddin Bey’e yöneltilecek ve yöneltilmekte olan önemli eleştirilerden bazılarına açıklık getirelim.

Mehmed Akif’in Yakılan Kuran Meali Konusu:

Bilindiği gibi, Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatlarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhuriyet’in ilk yıllarında -1925 Şubat ayında- İslam Aydınlanması için birçok kararlar almıştı. Kuran’ı Kerim’in hem bilimsel bir tefsiri yazılacak, hem de akıcı bir Türkce ile Meali hazırlanacaktı. Ayrıca, Hz Peygamber’in Sağlam Hadislerini içeren Sahihi Buhari de Türkce’ye çevrilecekti. Kuran Tefsiri hazırlanması Elmalılı Hamdi Yazır’a, Sahihi Buhari Tercümesi Ahmed Naim Efendi’ye ve Kuran Meali işi de Mehmed Akif’e verilmişti. Akif çok titiz ve Müsvedde ile çalışan bir şairdi. Önceleri Müsvedde halinde taslak çeviriler hazırladı. Çünkü, Ayetlere verdiği anlamları beğenmiyor, sonradan yeniden düzeltiyordu. Nitekim 1928 yılında Ezher’de ders vermek üzere Mısır’a davet edildi. Burada da çalışmalarını sürdürdü. Akif’in Mısır’daki en yakın arkadaşı, Yozgatlı Mehmed İhsan Efendi idi. Zaten Akif”in babasının hocası da Yozgatlı Mahmut Efendi idi ve bu yüzden Yozgatlı Mehmed İhsan Efendi ile çok yakın ve sırdaş oldular. Bu çalışmaları Mehmed İhsan Efendi şöyle anlatır:

“Akif Kuran tercümesinde son derece titiz davranıyordu. Birkaç ayetin tercümesini yapıp son şeklini verdikten sonra alır bana getirirdi. Son şekli birlikte gözden geçirirdik. Bazan ufak tefek değişiklikler yapmış olurduk. Tercüme edilen Allah’ın kelâmı olduğu için kendisini büyük bir sorumluluk altında hissederdi. Birlikte gözden geçirdiğimiz kısımlar üzerinde vicdan rahatlığına ulaştığı anlaşılırdı.” “Ben, son şeklini verdiğimiz kısımların artık bittiğini kabul ederdim. Ancak bir müddet sonra bir de bakardım ki falan satırdaki filân kelimeyi atıp yerine başka bir kelime koymuş. Ve bu yeni kelime sayesinde ayetin Türkçe anlamına yepyeni bir mükemmellik kazandırılmış.”

Nitekim Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki, resmi bir yazı yazarak Akif’ten Türkce Kuran çalışmasını göndermesini istemiş Akif de “Hamdi Bey Tefsir çalışmasını bitirmedi, birlikte basılacağı belirtilmişti, bu sebeple Tefsir çalışması bitene kadar üzerinde çalışmak istiyorum” diye söylemişti. Ancak 1936 yılında Akif aniden rahatsızlandı ve tedavi için Türkiye’ye geldi. Gelirken de, Türkçe Kuran çalışmalarını Yozgatlı Mehmed İhsan Efendi’ye teslim ederek; “Dönebilirsem, üzerinde yeniden çalışır, neşrederiz; dönemezsem, yakarsın!” diye vasiyet etmişti.

Mehmed İhsan Efendi, bu Müsvedde halindeki çalışmaları, oğlu Ekmeleddin İhsanoğlu’na bıraktı ve aynı vasiyeti de iletti. Ekmeleddin Bey bu konuda şunları nakleder: “Babam vefat etmeden önce beni çağırdı: ‘Evladım! Masanın sağ gözünde bir takım defterler var. Ben vefat ettikten sonra, o defterleri yakacaksın.’ dedi. Babamın vefatından bir süre geçtikten sonra, durumu İbrahim Sabri Efendi’ye bildirdim. Daha sonra masanın gözündeki meâlleri aldık. İ. Hakkı Şengüler’in Abbasiye’deki evinin balkonunda büyük bir leğen içinde meâlleri teker teker parçalayarak yaktık. Rahmetli babamın, dolayısıyla da merhum Mehmet Akif’in vasiyetini böylece yerine getirmiş olduk.”

Ezher'de Türk Öğrencilerin Kaldığı YatakHane
Ezher’de Türk Öğrencilerin Kaldığı YatakHane

Mehmed Akif’in, Atatürk ile küs olduğu ve hazırladığı Türkce Kuran’ın Namazlarda okunmak üzere kullanılacağı için bunu teslim etmediği iddia edilir. Bu tamamen İslamcı kesimlerin uydurmasıdır. Ne Akif’in Atatürk hakkında, ne de Atatürk’ün Akif’in aleyhinde söylenmiş bir tek sözü yoktu. Bu konuda henüz birçok tarihi kaynak da açığa çıkarılamamıştır. Nitekim, Muhiddin Nalbantoğlu’ndan bizzat dinlediğime göre “Akif, Atatürk’ün gerçekleştirdiği reformları büyük bir heyecanla destekliyordu. Ve Atatürk’e hitaben yazdığı bir mektupta “Allah benim kalan ömrümü de sana versin, bu işleri tamamla” diye dua etmişti. Nalbantoğlu, bildiğim kadarıyla bu mektupları yayınlamadı. Ayrıca, Atatürk’ün  huzurunda Akif aleyhinde konuşmak isteyenleri sert bir şekilde susturduğu ve tedavisi ile de ilgilendiği belirtilir.

Mehmed Akif’in, Türkce Meal çalışmasının yakılmasını vasiyet etmesi tamamen “Kuran’a olan saygısından ve anlamını tam olarak aktaramadığı için manevi olarak sorumlu olacağını düşünmesinden” kaynaklanmaktadır. Daha sonraları çalışmayı bitirdiğine ilişkin iddialar ortaya atılsa da, Mehmed Akif Türkce Meal çalışmasını tam olarak bitirmemişti. Yozgatlı Mehmed İhsan Efendi ve oğlu Ekmeleddin İhsanoğlu, Akif’in hatırasına saygı göstermişler ve vasiyetini de istediği gibi yerine getirmişlerdir.

Yozgatlı Mehmed İhsan Efendi ve Şeyhulislam Mustafa Sabri’nin Dostluğu:

Yozgatlı Mehmed İhsan Efendi, dedikodu ve gıybet bilmez, kimsenin ardından konuşmaz, kimsenin sırrını da bir başkasına iletmezdi. Kendisi Kahire’de Sultan Mahmud Medresesi’nde İslam dünyasından gelen öğrencilere dersler verdi. 1935-1952 yılları arasında Mısır Kraliyet Sarayı Türk Arşivi başuzmanı olarak çalıştı. Ayn Şems Üniversitesi’nde Arap dünyasının ilk Türk Dili ve Edebiyatı Kürsüsü’nü kurdu ve vefatına kadar bu kürsünün başındaydı. Mehmed İhsan Bey Mısır Milli Kütüphanesi’nde bulunan Türkçe yazma ve basma eserlerin fihrist ve kataloglarının hazırlanmasını da sağlamıştı.

Şeyhulislam Mustafa Sabri'nin Kahire'deki Mezarı
Şeyhulislam Mustafa Sabri’nin Kahire’deki Mezarı

Bu sebeple, Mehmed İhsan Efendi’yi Mısır’daki herkes gibi Türkiye’den gelenler de yakından tanırdı. Milli Mücadeleye karşı fetva veren ve 150’lik listesine giren Şeyhulislam Mustafa Sabri de bunlardan biriydi. Bu tanışıklığı bir dostluk olarak sunmak yanlıştır. Ayrıca, Yozgatlı Mehmed İhsan Efendi’nin kendi hemşehrisi Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey hakkında idam fetvası veren biriyle yakın dost olması söz konusu değildir. Kemal Bey, TBMM tarafından ilk Milli Şehit ilan edilmiştir, Mustafa Sabri ise Kahire’de vefat etmiştir ve mezarı da burada “Ölü Şehir” olarak bilinen Mezarlık Mahallesindedir. Bu konuda, kendi çektiğim özel bir fotoğrafı da buraya ekliyorum.

Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’i Savunması:

Ekmeleddin İhsanoğlu, İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri olarak İslam Dünyası ile Batı ülkeleri arasında çok önemli yakınlaşmalar sağlamış bir şahsiyettir. ABD Başkanı tarafından Beyaz Saray’da ağırlanan ilk İKT Genel Sekreteridir. Bununla birlikte, Batı ülkelerinin çift yanlı politikalarına da karşı çıkmış ve İslam dünyasındaki barışı bozan faaliyetlerle mücadele etmiştir. Nitekim, Sudan’da ABD ve İsrail’in desteklediği gruplarla hükümet yanlıları arasında Darfur’da çıkan çatışmalarda ölenlerin sorumluluğu doğal olarak Sudan Devlet Başkanı’na çıkarılmış ve Ömer El Beşir hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından tutuklama kararı verilmişti. Bu dönemde, Ekmeleddin İhsanoğlu Sudan’da hem Müslüman Gruplar hem de Hıristiyanlar arasında önemli barış görüşmeleri sürdürüyordu. Böyle bir dönemde, -sonradan yeterli kanıt bulamadığını açıklayan- Uluslararası Mahkemenin işe karışmasını yanlış bulmuş ve bunu eleştirmişti.

Sudan’daki olaylar, etnik ve dinsel temeli olan, zengin petrol ve uranyum yatakları nedeniyle Batı’nın hedefinde bulunan son derece karmaşık ve siyasi bir konudur. Ülkedeki Amerikan şirketlerinin mevcut yeraltı zenginliğini örtbas etmesi üzerine, Sudan yönetimi Çin ile anlaşmalar yapmış bu da ABD ve AB’nin büyük tepkisini çekmişti.

Hepsinden çok daha önemlisi :

Ortadoğu hızla derin mezhep çatışmalarına ve bir savaşa doğru sürüklenmektedir. Bu yangın bir şekilde Türkiye’yi de içine alacak şekilde genişleme potansiyeline sahiptir. Böyle bir dönemde, Etnik ve Mezhep ayrılığını körükleyen bir Cumhurbaşkanı yerine Birleştirici, İslam Dünyasındaki bütün Mezhepler ve Siyasal Çevreler ile güçlü temasları olan birinin Cumhurbaşkanı olması çok yerinde bir karardır. Mevcut Türk Hükümeti, bırakın Batı ile ilişkileri sınır komşularımız da dâhil olmak üzere İslam dünyasında dost ülke bırakmamıştır. Büyük Ortadoğu’daki büyük yangının, Müslüman gruplar arasındaki çatışmaların ve yüzbinlerce Müslümanın ölmesinin en büyük sorumluluğu ABD’ye rehberlik yapan Müslüman Kardeşler Teşkilatı’na aittir.

İslam Dünyası, Ortadoğu ve Türkiye’nin bu yangından en az zararla çıkabilmesi için Ekmeleddin İhsanoğlu gibi bir Cumhurbaşkanına acilen ihtiyaç vardır.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli’yi, Devlet adamlığına yakışan kararlarından dolayı yürekten kutluyorum.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director