Dinleri ve İdeolojileri İnsanlar Temsil Etmez!

Çoğu zaman duyuyoruz; “Bunlar böyleyse ben bundan değilim!” şeklindeki isyanları. Bir dine, inanca veya ideolojiye mensup olan insanların davranışlarına bakıp da mensup oldukları din, inanç ve ideoloji hakkında kesin kanaatlere varılmaz. Hele de sosyal kaos ortamlarında, inançsızlık, ümitsizlik, öfke, nefret ve şiddet bu ön yargıları daha da artırır.

Bir Müslümanın veya Müslümanların yaptığı kötü davranışlar, bunun İslam düşüncesinden kaynaklandığını göstermez. Aynı şekilde, Dinsizim, Ateistim diyen bir insanın yaptığı kötülükler de, mensup olduğu felsefi sistem hakkında fikir vermez. Çünkü insanların mensubiyeti çoğunlukla geleneksel ve çevresel faktörlere bağlıdır. Araştırarak, sorgulayarak bir dine, inanca veya ideolojiye mensup olan insanların sayısı oldukça azdır. Eğer böyle bir sorgulama sonucunda mensubiyetler olsaydı, ülkeler Müslüman, Ortodoks, Katolik, Şintoist, Hindu gibi dinsel alanlara ayrılmazdı. Aynı şekilde, Doğu ve Batı, Kapitalizm ve Sosyalizm belirli bölgelerde çoğunluklar oluşturmazdı.

Aslında temel olan insandır. Hangi din veya ideolojiye mensup olursa olsun, kötülüğe yönelen insandır. Din ve ideolojilerin temel kavramları son derece açık ve anlaşılır olmakla birlikte, insanların davranışları da bir o kadar karmaşık ve sayısızdır. İnsan temelde bencil bir varlıktır ve önce kendisini düşünür. Kendisini mutlu edeceğine inandığı din, felsefe veya ideolojiye yönelir ve çoğu zaman da mensup olduğu fikriyatı kendine uyarlar. Her insan hayatın her safhasında mensup olduğu fikir ve inanca göre değil, temel insani özelliklerine uygun olarak hareket eder. Nefret ve şiddete eğilimli bir insan hangi din ve ideolojide olursa olsun radikaldir. Çevresel, psikolojik ve sosyolojik sebeplerle ezilmiş, güvensiz insanlar da her din ve ideolojide hizmetkârdır.

Geçtiğimiz gün, bir dostum Suriye’de El Kaide’nin yaptığı bir vahşet görüntüsünü ileterek; “Bunlar Müslümansa ben Ateistim!” diye yazmış. Hâlbuki savaş ortamlarında psikolojik savaş gereği istihbarat örgütlerinin karşılıklı yaydığı özel haberler ve görüntüler, toplumun genel kanaatlerini yönlendirmek için yapılır. Bunun gerçek olduğu bile kabul edilse, asıl yargılanacak olan savaşın kendisidir. Dünya savaşları sırasında her din ve ideolojiye mensup milletler çeşitli şekillerde korkunç katliamlar yapmışlardır. Bilinen büyük dinler ve felsefelerin hiçbiri katliamı önermemiştir. Buna rağmen insanlar, yüzyıllar boyunca din ve ideoloji savaşları yapmışlar, milyarlarca insan acımasız şekilde öldürülmüştür.

Bütün dinlerde ve ideolojilerde Hayat Bir Disiplindir. İnsan bu disipline uyarak davranışlarını kontrol eder. Kişisel hırslarını, öfkesini, kısaca bütün aşırılıklarını dizginler. Aksi halde insan her konuda doyumsuz ve durdurulamaz bir varlıktır. Dindar da olsa, Ateist de olsa hırsızlık yapar, rüşvet alır, insanların mallarına haksız şekilde el uzatır. İnsanları, dinlerden ve kanunlardan önce vicdanlar durdurur.

Milyarlarca insanı peşinden sürükleyen her dinin ve ideolojinin güzel yanları vardır. Herkesin din ve ideolojisi kendisine güzeldir çünkü ya o kültür içinde doğmuştur, ya da doğal yapısına uygun olan odur. İnançlar ve fikirler yüzde yüz doğru veya yüzde yüz yanlış da değildir. İlahi olduğu kabul edilen dinleri farklı şekilde yorumlayanlar da insandır, ideolojileri sistemleştirenler de. Temel olan insandır. İnsanı kontrol edecek, doğruyu yanlıştan ayıracak ve güzel olanı yaptırıp kötülükten uzaklaştıracak olan da önce ve sadece akıldır.

Akıllarıyla yaşayan insanlar her zaman özgürdür ve kendine hâkim olma yeteneğini güçlendirir. Kurallarla yaşayan insanlarsa sadece inanç ve ideolojilerinin kölesidir ve irade güçleri zayıftır. Bu yüzden aklı ve vicdanı gerçekten özgür olan insanlar, bir inanca ve ideolojiye körü körüne saplanıp kalmazlar.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director