Dindarlık ve Dinsizlik Artıyor!

Teknolojinin sosyal hayatı hızla değiştirmesiyle birlikte, sosyolojik etkileşim ve çatışma ortamı da hızla yayılıyor. Birbirine mesafeli kültür ve inançlar karşılıklı etkileşince, demokrasi ve hoşgörü yerine otorite ve tahammülsüzlük de bir o kadar artıyor.

Tarihte olduğu gibi günümüzde de sosyal hayatı etkileyen en önemli unsur din kavramı. Geçtiğimiz yıl Gallup tarafından -57 ülkede 50 bin denekle- yapılan son araştırmada, kendisini Dindar olarak tanımlayanların oranı % 59, Dindar olmayanların oranı % 23 ve Ateist olanların oranı ise % 13 olarak görünüyor. Bu yılın ortasında Alman Sivil Toplum Kuruluşu Bertelsmann tarafından açıklanan bir başka anket çalışması ise özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye ve İsrail arasında ilginç ve önemli benzerlikler ortaya koyuyor. Bunlardan önemli gördüğümüz bazı sonuçlar şu şekilde:

Din ve Ruhaniyetin hayatınızdaki önemi az mı çok mu önemli?

İkinci çalışmaya göre; Din ve Ruhaniyeti bireysel hayatında çok önemli gören Türk toplumu Dünya sıralamasında birinci durumda. Onu grafikte görüldüğü gibi ABD, Kanada, İsrail ve Güney Kore izliyor.

“Gerekirse dinim için büyük fedakarlıklar yaparım!” – “Mümkünse diğer insanları dinime kazandırmak için çalışırım!”

Aynı şekilde Türk ve Amerikan toplumunun % 70’e yakını, “Gerekirse dinleri için büyük fedakarlıklar yapmaya hazır olduklarını” ifade ederken, “Mümkünse diğer insanları dinime kazandırmaya çalışırım” diyen Türk toplumu % 60’ı aşan oranla yine Dünya birinciliğine yerleşiyor.

Yaş gruplarına göre Dindarlık oranı

Yaş gruplarına göre Dindarlık oranı açısından Türk ve Amerika Birleşik Devletleri toplumları birbirine oldukça benziyor ve dünyada birinci ve ikinci seviyeye yerleşiyorlar. Yaş oranı arttıkça, Aşırı Dindarlık oranı da her iki toplumda artıyor. Çok ilginçtir ki, Siyonist bir yönetimin işbaşında olduğu İsrail toplumunda ise Aşırı Dindarlık Türk ve ABD toplumlarının çok altında. Nitekim, Ari Shavit de bu yıl yayınlanan “My Promised Land” isimli eserinde İsrail gençliğinin giderek dindarlıktan uzaklaştığını, liberal Yahudilerin İsrail’den kaçmanın yollarını aradığını belirtiyor. Yine Gallup’un Dünya Dindarlık ve Ateizm İndeksi’ne göre günümüzde Yahudi toplumunun yarısından fazlası artık kendisini Dindar olarak tanımlamak istemiyor.

İslam ve Yahudi karşıtlığı oranları

 İslam ve Yahudi karşıtlığı konusundaki oranlarda da Türkiye ve İsrail yine karşılıklı olarak ilk sıralarda bulunuyor. Türk toplumundaki Yahudi karşıtlığı % 35 gibi bir oranla -İslam ülkeleri dışında- dünyada birinci sırada yer alırken, İsrail’deki İslam karşıtlığı % 75 gibi bir orana yükseliyor.

Hıristiyanlık ve Ateizm Tehdidi

Ateizmi, toplum için bir tehdit olarak görenlerin oranı ABD ve Brezilya toplumlarında ön sıralarda. Ateizm ile birlikte Hıristiyanlığı da tehdit olarak algılayan Türk toplumu ise yine Dünya sıralamasında birinci konumda. Çin, Japonya, Çek Cumhuriyeti ve Fransa’da % 30’lar düzeyinde eskiden beri geleneksel olarak bulunan Ateizmin genel olarak bütün dünyada son yıllarda önemli artış kaydettiği artık açıkça tartışılıyor.

Açık anketler yapılamayan İslam ülkelerinde ise durum çok daha vahim durumda. İran ve Suudi Arabistan gibi Şia ve Sünni Otokratik ülkelerde gizli ateizm ve ahlaki dejenarasyon, bu toplumların dindarlık iddialarını gölgede bırakacak boyutlara ulaşmış. Ağır hukuki yaptırımlar nedeniyle evlere taşınan yasakların yaşanması normal değerlerin çok üzerine çıkıyor. İran’da, Geçici Nikah (Muta) inancı gayrı ahlaki ilişkileri meşrulaştırırken, -özellikle Afganistan Zahedan üzerinden ülkeye giren- uyuşturucu ve aşırı içki tüketiminin gittikçe yaygınlaştığı gözleniyor. Suudi Arabistan’da ise, yasaklar özellikle Mekke ve Medine gibi kutsal şehirler dışında adeta normal hayatın bir parçası olmuş durumunda. Körfez zenginlerinin, başta Beyrut ve Kahire olmak üzere diğer Arap ülkeleri ile Rusya ve Kuzey Avrupa ülkelerinde yasakları yaşamayı adet haline getirdikleri ifade ediliyor.

Dindarlık ve Dinsizliğin yükseldiği toplumlarda yönetim düzeyinden başlayarak radikalizmin de yaygınlaştığı bir gerçek. Aşırı tehdit algısının, toplumsal paranoyayı ve şiddet eğilimini artırdığı, hakim görüşlerin bezginlik, karşı görüşlerin endişe yarattığı toplumlarda psikolojik sorunlar da artıyor. İnsanlar, bu psikolojik sorunlarından kurtulmak için ya tamamen içe kapanıyor ve kendisini dış dünyaya karşı korumaya alıyor ya da sorunlarıyla birlikte varlığını da tümüyle inkar etme yolunu seçiyor. Kendilerini Ateist olarak tanımlayanların birçokları aslında sadece Dinsiz olduklarının farkında bile değiller. Dinin saçma kurallarından uzaklaşırken, bunu Tanrı’ya malederek Yaratıcı fikrine de karşı çıkıyorlar. Bu karşı çıkış, bilimsel ve sağlam bir temelden uzaksa, bir süre sonra geleneksel ve ahlaki değerler de dışlanıyor. Dolayısıyla, Dindarlık korkusu arkasından ahlaki dejenerasyonu da beraberinde getiriyor.  Dinsizlik, geleneksel hakim kültürün etkisiyle genellikle gizlenirken, Dindarlık bir güç ve inanç göstergesi olarak daha fazla sergileniyor.

Genel olarak birbirinden beslenen Dindarlık ve Dinsizlik, yapılan karşılıklı eleştirilerin hakaret ve aşağılama düzeyine ulaşmasına yol  açıyor. Dinsizlerin doğru ve yanlışlarıyla topluca inkar kolaycılığı, dindarların doğru ve yanlışlarıyla topluca savunma mekanizmasını güçlendiriyor. Her iki taraf da kendilerini “En Doğru” yolda kabul ederek, kendilerine aşılmaz yüksek duvarlar  örüyor ve bunların arkasında kendilerine göre güvenli bir alanda yaşamayı tercih ediyorlar. Herkes kendi yaşadığı çevrenin sınırlarını korumak için canla başla mücadele ediyor. Her bir taraf da yanlışları değil, doğrudan birbirlerini ortadan kaldırmanın yollarını arıyorlar. Uzlaşmanın, karşı görüşü kabul etmek değil, ortak değerlerde buluşmak olduğu gerçeği çoğu zaman dikkate bile alınmıyor.

Ne Dindarlar Tanrı’yı Temsil Ediyor, Ne de Dinsizler Aklı ve Bilimi. Herkes ancak kendisini temsil ediyor. Bunu anlayabildiğimiz gün, çokluluğun, farklılığın, özgürlüğün, İnsan ve Tanrı’nın ne olduğu da daha iyi anlaşılacak. Aksi halde bir taraf diğerini bertaraf etmeden huzur bulamayacak.

 

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director