Cemaatler ve Birey

Cemaat ve Cemiyet kavramları hayatımızın hemen her alanına hakim oldu. Cemaat deyince ilk akla gelen dinsel grup olmakla birlikte, aslında din ve ideolojiyle bağlı olmaksızın bütün gruplar birer cemaat veya cemiyet. Siyasal partiler, dernekler, sendikalar, dinsel gruplar ve hatta köklü kurumsal yapılar bile birer cemaat veya cemiyet. İki kelime arasında ufak bir nüans farkı var. Kurumsal bir yapısı bulunan gruplara Cemiyet derken, gönüllü birliktelikle oluşan grupları da cemaat olarak tanımlıyoruz. İster cemaat ister cemiyet olsun, aslında gruplaşmış toplumsal yapılardaki sorunlar aşağı yukarı aynı. Bunları maddeler halinde şöyle özetleyebiliriz:

Cemaat ve Cemiyet Liderliği

Cemaat ve cemiyetlerdeki tartışılmaz güç liderdedir. Eleştirilmez, karşı gelinmez, muhalefet edilmez. Liderin çevresinde yer edinmek veya cemaat içinde kalabilmek için, kayıtsız şartsız lidere itaat etmek gerekir. Eleştirinin azı veya çoğu, ya da dozu farketmez. Lideri sorgularsanız, siz de sorgulanır ve dışlanırsınız. Özellikle doğu toplumlarında, grup davranışını ve ideolojisini belirleyenler liderlerdir. Lider taklit edilmek ve itaat edilmek içindir. Nöbetli önderlik kavramı gelişmemiştir. Lider ne kadar güçlü olursa, cemaat ve cemiyet içerisindeki ömrü de o kadar uzun olur.

Cemaat ve Cemiyet Üyeliği

Cemaat ve Cemiyet mensupluğu genel olarak menfaat ilişkisi ile yardımlaşma ve korunma duygusuna dayanır. Kendisini tek başına yetersiz ve korunmasız kabul eden birey, bir cemaat ve cemiyete girmekle o grubun himayesine ve binasına sığınır. Artık bütün korkularını giderecek ve yetersizliklerini örtecek bir yuva bulmuştur. Cemaat ve cemiyet üyeliği psikolojik bir temele bağlı olmakla birlikte, çoğu zaman grup idealizmiyle yüceltilir. Grup liderinin ve cemaatin öğretileri ile şartlanmış bir dünya kurulur. Lider dokunulmazlığı gibi cemaat ve cemiyet öğretisi de dokunulmaz ve kutsaldır. En iyi yol, en iyi takım, en doğru yöntem ve enlerin sonunda her cemaat ve cemiyet aslında kendi dinini (yani düzenini) kurar. Adeta kendi kendini hipnotize eden Cemaat veya Cemiyet üyesi artık o bütünün ayrılmaz bir parçası gibidir. Liderine veya cemiyetine yöneltilecek her eleştiri doğrudan kendisine yöneltilmiştir. Aykırı bir söze, karşı bir görüşe tahammül etmek zordur. Bu noktada her üye aslında hem bir savaşçı, hem de bir hizmetkardır. Liderini, cemaatini ve cemiyetini korumak için her türlü fedakarlığı yapabilir. Her zorluğa katlanabilir, lideri ve grubu için herşeyini feda edebilir.

Cemaat ve Cemiyetin Psikolojik ve Sosyolojik Temeli

Ordular ancak savaş içindir. Grup psikolojisinin temelinde de esasen savunma ve savaş fikri vardır. Fikri, siyasi, ekonomik veya dinsel savunma ve mücadele için bir araya gelenler aynı zamanda bir karşıtlığın da tarafı durumundadır. Ortak hukukun egemen güç veya ideoloji tarafından belirlendiği toplumlarda adaletsizlik kuvvetle muhtemeldir. Devlet Yönetimi, akıl ve bilime dayalı hak ve adalet fikrine dayanmadığı sürece büyük birer cemaat ve cemiyete dönüşür. Aynı şekilde iktidar eleştirilmez, yöntemler tartışılmaz, gidilen yol sorgulanmaz.

Esasen gruplaşma, cemaatleşme ve dolayısıyla çatışmaya giden yolda ilk adım; bireylerin birbirine tahammülsüzlüğüdür. Karşıdakinin hukukuna, menfaatine, inancına, kıyafetine, kısaca kendisinden farklılığına tahammül edemeyen, ya onu bastırmaya ve dışlamaya çalışır, ya da kendisi gibi düşünenlerle birlikte olup savaşmaya karar verir. Her durumda çatışma kaçınılmazdır.

Bireysel Yeterlik ve Sorgulama

Cemaat ve Cemiyet çatışmasını, yani büyük gerginlik ve kaosu önlemenin birincil yolu bireye öncelik vermektir. Her insan karşısındakinden önce kendi istek ve arzularına dayanabilmeli, kendi iradesini kontrol edebilmelidir. Kendi aklına ve ruhuna güvenmeyen, başkasının aklına mahkumdur. Aklı ile kendi yolunu belirleyemeyenlerin yolunu başkaları belirler. Her bireyin temel benzersiz kimliği aklıdır ve Tam Akıl olan Allah ile bağlantısı da budur. Kendi kimliğini bulamayan, başkasının kimliğine bürünür. Tek tek benzersiz kimlikler yerine grup, cemaat ve cemiyet kimlikleri oluşur. Cemaat, cemiyet veya önderle kendisini sınırlayan birey, sadece kendi kimliğini feda etmekle kalmaz, başkalarının bireysel kimliğini de inkar eder.

Aklını ve ruhunu başkasına köle edenler, kendi hırs ve arzularının da kölesidir. İnsanın kendi aklını ve iradesini kullanması, davranışlarını kontrol etmesi zordur. Her insanın benliği eleştiri ve sorguya tahammül edemeyen liderler gibidir. Kendini eleştiremeyenler, başkalarını çok kolayca eleştirir, sorgular ve yargılar. Kendi iradesine sahip olamayan ve hükmedemeyenler, başkalarına hem de çok acımasızca hükmeder. Kendiyle mücadele edemeyenler, hep çevresiyle mücadele içindedir. Her gün yeni bir hasım, her gün yeni bir hedef, yeni bir savaş, insanlara kendi savaşını unutturur.

Dünyasını, davranışlarını ve alışkanlıklarını değiştiremeyenler, sadece sözleri ve kavramları değiştirir. Hayata aksetmeyen bir hayal ve düşünce dünyası insanı sadece sarhoş eder ama sorunları çözmez. Gerçeklikten ve zorluktan kaçanlar düşünce dünyasına sığınır. Aklını ve iradesini tembelleştirir. Film bitene kadar kendi dünyasından ve sorunlarından uzaktadır.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director